beyazıt kulesi

12 0 0
                                    

  Beyazıt Kulesi, Galata kulesi ve Kız kulesi   gibi ön plana çıkmamış olsa da İstanbul'un tarihinde oldukça önemli yer tutmuş kulelerden birisi de Beyazıt Kulesidir. 1749 yılında ilkin ahşap olarak inşa edilmeye başlanan kule, İstanbul'daki yangınları gözlemlemek ve acil çağrı yapmak amacıyla yangın kulesi olarak kullanılır. Ancak ne acıdır ki, kendi kaderi de yangınla bir şekilde kesişmiştir ve tamamen yanarak kül olur.  

Tarihi Yarımada'nın göbeğinde yer alan ve İstanbul'un değişmez simgelerinden biri olan Beyazıt Kulesi, yüzyıllardır İstanbul'u gözlüyor. Teknolojinin ilerlemesiyle eskisi kadar rağbet görmeyen bu yaşlı yapının, inşa edildiği dönemde ise oldukça önemli bir görevi vardı.

İstanbul'un tarihi boyunca en büyük problemlerinin başında yangın geliyordu. Neredeyse tamamı ahşap evlerden oluşan şehrin herhangi bir yerinde çıkan yangın, rüzgarın da etkisiyle büyüyor ve çok yıkıcı sonuçlar doğuruyordu. Fakat ne gariptir ki yangını gözetlemek için yapılan yapılar da ahşap olduğundan, sık sık yanarak kullanılamaz hale geldi.

İstanbul'da yangın kulesi kullanımına ilk olarak Lale Devri'nde başlandı ancak hali hazırda bir yangın kulesi inşa edilmediğinden bu görev, dönemin en yüksek yapısı olan Galata Kulesi'ne verilmişti.

Galata Kulesi'nin yetersiz kaldığı görülünce de 1750 yılında yangın uyarısı vermesi için 'Yangın Köşkü' yani Beyazıt Kulesi inşa edildi. Sultan Mahmud'un bu kulenin yaptırılmasını emretmesine sebep olan olay ise, 4 Şubat 1749 yılında Eminönü'nün Küçükpazar ilçesinde gerçekleşen ve 1 gün boyunca sürüp neredeyse bütün semtin yok olmasına sebep olan büyük yangındı. Yangın sonrasında incelemelerde bulunan padişah, yıkımın bu denli büyük olmasının yangından geç haberdar olunması ve tulumbacıların geç toplanması olduğunu düşünürek bir kulenin yapılmasını istedi ve Beyazıt Kulesi yapıldı.

Kulede 24 saat değişmeli olarak gözlem yapılıyordu. Eğer bir duman ya da yangın belirtisi farkedilirse kule görevlileri ulaklara haber veriyor, onlar da tulumbacılara haber vererek yangına müdahale ediliyordu. Eğer yangın karşı yakadaysa Üsküdar İcadiye'de bulunan nöbetçilere işaretle haber veriliyordu. Eğer yangın gündüz gerçekleşiyorsa bu işaret bayrakla, gece gerçekleşiyorsa ışıkla oluyordu. Yangın Tarihi Yarımada (Eminönü) ve çevresinde gerçeklişiyorsa kuleye sepetler asılıyordu.

Kule her ne kadar büyük bir boşluğu doldurmuş olsa da, yapımında ahşap kullanılmasının hata olduğu, 6 Temmuz 1756 yılında İstanbul'un en büyük yangınlarından Cibali yangını sonucu farkedilmiş oldu. Cibali'de başlayan yangın kısa sürede büyüyerek Aksaray'a kadar uzanmış, sonucunda 77.000 ev, 34.000 dükkan, Ağakapısı ve Beyazıt Kulesi yanarak kullanılamaz hale gelmişti.

Beyazıt Kulesi, 1826 yılına kadar İstanbul'da çıkan yangınlar sebebiyle birçok kez yanıp tekrar onarıldı. 1826 yılında ise Yeniçeriler'in isyan etmesi üzerine 2. Mahmut Yeniçeri Ocağı'nı ve ona bağlı olan tüm teşkilatları kaldırdı. Bu gelişmeden, Yeniçeri Ocağı'na bağlı olan Tulumbacılar Bölüğü ve Beyazıt Kulesi de nasibini aldı. Tulumbacılar Bölüğü dağıtılırken, kule de yıktırıldı. Fakat bu karar birkaç aya kalmadan çıkan büyük bir yangınla yine acı bir fatura yaşattı. Bu olayın sonrasında Padişah kulenin tekrar yapılmasına karar verdi fakat bu sefer de kendisine tepkili olan Yeniçeriler'den oluşan bir grup, kule inşa edilirken kuleyi ateşe verdi. Yerine de bugünkü taş kule yapıldı.

Gözetleme köşküne kadar 180 basamaktan oluşan Beyazıt Kulesi 85 metre yüksekliğindedir. İlk olarak 1750 yılında yapılan kulenin mimarı ise, Osmanlı Dönemi'nin Paris'te öğrenim gören ilk mimarı olma ünvanını taşıyan Kirkor Balyan'dır. 2.Mahmud tarafından tekrar yapıldığında ise bu görev, Kirkor'un kardeşi Senekerim Balyan'a verilmiştir. Kulede 20 gözcü çalışıyordu. Kuleye o dönem 'Yangın Köşkü', gözcülere de 'Köşklü' denirdi ve Köşklüler kulenin içerisinde yer alan odalarda kalırlardı. 1923 yılına kadar da kuledeki görevlerine devam ettiler.

Günümüzde İstanbul'un büyümesi ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte kule, eski işlevini yitirdi ve renkli ışıklarla hava durumunu bildirmek için kullanılır hale geldi. Eğer kulede ışıkların mavi yandığını görürsek ertesi gün havanın açık olacağını, yeşildeyse yağmurlu olacağını, sarı yandığında sisli olacağını ve kırmızıda karlı olacağını anlayabiliriz.

kısa oldu ama bu kadar

istanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin