Sessizlik

12 0 0
                                    

-"Bu kaçıncı kış döngüsü, hatırlamıyorum artık."

Uzun zaman geçmişti. Çok yorulmuştu artık. Yemek yemeyi eskisi kadar sevmiyordu. Küçük atıştırmaları bayılmamak için hızlıca yiyordu. Son katliamdan zevk almamaktan utanmıştı. Emindi. Artık farklı biri olmuştu. Bu sessizlikten hep nefret ederdi. Sessizlik ona farklı şeyler çağrıştırıyordu.

Altı diyarın her biri farklı, her biri acımasızdı. Çok büyük savaşlar olduğunu yetimhanede duymuştu. Ama geçit herşeyi anlamasını sağlamıştı. Bu diyarların hepsi farklı ırklar tarafından yönetilsede, hepsinin ortak korkusu aynı idi. Necromancerlar.

Altı diyarın en garibi fahişeler diyarı idi. Bu garip diyar hiç bir ülkenin savaşmak istemeyeceği bir diyardı. Sebebi savaşma güçlüğü yada amansız asker birlikleri olmamıştı. Tüm diyarların hırsızları, fahişeleri ve kaçakları için bir nevi sürgün yeri idi. Kimin bir pisliği var ise bu diyara sürüyorlardı.

Fahişeler diyarı bir nevi ortak karaborsa, kaçamak şehri ve kumar alanı idi. Tüm diyarlar ilk anda bu sürgün yerini lanetlesede gizli gizli ticaretlerini devam ettiriyorlardı. Ordusu yok idi. Ama tarihin başından beri sadece bir kez yıkılmıştı. O yıkım bile dış tehditlerden değil, tamamı ile içerdeki kavgaların büyümesi ile olmuştu. 

Fahişeler diyarını hep kötü hatırlıyordu. "Lanet pis karı" . Bu diyarda gezmeli ve neler olduğunu anlamalı idi. Bu diyarda gezmek tehlikeli olsada kanun olmadığı için daha rahat edeceğini düşündü.

Geçidi kullanmayı artık çok iyi kullanıyordu. Genelde hırsız ve eşkiyaların canı karşılığı, geçidi açıyordu. Hiç bir  kimse adi bir hırsızı aramazdı. Hatta öldüğü için ödül bile verebilirdi. Geçit ile çok hızlı yol alabiliyordu bir o kadarda sessiz. Savaştığı diyarlarda bile gizlice hareket edebiliyordu.

Sonunda "Fahişeler diyarı" dedi.  Üzerinde basit bir elbisesi vardı. Geçit anlaşmasına göre sadece bu olabilirdi. Bu yüzden denemelerinde ve zaferlerinde elde ettiği ganimetleri belirli aralıklarla diyarların özel yerlerine taşıyordu. Zor ama önemli idi. En son zaferinde bir kaç kılıç, basit bir zırh ve bir kaç güzel matara ele geçirmişti. Şimdi bunları satacak basit bir tüccar kılığında şehre giriş yaptı. Erva ilk kez bu kadar rahat bir gezi olduğunu düşündü.

Orclardan bir kadın, zırh satıyordu.
-"Kadim savaşlardan beri yapılmış  en güçlü özel zırhı alın ". Zırh tam bir metal uzmanlığı ile yapılmıştı. Orc çirkin olsada kasları Ervanın kıçından bile büyüktü. Kolay lokma değil ama neden tek başına derken arkadaki on kadar orcu gördü. Anladım dedi. Bu yüzden.

Erva bu kadar önemli bir alanın neden olması gerektiğini anlamıştı. Tüm kaybolanlar, tüm ırklar artık burada ikamet ediyordu. Bu özel zırhlar, kılıçlar olmalı idi. Erva kendi ile anlaşma yaptı. Bu diyarda savaşmıyacak ama burayıda kontrol edecekti. Ama erken dedi kendi kendine.

