2.BÖLÜM

31 16 2
                                    

                   "Kasırga Dalgaları"

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

"Kasırga Dalgaları"

2.BÖLÜM

Karmakarışık duyguları benliğini esir alırken, yapabildiği tek şey bu olayı izlemekti. Bir yaprak tanesinin hırçın rüzgarlarla savruluşu kadar kısaydı düşüncelerinin ömrü. Bazen gerçekten düşünmek için düşünüyordu. Mesela ellerinde onlarca balon olan bir satıcı, dondurmasını afiyetle yiyen bir çocuk, kitap okuyan ergen bir genç, oturduğu bankta etrafına boş bakışlar atan yaşlı bir amca. Düşünmeye çalışmaktı onunkisi.

Acı;

Tek kelime, üç harften oluşan yıkık bir duyguydu. Acı çekiyordu. Dizleri kanayan çocukluğu, benliğini çepeçevre sarıyordu. Savunmasızlığındandı yaşadığı korku. Belki de hayata karşı kaybedişlerindendi. Kadere inanırdı. Tanrının insanlara bahşettiği, kimsenin bilmediği ve önceden belirlenmiş bir kader vardı ona göre fakat bunu şekillendirmek insanoğlunun elindeydi.

Ruhu, hırçın denizlerin girdabına takılmış, süzülüyordu. Mazisi acı çığlıklar atıyordu. Omuzlarında kaldıramayacağı kadar yük vardı.

Aynadaki görüntüsüne son birkez daha baktı. Gün geçtikçe daha da zayıflıyordu. Siyah, beline kadar inen kırık saçları, yük dolu omuzlarına daha da yük katıyor gibiydi. Saçlarını elleriyle kavradı ve omuzlarından aşağıya doğru sarkıttı. Kurumuş dudaklarını ıslatıp kendi kendine mırıldandı.

"Omuzlarımdaki tek yükün saçlarım olmasını isterdim" diyerek kapıya yöneldi. Her bir merdiven basamağını yavaş yavaş, sindire sindire indi. Sanki ayaklarına amansız bir yük binmiş gibiydi. Her attığı adımda vücuduna batan paslı bıçağın kesikleri zorlanıyordu. Nihayetinde zoraki indiği merdivenleri bitirmişti. Gözleri hemen önündeki masayı süzdü. 'Günaydın' diyerek herzamanki yerini aldı. Tüm aile üyeleri masadaydı bugün ve herkesin bugün masada olmasının bir sebebi vardı.

Demir,

Bugün geliyordu. Dün gece alınan ani karar üzerine hemen yola dönmüştü. Acaba değişmiş midir diye geçirdi içinden Fatmagül. İki yıldır soyut varlığından birhaber yaşayan bir eşi vardı. Sahi gelince ne olacaktı? Herşey düzelecek miydi? Hayır, hiçbir şeyin düzeleceği yoktu. Demir, aynı Demir'di. O herkese ve her şeye rağmen kendi kurallarına göre yaşayan biriydi.

"Kızım," duyduğu ses içindeki acı dolu haykırışın dozajını düşürdü. Ayşe babaanne eliyle genç kadının henüz hiç başlamamış olduğu tabağı işaret etti.

"Dokunmamışsın, beğenmedin mi?" Fatmagül hızla kafasını iki yana salladı. Beğenmemiş değildi.

"Ah, tabiki beğendim. Sadece biraz midem kötü. Üşüttüm galiba." Yaşlı kadın anlayışla gülümsedi fakat hemen sol tarafından gelen Erkan'ın sesiyle tüm masa o tarafa doğru döndü. Erkan, her ne kadar sessiz bir şekilde mırıldanmış olsa da tüm masa söylediklerini duymuştu.

"Abimi düşünmektendir o." Kenan Bey'in kızgın bakışlarına rastlayan Erkan bir anda suspus olmuştu. Fatmagül ise olduğu yerde istemsizce kızarmış ve utanmıştı. Bu kadar mı belli oluyordu onu düşündüğü?

"Neyse ne..."diye geçiştirdi Aysun Hanım.

"Sonuç olarak güzel oğlum geliyor." Mutluluğu, ışıl ışıl olan gözlerinden okunuyordu. Aysun Hanım tüm çocuklarına değer verirdi fakat demir onun için bambaşkaydı.

"Ben neyim burada? Kimse ben gidiyorum diye üzülmüyor." Erkan'ın sahte sitemi masanın neşesini arttırmaya yetmişti. Fatmagül bile hafiften tebessüm etmişti. Aysun Hanım eliyle Erkan'ın saçlarını okşadı.

"Olur mu öyle şey oğlum? Tabiki üzülüyoruz ama seviniyoruzda," Sözlerinde hafif bir üzüntü yatıyor diye düşünmüştü tüm herkes fakat bu son cümlesine kadardı.

"Sonunda oğlum bir işin ucundan tutacak." Tüm masa Erkan'ın alınmaması adına sessiz bir şekilde kıkırdıyordu. Erkan ise sahte sitemine devam ediyor gibiydi.

"Öyle olsun."

Herkes yemeğini bitirmiş, kendi köşesine çekilmişti. Kenan bey, hergün olduğu gibi en baş köşeye geçmiş, gazetesini okuyordu. Erkan karşı koltukta oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Aysun Hanım, Duygu ve Ayşe babaanne ise Demir için ev düzeniyle ilgileniyorlardı. Fatmagül adımlarını mutfağa yönlendirdi. Belki onlara bir yardımı dokunabilirdi. Mutfağa girdiği an, burnuna şahane kokular gelmeye başladı. Anlaşılan hanımlar döktürmüştü.

"Aa yenge gelsene." Duygunun her zamanki neşesi yine üzerindeydi. Fatmagül gülümseyerek onlara doğru ilerledi.

"Belki bir yardımım dokunur diye geldim." Ayşe babaanne bu olaya memnun olmuşçasına gülümsedi.

"Olur tabi olur." Arkasını dönerek evin hizmetlisi olan Havva'ya döndü.

"Havva, kızım keki sen yapma," Daha sonra Fatmagül'e gülümseyerek konuştu.

"Gelinim kendi elleriyle yapsın kocasına." Fatmagül birkaç saniye tepki verememiş olsada Ayşe babaanneyi onayladı. Tezgahın üzerindeki kek malzemelerini tek tek içi boş kaba koydu. Aynı zamanda da kafasında bazı sorular dönüyordu. Tüm malzemeleri boşalttıktan sonra karışımı derin bir tepsiye döktü. Daha sonra fırının ısısını ayarladı ve koydu. Şimdi tek yapması gereken kekin pişmesini beklemekti. Şu ana kadar Demir'e yapmış olduğu ilk yemekti. Sahi Demir buna ne tepki verecekti. Kızar mıydı çok? Ya da tepkisiz mi kalırdı? Bilmiyordu, her şey olacağına varır diye düşündü.


Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: Apr 09, 2018 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

ESARETWo Geschichten leben. Entdecke jetzt