Kalbim sende kalmasın...

3.9K 101 26
                                    



.. Giriş


Sanki... Sanki bedeni taşların üzerinde sürükleniyordu. Sırtına batan taşları, henüz yağmış karın o ayaz kokusunu, karanlığın içine çekilişini hissediyordu.


Korku, panik, karanlık... Kirpiklerini zorladı kaldırmak için ama uçlarına sanki tonlarca yük binmiş, kalkmıyordu. Sonunda gözlerini açmayı başardı ama bakışlarını sabit tutamıyordu. Karanlık, başının üzerinden gelip geçen yapraklı dallar... ara ara duraksayarak, tıslayarak nefes alan birisinin varlığını hissediyordu. Nefeslenmek istedi, olmadı... Göğsüne tonlarca yük oturmuş gibi hırıltılı solukları canını zorluyordu ve sonra yine uyuşmaya başladı üşüyen bedeni, omzunu acıtıp kumaşın yırtılmasını belirten tiz sesiyle sesli bir soluk aldı ve gözleri yeniden kapandı.


Sanki... Sanki günler, saatler ya da haftalar olmuş gibiydi... Zamanı tutamıyor, ne kadar geçti bilmiyordu ama... Üşüyen bedeni ısınmıştı, hatta öyle bir ısınmıştı ki sanki birisi içine ateş koymuş sonrada dikip için için yanmasına vesile olmuştu.


Sonra alnında ılık bir el hissetti. Tutmak istedi o eli, sımsıkı tutmak ve bu umulmaz karanlığı yırtıp dışarı çıkmak...


"Uyanmadı mı hala?" dedi uzaktan bir ses. Pürüzlü,  kaba, öksürerek duraksıyordu. "Bırak hadi gel sen de, kaç saattir başındasın, uyanırsa görürüz." Sonra o el usulca çekilip teninden, ritmik ayak sesleriyle uzaklaştı yanından. "Gitme" demek istiyordu, "kurtar beni" demek istiyordu ama ne bedenini, ne de sesini kontrol edemiyordu.


Karanlıki sıcak ve paniğe karışmış dehşet...


Rüyasında bu duygular içinde boğuluyordu. Umutsuz ve çılgın korkuların denizinde her dakika daha da derinlere batıyordu. Sonra soğuk bir dokunuş değiyordu tenine. Bu ölüm müydü? Yüz yaşında bir çiftçinin elleri göğsünü ve omuzlarını okşarken, ıslak parmakları bedenini buz gibi yalayıp geçiyordu. Kimdi ona izinsiz dokunan, kimdi ona rızası dışında sahiplik taslayan? 

Göğsüne değen soğuk eli ittirmek istedi... 


"Hişştttt sakin ol, geçecek." diyordu usul, melodik bir ses kulağına. Çok tedirgin, gergin, çekinik ve huzursuz gibiydi. Onunla konuşan kadına inat başka bir kadının hayali yüz buluyordu hafızasında. Sarı saçları rüzgarda yüzüne savrulmuş, pırıltılı lazer efektlerinin altında çılgınlar gibi kıvranırken seksi bedeni, elini kaldırmış onu yanın davet ediyordu. Koyu kahve gözlerinde lazerin efektleri gökkuşağı gibi dans ediyor, güzel yüzünde sarının, mavinin, yeşilin ve kırmızının tonları uçuşurken ona şuh bir gülüş fırlatıp aklını başından alıyordu.


O anda bedeni arzuyla, ihtirasla ve titremeyle geriliyordu. Sonra o nasırlı dokunuşların tenine sürtmesiyle sisleniyordu hayali ve hep hayalini kurduğu kadının yüzü buhar olup kayboluyor, şuh kahkahalarının sesi uzaklaşıyordu ve adam tutamıyordu onun narin ellerini, karanlığa çekiliyordu.


Bu gerçekten bir rüya mıydı? Daha çok ölüm gibi bir şeydi, onun gitmesinden, ellerinden kaybolmasından, bir daha yüzünü görmemekten korkuyordu.


Güçlü bir anafor, bedeninin etrafında giderek artan bir hızla dönüyordu. Ve gözleri, saatler sonra yeniden aralandığında bu sefer sisli bile olsa görüş alanı belirginleşiyordu.

UNUT ONU KALBİM +16Where stories live. Discover now