- "Üçüz dağların en güçlü metali ".  Karşısında kendisinin yarısı boyunda bir insansı duruyordu.
- "Kaç altın pis cüce".  Ses tam arkasından gelmişti.
- "Senin karnın mı kaşınıyor pis hırsız ahahahaha". Baltası inanılmazdı o balta ile bir insanı ikiye bölmek o kadar basit duruyordu ki!

Cüce mi? Onlarda mı gerçek. Metal madenin uzmanları, madenlerden çıkan herşeyin uzmanı. Biraz bilgi hoş olurdu aslında. Elinde ki mataralardan birini feda etmekden zararda gelmezdi.

Cücenin yanına yanaştı.  Tezgahta inanılmaz taşlar duruyordu.

- "Değiş tokuşa ne dersiniz?". Cüce hafifçe kafasını kaldırdı. Bu cılız genç komik duruyordu. "Ne önereceksin bana" dedi.

Erva sessizce en sönük matarayı çıkardı. Şurada ki siyah mat taş ve belki bir iki bronz sikke yeterli dedi. Cüce matarayı sevdi. Sonuçta bir içki matarası daha fena olmazdı. Üstelik bu matara bir gümüş sikke edecekken kaçırmak olmazdı. Tamam dedi. Taşı verdi. Üç bronz sikke uzattı.

Erva taşla diyar dışında bir iki küçük büyü yapacağını düşündü. Geçitteki yazıda taş golemden bahsediyordu. Güçlü, aptal ama güçlü. İyi bir büyü idi.  Ne zaman lazım olacağını bilemezdi.

Bronz sikkeleri aldıktan sonra Cüceye bir iki soru sordu. Cüce kibrinden ve azıcık alkollü olduğundan her türlü soruya cevap veriyordu.

"Taşlar sağlam mıdır, nasıl kırılır". Bu taş dedi. Özel bir taşdır. Volkanın yanından gelir ve sertliği ile ünlüdür. Canlanabilse bir ordu zor durdururdu. Ama dedi. Bizim kadim kitaplarda bir demir golem görmüşlüğümüz vardı dedi. Yaklaşık 450 kış önce dedi. O zamanlar cüceler 5 diyarı kontrol ederlerdi. Lanetli büyücü metal golem ile 5 diyardaki bütün cüceleri katletti.

Ahahaha durdurmak zor oldu ama cücelerde 5 diyarı kaybettiler. Şimdi dağları kazıyoruz. Lanet golem yüzünden dedi.  Yeni matarasının ışıltısı kendinden geçirmişti.

"Metal golem" .  Aradığım cevap ama önce biraz yemeliyim. Cüce teşekkürler artık her bulduğumu senle takas edeceğim. Tam bu sırada yemek kokusunu takip ederek bir hana girdi.  Çok acıkmıştı. Koku güzel değildi.  "Anlaşma" dedi. Gerekli ama bedeli büyük dedi. Bir bronz karşılığı güzel bir güvercin yahnisi yedi. Tabii tadı berbattı. Ama kimsenin bilmesi gerekmezdi.

Hanın içinde kumar oynuyorlardı. Kumarı hiç sevmedi. Aman nede olsa bir matara daha gider. Zaten amacı basitti. Bilgi. İçerde neler oluyor. Yanaştı. Kumar basitti. Altı kişi ok atar kim yüksek vuruş yaparsa tüm parayı kapardı.

Erva sadece kaybemek için gruptaki en yaşlıya son anda oynadı. Son arkasını döndü. Nasıl olsa kaybetmişti. Ama bir anda. Arkada bir patırtı koptu. Erva artık zengindi. İnanılmaz olan olmuştu. İhtiyar en iyi atışı yapmış, toplamda dört kişi bütün parayı kapmıştı. Erva kendi payına düşenle üm hana yemek ve içki ısmarlamış. Kalan parasınıda alarak arka sokaktaki sessizliğe doğru yürüdü.

Arkasında ki üç kişi ile birlikte...


Bir Necromancer'ın GünlüğüTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang