Başlangıç.

6.2K 168 7
                                    

Elimde poşetlerle AVM'yi geziyordum.Bir tane spor ayakkabı ve siyah bir tişört  almıştım.Bir tane de pantolon alsam sorun olmazdı.Bir tane mağzaya girdim ve pantolonların bulunduğu yöne ilerledim.Çoğu dardı,istediğim tarzda yoktu.Dışarı çıktım ve başka bir mağzaya girdim.Pantolon reyonuna ilerlerken çalışanlardan biri yolumu keserek''Buyrun?'' dedi.''Bakıyorum'' dedim ve yolumdan çekilmesini bekledim.Mağzalara girdiğim zaman bunun olmasından nefret ediyorum.Bir şeye ihtiyacım olursa zaten çağırırdım.Her neyse.Dar,skinny,kumaş...Evet! Bol ve yırtık.Kesinliklede rahat.Elime aldım ve denedikten sonra satın aldım.Bu sefer en üst kata çıktım ve karnımı doyurmak için pizza almaya karar verdim.

Koca AVM'de işimi bitirmiş bulunmaktaydım.Sonunda eve gidebilirim diye düşünürken arabamın yanına varmıştım bile.Fakat arkamdan gelen adamı fark etmemiştim.Hatırladığım en son şey gözlerimi karanlığa kapatırken burnumda tuhaf bir koku hissedişimdi... 

Etrafıma bakınıyordum.Sandalyeye bağlanmıştım.Her taraf karanlıktı.Hiç bir şey göremiyordum.Lanet olsun ben karanlıktan korkarım! Belki bir umut birileri gelir diye bağırmaya başladım.''Kimse var mı!...İmdaaaaaaaat...Yardım edin...Sesimi duyan yok mu!?'' Kapı yavaşça aralandı ve içeri sarışın bir çocuk girdi.Işığı açarken gözlerimi kısmak zorunda kalmıştım.Ellerim arkadan bağlı olduğu için siper etme ihtimalim yoktu.

''Vay vaay vaaay! Bakın kimler burdaymış.''

Kafamı kaldırdığımda...Sedat?

''Sen?''

Güldü.

''Ben yaa...Eee nasılsın bakalım?''

Bu çocuk benimle dalga mı geçiyor!? Kaşlarımı çattım ve tam konuşacekken içeri biri daha girdi.Mert? 

''Uyanmış neden haber vermedin?''

''Ben de yeni geldim.Bağırıyordu.''

''Ben Ediz'e haber vereyim.''

Olanlara anlam veremiyordum.Beni kaçırdıkları barizdi.Cihan beni bu konuda uyarmıştı onu dinlemeliydim! İnatçı olmak hiç iyi değil! Kapı tekrar açıldı ve içeri Ediz girdi.Siyah saçlarını özenle havaya dikmişti,mas mavi gözleri ürpertici bir soğuklukla bakıyordu.Kafamı öne eğdim ve bakışlarından kaçmaya çalıştım.Korkuyordum...

''Onu evime götürün.''

Ardından sertçe kapatılmış bir kapı sesi.Bir kaç ayak sesinin bana yaklaştığını hissettim.Elimdeki ipleri sertçe çözüyorlardı ve bu canımın yanmasına sebep oluyordu.Yüzümü buruştum ve oturduğum yerden doğruldum.Bileklerimi tekrar sıkıca kavrarken beni burdan dışarı çıkardılar.Sadece susuyordum.Ne kadar bağırsamda beni bırakmayacaklarını adım gibi biliyordum.Beni büyük siyah bir jipe götürdüler.Arka koltuğa oturttuktan sonra bileklerimi tekrar bağladılar.Kapıyı kapattılar ve öne geçtiler.Kapıları kilitleyip gaza yüklendiler.Çok hızlı gidiyorlardı.

''Yavaş olun!''

Beklediğim üzere dinlemediler.Camdan dışarı bakmak sadece midemi bulandırıyordu.Koltuğa uzandım ve gözlerimi kapattım.Altımda eşortman olmasına şükrediyordum.Yanağımda hafif bir sıcaklık hissetmiştim.Gözlerimi açtığımda her yer bulanıktı.Ağladığımı yeni fark ediyordum.

Araba birden durunca hafif öne savruldum.Kapı hızla açıldı ve beni jipten çıkardılar.Dudaklarımı birbirine bastırarak ağlamamı engellemeye çalışıyordum.Gözlerimden akan yaşları ilk defa durdurabilmiştim.Ormanda ilerlerken tahta bir kulübenin önünde durduk.

Mert cebinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı.İçeri girdikten sonra Sedat camları ve bahçe kapısının kilitli olup olmadığını kontrol etti.Emin olduktan sonra Mert'e işaret verdi,oda ellerimi çözdü.Bileklerimi ovalarken koltuğun birine oturdum.Bu kadar sakin olmam kaçınılmazdı.Fakat daha fazla dayanamayacaktım!

''Ne istiyorsunuz benden!? Niye burdayım? Neresi burası? Bırakın beni gideyim!-''

Yanağımda hissettiğim sıcaklıkla kafam sağa savruldu.Tokat atmıştı.

