0.2 "ALKAN"

10.7K 976 335
                                    




İyi okumalar.

&

Alkan, kendinden emin ve hızlı hızlı atıyordu adımlarını. Bir an önce Funda Hanım ile iletişime geçip İzel ile tanışmak istiyordu.

Alkan, Amerika'da yaşadığı için İzel'i sadece haberlerden tanıyordu. Ünlü bir oyuncuydu ve imza attığı birçok film güzel ödüller almıştı.
Türkiye'ye gelmeden önce iyi bir araştırma yapmıştı Alkan. Fakat arıştırmasında, karşısına çıkan bir haberle kanı donmuştu adeta.

"Filmin başrol oyuncusu İzel Kara'nın başına gelenlere hala tam alışamazken aynı filmin yönetmeni evinin banyosunda ölü bulundu. Bu film bizlere hiç uğurlu gelmedi." şeklinde devam ediyordu. Cidden her insana tuhaf gelebilecek bir tesadüftü.

Aklındaki düşünceleri bir kenara savuran Alkan, geldiği kapının kulpuna uzanmadan önce eli ile usulca kapıya vurdu.

"Gir!" komutunu beklerken, içeriden ses gelmemesi içinde tekrar kapıya vurma isteği uyandırmıştı. Tam kapıya tekrar vuruyordu ki kapı arka taraftan açıldı. Alkan, karşısında kırklı yaşların başında gösteren zarif bir kadını görünce kendisini tanıtmak için boğazını temizledi fakat Funda Hanım kendisini fark etmeden odadan çıkıp sendeleyerek yürümeye başlamıştı bile.

Bu duruma şaşıran Alkan, Funda Hanım'ın arkasından ona eşlik ediyordu. Tam konuşmak için ona seslenecekti ki Funda Hanım'ın yere yığılması ile şaşkınca ona doğru koşturdu. Olayı görenler şimdiden başına toplanmaya başlamıştı bile.

"Bu ne tuhaf gündü böyle?"

Alkan oturduğu yerde elleri ile şakaklarına masaj yapıyordu. Havaalanına indiği gibi buraya gelmiş meslektaşları ve İzel ile tanıştıktan sonra biraz dinlenirim diye düşünmüştü. Fakat düşündüğünün aksine şu an yan koltukta boylu boyunca yatan Funda Hanım'ın ayılmasını bekliyordu.

Gelen mırıltı seslerinden dolayı o tarafa döndü. Funda Hanım başını okşayarak yattığı yerden doğruluyordu. "Dinlenmeniz gerek." diye seslendi Alkan. Funda'nın tekrar düşüp bayılmasını kaldıramayacaktı sanırım.

"Sen de kimsin?"

Funda, başının ağrısını es geçerek karşısında oturan adama yönelmişti. Onun kendi odasında ne işi vardı?

Alkan yerinden kalktı ve Funda'nın tam karşısına geçerek elini uzattı. "Ben, Psikiyatr Doktor Alkan Duman. Normalde yurt dışında yaşıyordum fakat Ünal Bey ile iletişime geçtik. İzel için Türkiye'ye geri geldim. Size eşlik edeceğim."

Funda, çabucak elini karşısındaki adama uzattı. Ünal, ona Alkan'dan bahsettiği için bunu garipsememişti. "Ben de Psikiyatr Doktor Funda. Ünal Bey sizden bahsetmişti. Memnun oldum." Kısa bir el sıkışmasından sonra Alkan: "Hasta mısınız? Yoksa yorgun mu düştünüz?" diye sordu.
"Hiç." Dedi, Funda birkaç saat önce yaşadıklarını unutmaya çalışarak. "Yorgun düşmüşüm."
Ona kafa sallayarak biraz duraksadı Alkan. Fakat sonra İzel ile tanışmak isteyen tarafı ağır basınca: "Ben normalde beraber İzel ile iletişime geçeriz diye düşünmüştüm fakat yorgunsunuz sanırım bana eşlik edemeyeceksiniz." dedi, merak dolu sesi ile.

İzel'in adını duyduğu gibi tüyleri diken diken olan kadın ortalığa düşen sessizliğe cevap verdi:

"Biraz dinlensem iyi olacak. Size başka zaman eşlik ederim. Üst kata çıkın sol koridorun sonu. Ona özel odası var." diyerek gitmesi için gönderme yapmıştı Funda. Daha fazla İzel'i düşünürse kafayı yiyecekti.

"Dikkatli ol Alkan..."

Alkan kafa sallayarak kapıya yöneldi. Son anda Funda Hanım'ın ağzından kaçırdığı cümle onun aklında soru işaretleri bıraksa da bu tür vakalar ile ilgilendikleri için umursamadan odadan çıkmıştı.

