1. Gerçek Masal

62.3K 1.7K 162
                                    

Çocukken okuduğumuz masallara büyüdüğümüzde inanmaz, varlığını reddederiz. Gerçek hayatta var olan iyiler ve kötüler, işin aslı masal kahramanlarının yansımasıdır oysa. Konuşan hayvanlar, canlanan kuklalar, ve peri masalları... Bir çok çocuk masallarının aslına dayanan hayal ürünü varlıklar, hayatımızdan serpmeler barındırırlar. Tek fark gerçekte kısa süren mutluluklar, masallarda mutlu sonsuzlukla biter.

Bizim masalımızın kahramanı Su ise annesiyle beraber yaşayan,19 yaşında bir genç kızdır. Liseyi bitirdikten sonra, üniversiteyi kazanıp da gidememesinin tek nedeni şu yalnız hayatında annesine bir destek olabilmekti. Babasını henüz 15 yaşındayken, bir trafik kazası sonucu kaybetmiş ve o günden sonra annesiyle birlikte sırt sırta vererek hayatın zorluklarına göğüs germeye başladılar.

Ünlü kahve zincirlerinin birinde garson olarak çalışan genç kız, kül kedisi misali işini severek yapıyordu. Sevecen ve güler yüzlü halleri herkesin sevgisini kazanmasına sebepken, sevmeyeni yok denecek kadar azdı. Yine bir gün suratında tebessümüyle işine gitmiş, güler yüzü ile masalara bakıyor ve müşterilerin siparişlerini alıyordu. Ta ki kapıdan giren genç adam dikkatini çekene kadar...

Adamın tahminen 1.90’a yakın boyu, kumral saçları ve keskin hatlı bir surat yapısı vardı. Etkilenmiş miydi? Kesinlikle etkilenmişti, ama giyinişinden de saygın biri olduğu belliyken, boş hayallere kapılmaması gerektiğini kendine hatırlatıp, işine odaklanmaya çalıştı.

Kör talihinden midir bilinmez, adamın kendisini çağırdığını görünce eli ayağı birbirine dolanarak, siparişi almak için masaya doğru ilerledi ve istekleri ellerinin titremesine engel olmaya çalışarak kağıda not etti. Siparişleri hazırladıktan sonra, arkadaşıyla koyu sohbete dalan genç adamın masasına yaklaşırken dökmemek için ettiği dualar yerini bulmamış olacak ki kahveleri olduğu gibi adamın üstüne boca etti. Şanssızlığı hayatının çoğu alanında olduğu gibi, bu en dikkat etmesi gerektiği anlarda bile yakasını bırakmamakta direnirken, ona inat verdiği savaşların sonucunun getirilerinden çok götürüleri olduğunun elbet farkındaydı.

Adam sıcaktan yanarken, genç kız özür dileme bâbında bir çok kelime sıraladı; mantık çerçevesinden uzak... Heyecan panik getirmiş, panik ise mantığı yolcu etmişti adeta. Çalıştığı dükkanın müdürü de yanında bitince kovulacağını anlaması için kahin olması gerekmiyordu; çünkü iş yerinin katı kuralları her daim ezberindeydi. Müdürün de ardı arkası kesilmez özürleri ve Cem Bey diye hitap etmesi, saygın bir adam olduğunu kesinleştirmişti.

Genç adam önemli olmadığını dile getirse de olan olmuş, Su müdürün ölümcül bakışlarına maruz kalmıştı. Herkesin içinde kovulduğunu dile getirmesi ise kızı daha ne kadar yerin dibine sokabileceğini göstermişti. Oysa Su, ilk kez bu denli beğendiği bir erkeğe rezil olmanın tadını bile çıkaramamışken, kapı dışarı edilmesi özgüveninin ayaklar altına alındığını düşünmesine yeterde atardı bile...

Genç kız göz yaşları içerisinde eşyalarını toplarken, arkasından bir el omzuna dokunup kendisine dönmesine sebep oldu. O elin sahibine dönen genç kız, şaşkın ifadesiyle adama bakarken bir yandan da gözyaşlarını koluyla siliyor ve flulaşan görüş açısına netlik kazandırmaya çalışıyordu.

Cem, kızın gözyaşlarıyla ıslanmış suratını görünce içi burkuldu. Sonuçta bu bir kazaydı ve bilerek yapılmadığının farkındaydı. Kafenin müdürüne ne kadar bunu dile getirse de, bir disiplin suçu olduğunu ve geri alamayacaklarını söylemişti. Bunu telafi etmek isteyen Cem kıza kendi şirketinde iş teklif etmiş, ne mezunu olduğunu sormuştu. Kız utana sıkıla lise deyince, telefonlara bakacak birine ihtiyacı olduğunu dile getirip kibarlığını ortaya koymuş ve bir nebze de olsa vicdanını rahatlatmıştı.

İşte Cem ve Su aşkı bu şekilde başladı ve evlilik ile taçlanan bir sevgi bağı kuruldu. Külkedisi masalı, masal olmaktan çıkmış; iki gencin hayatında filizlenerek, umutlara gebe yarınlara aydınlık bir yol olmuştu. İşte o güne kadar...

⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪

Altı aydır evli olan çift, birbirine deliler gibi aşıktı. Su henüz 20 yaşına bugün girmişti. Dolu dolu geçirdiği bir senenin ardından, çok sevdiği kocası ona dudak uçuklatacak bir sürpriz hazırlamış ve güzel bir restoranda doğum gününü kutlamışlardı. Hayatının baharını sevdiği adama adayan genç kız, erkeğinin gönlünde estirdiği bahar rüzgarlarının yanı sıra açan çiçekleri ile varlığını kondurmuştu kalbine. Geri dönüş yolunda gülücükler saçan çiftin, bahar kokulu günlerini kabus haline getirecek bir kaza olmuş ve genç kadının tarafına çarpan kamyon bütün güzel günleri yok etmişti.

Genç kadın artık bir ölüden farksız yattığı hastane odasında, ömrünün son beş yılını geçirecekti. Kader ağlarını örerken ve genç kadın yatakta hayatın getirilerine mecburi boyun eğerken, sevdiği adam ise dimdik ayakta olarak kendi hayatına yön veriyordu...

Külkedisi masalının sonunu getiremeden uyuyan güzele geçiş yapan genç çift; sonsuz mutluluk yerine bir kara bulut gibi üstlerine çöken talihsizlikleri bertaraf edememenin sonucu olarak kaderde sürüklenip duracaklardı...

UYKU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now