''Ağlama.Bir de senin zırvalarını dinleyemem.Ne yapıyorsan yap.Başımızın dibinde dırdır etme yeter.''

Mert yanıma otururken Sedat önümdeki televizyonu açmıştı.Kanalları gezerken oda diğer yanıma oturdu.Ortalarında kalmıştım ve sinirden köpürüyordum.Hızla ayağa kalktım ve merdivenlerden yukarı çıktım.Burda bir yerde çıkış olmalıydı.Hoş oda bile yok ki çıkış olsun! Cihan nerdesin? Duvara yaslandım ve aşağı kaydım.Dizlerimi kendime çekerken ellerimle yüzümü kapattım.Bu başıma ilk kez geliyordu.Bir çok kez kavgalara şahit olmuştum ama bunu düşünememiştim.Yani...Kaçırılmayı.

Cihan benim sevgilimdi.Ediz ve arkadaşları ise düşmanı.Bana dikkatli olmamı ve yalnız kalmamam gerketiğini söylemişti ama onu dinlememiştim.Eğer şimdi annem ve babam yaşasaydı beni merak eder polise giderlerdi ya da Cihan'ın sevgilim içim uygun biri olmadığını söylerlerdi.Bu Dünya'da yalnız hissediyordum işte! 

''Nerde o?'' Bu Ediz'di.

''Yukarıda.Ne yapıyo bilmiyoruz.''

Merdivenlerden gelen seslerle kafamı oraya çevirdim.Ediz bana doğru sırıtarak geliyordu.Önümde durdu ve karşıma benim gibi oturdu.

''Naber?''

''Sen benimle dalga mı geçiyorsun!?'' Sinirle yüzüne bakıyordum.Şaka yapıyor olmalıydı!

''Gayet ciddiyim.Nasılsın?''

Derin bir nefes aldım ve sorusuna cevap verdim.''İyi''

Hayatımda söylediğim en büyük yalanlardan biriydi bu kelime,iyi...Güldü ve ayağa kalktı.

''Aç mısın?''

''Hayır.Yeni yedim.''

Omuz silkti ve aşağı indi.Nasıl bir kaçırılma olayına şahit oluyorum acaba!? Neyse.Ayağa kalktım ve aşağı indim.Hepsi koltukta yayılmış maç izliyordu.Bir yandan da bağrıyorlardı.Ediz arkasına döndü ve bana baktı.

''Esin git bize bir şeyler hazırla!''

''Ne gibi şeyler?''

''Bildiğimiz yemek Esin.''

''Ben yemek yapmasını bilmem ki!''

''Hazırlıyor musun hazırlamıyor musun?''

''Hazırlamassam ne olur?''

''Öğrenmek ister misin?''

Bana farklı bakıyordu.Aslında bu daha çok 'Canını seviyorsan dediğimi yap!' bakışıydı.Ya da bana öyle geliyordu.Derin bir nefes aldım ve mutfağa ilerledim.Bu evin odası yok.Ciddiyim.İki kapı var sadece.Birisi çıkış,diğeri lavabo,sanırım.Dolapları karıştırırken bağırdım.

''Yemek mi ,abur cubur mu?''

Hepsi bir ağızdan ''Yemek!'' diye bağırdılar.Derin bir nefes aldım ve dolapta bulduğum çubuklu makarnayı çıkardım.İlk önce büyük bir tencereye su koydum.Sonra makarnanın paketini açtım ve makarnayı tencereye boşalttım.Isınmasını beklerken buzdolabından sebzeleri çıkardım.Annem hep salatayı güzel yaptığımı söylerdi.Bakalım beyfendiler ne diyecek.Sebzeleride güzelce doğradıktan sonra büyük bir tabağa boşaltıp hepsini karıştırdım.Tuzuda ekledikten sonra makarnaya geri döndüm.Elime kaşık aldım ve karıştırmaya başladım.İyi gözüküyordu.Neden ilk yemeğimi bunlara yapıyorum ki? Makarnanın olduğundan emin olunca süzgece koydum.Tabi altınada tabak.

''Esin yemek!''

Oburlar işte.Makarnayı bütün tabaklara boşalttıktan sonra çatal ve kaşıkları yerleştirdim.Dolaptan meyve suyu çıkardım ve masaya koydum.Bardaklarıda ekledikten sonra...

''Hazıır!''

Hepsi yavaş yavaş yerini alırken.Mert bana döndü.

''Zehirlenme ihtimalimiz?''

Bu sefer hepsi bana bakıyordu.Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

''Yüzde sıfır.AFİYET OLSUN!''

Ordan ayrıldım ve yeniden yukarı çıkmaya başladım.Aslında cidden çok güzel bir kulübeydi.Ben sadece korkuyordum.Bana ne yapabilirlerdi ki? Yani öldürmezlerdi heralde.Son basamağıda çıkıp kendimi büyük yatağın üzerine attım.Dışarıdan sakin görünsemde içimde fırtınalar esiyordu.Dışımdan susarken içimden çığlık atıyordum...Ne yapacağım ben?

Kaçırıldım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin