BÖLÜM 41 " KIZ KULESİ "

Bắt đầu từ đầu
                                    

"Kayıkçı biraz önce size el salladım buradan gördünüz mü beni ?"

"Sizi değil ama yanınızdaki arkadaşınızı gördüm İpek kızım, çocuk gibi zıplayıp el sallıyordu bana, çok ilginçti. Bu güne kadar hiç bu şekilde karşılanmamıştım. Oda gelecek mi bizimle ?"

İpek'in gülüşü aniden suratına çivilenmişti, bu seferde Toprak gülmekten konuşamıyordu.

"Bak bak adam arınmış, demedim mi ben sana!"

İpek'in şaşkın bakışları kayıkçıyı baştan aşağı süzdükten sonra sessizce mırıldandı.

"Arınmış mı bilmem ama bu adamın gözlerinin iyi gördüğü kesin"

Kayıkçının yaşlı kollarının çektiği kürekler sayesinde bindikleri kayık kız kulesine doğru dalgaların üstünde kayarak ilerlerken İpek'in aklında sadece annesi vardı artık. Annesine yıllar sonra kavuşacak olmanın heyecanını yüreğinde derinden hissediyordu. Bir ara annesinin kokusunu hatırlamaya çalışırken gözü uzaklara, maviliklere daldı. Rüzgarın dağıttığı turuncu saçlarını kulaklarının arkasında topladıktan sonra denizin yosun kokan maviliğini ciğerlerine çekti.

Kayık kulenin kayalıklarına yanaştığında İpek çevik bir hareketle kayıktan iskeleye doğru hızlıca atlayıp kız kulesini gelin gibi süsleyen göz alıcı ışıkları eşliğinde Üsküdar'a doğru şöyle bir dönüp veda eder gibi baktı. Tam kuleden içeri girecekti ki yaşlı kayıkçının seslenmesiyle aniden duraksayıp "Buyur bey amca" der gibi gözlerini ihtiyara dikti.

"Anahtar kızım, anahtarını al, bundan böyle bu anahtar senin, ne kadar ömrümün kaldığını bilmem ama bende bir ömür boyu senin hizmetindeyim."

İpek yaşlı adamın kendisine uzattığı deniz kabuğunu adamın kırışmış ellerinden tereddütle alırken merakla sordu.

"Ya siz, siz gelmiyor musunuz ?"

"Ben sadece bu kapıyı korumakla görevliyim, yetkim buraya kadar, buradan sonra siz yalnız gideceksiniz"

İpek şaşkınlıkla tamam anlamımda başını sallayıp kız kulesinden içeri girmeden son bir defa merakla arkasında bıraktığı yaşlı adamın yüzüne "Sende kimsin be amca" der gibi baktı. Bu yaşlı adamın bu kapıyı nasıl koruyabileceğini düşünmeden de edemedi, ardından iyice karışan aklını hemen toparlayıp kararlı ve hızlı adımlarla kız kulesinden içeri girdi.

Daha önce iki kez daha kullanmış olduğu asansörün yerini çok iyi hatırlıyordu. Restoranın mutfak bölümündeki ahşap dolabın içine gizlenmiş asansörü bulması o yüzden zor olmadı. Elindeki deniz kabuğunu düzeltti kapının solundaki yuvasına yerleştirdi, doğru eşleşmeyle birlikte uzay gemisini andıran bir çok renkli ışık aynı anda yanıp sönmeye başladı, ardından kapıların açılmasıyla birlikte bir kadın sesi duyuldu.

"Hoş geldiniz İpek hanım."

Kabinin içine önce komik bir şekilde merakla kafasını uzatıp konuşan kadını aradı gözleri. İçeride kimsenin olmadığını anladığı anda da ürkek gözlerle kabinin içine doğru bir iki adım daha attı. Güvenirliliğini kontrol etmek istercesine asansörün zemininde iki üç kere hafifçe zıpladı, kabin olduğu yerde yavaşça sallandı ve sonunda ikna olmuş bir bakışla düğmelerin üstünde yazan yazıları okumaya başladı ve aradığı düğmeyi sonunda buldu.

BENİ KEŞFET Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