Çıktığı merdivenlerden sonra çabucak sol koridora girdi. Adımları hızlıydı. Tık tıkladığı kapıdan ses gelmeyince yavaşça kulpa uzanıp kapıyı araladı. Gözüne ilk takılan şey İzel'in saçları olmuştu. Saç rengi o kadar göz alıcıydı ki, bakan bir daha bakardı. Turuncunun en güzel tonuydu belki de. İki yandan örülüydü saçları İzel'in, fakat salık olsa daha da güzel görüneceğine emindi Alkan.

Zor olsa da gözlerini İzel'den alıp odaya döndürdü Alkan.
Burası İzel için dizayn edilmişti. Sol tarafta bir yatak vardı. Onun yanında resim çizmesi için bir yer ayrılmıştı. İzel'de şu an orada oturmuş tuvale bir şeyler çiziyordu. Tam karşıda giysi dolabı duruyordu. Onun yanında da bir sürü boyalar, fırçalar, tuvaller vardı.

"Merhaba, İzel." diyerek kapıyı kapattı ardından Alkan. Sessizliğin hüküm sürdüğü odada, onun ayakkabısından çıkan her bir ses bu hükümete darbe yapıyordu.
İzel, yanına kadar gelen Alkan'ı fark etmiş ama işine öyle bir odaklanmıştı ki cevap vermeye gerek duymuyordu.

Alkan, İzel'in cevap vermeyeceğini anlayınca onun arkasında kalan bitmiş tuvale gözü kaydı."Bakabilir miyim?" diyerek tuvale doğru yürüdü Alkan. İzel yine cevap vermemişti. Umursamadan tuvale doğru yürüdüğünde eserde kusursuz bir yeteneğin olduğunu fark etti. Her şey fazla gerçekçiydi. Fakat çizilen şey biraz ürkütücüydü. İçi kan ile dolu bir küvet, çıplak bir adam...
Eseri incelerken üzerindeki tarihe takıldı Alkan'ın gözleri. Bu ne anlama geliyordu?

"Bu tarih dünün tarihi." diyerek siyah gözlerini İzel'e dikti."Evet..." diye mırıldandı İzel. İşinden asla ödün vermiyor göz temasına dahi girmiyordu Alkan ile. Onu hala tam görmemişti İzel. Fakat onun sesinin tınısı, İzel de ona bakma isteği uyandırıyordu.

Dünü düşündü Alkan. Küvet, kan, ölü bir adam."Bu ne anlama geliyor İzel? Paylaşmak ister misin?" diyerek onun yanına gitti. İzel, onun yüzüne bakmamakta ısrarcıydı. Buna daha fazla katlanamayan Alkan, ellerini İzel'in çenesine dokundurup kafasını kaldırmasını sağladı.

"O elini hemen çek!" diyerek bağırdı İzel. "Yoksa seni ondan koruyamam, buna benim bile gücüm yetmez."

Elini ateşe değdirmiş gibi çeken Alkan, merakına yenik düşerek o soruyu sordu: "Kimden koruyamazsın beni?"

"O çok kötü biri. Herkesi öldürüyor. Acıma duygusu yok." diyerek tavana bakmaya başladı İzel. Alkan onun ne yapmaya çalıştığını az çok anlıyordu. Hastalıktan dolayı bu haldeydi İzel. Oysa burada Alkan ve İzel'den başka kimse yoktu.

"Şu an sana çok sinirli. Buradan çabucak çık!" diye bağırmaya başladı. Bir sağa koşuyor bir sol tarafa koşuyordu.

"Sinirlendi! Sinirlendi! Çok sinirlendi!" diyerek eline birden bir fırça alarak fırçayı kırmızı rengine bulaştırdı İzel. Tuvale rastgele darbeler atmaya başlamıştı.

"Ne yapıyorsun?" diyerek onun yanına gidiyordu ki Alkan, İzel tek eli ile gelmemesini işaret etti ona.

"O benim resim yapmamı sever. Kanı da sever o, kırmızıyı da. Sakinleşmesi için yapıyorum. Yanıma gelerek onu daha çok kızdırma. Çık git buradan." diyerek söylendi. Bu olayı umursamayan Alkan, demin cevap alamadığı soruyu iğneleyici bir şekilde tekrar İzel'in önüne sundu.

"Dün en son oynadığın filmin yönetmeni öldü İzel. Kolları dışarı sarkık bir şekilde evindeki küvette... Tam bu tuvalde olduğu gibi."

"Biliyorum." dedi İzel. "O öldürdü. Bu resmi bana zorla çizdiren de oydu."

Bana ulaşabileceğiniz hesaplar:

Instagram: aysegulmercaan

Gmail:  a.mercaan@gmail.com

TUVALDEKİ KAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin