➿14➿

1.3K 124 38
                                    

Nefesimi bile alamadan adam kolumdan tutup beni sertçe ayağa kaldırdı ve arkasından sürükleyerek diğer elindeki tabancayı direk şakağıma diredi. Karşı koymaya çalıştım, fakat fazla hareketten üzerine düştüğüm bileğim öyle acımıştı ki, gözlerime yaşlar girmişti, ama adama çaktırmamak için dudağımı ısırdım. Diğerlerine zayıf yerlerimi göstermeyi hiç bir zaman sevmemiştim.

"Bırak beni!" Çemkirerek bir kez daha kolumu çekiştirmek istediğimde, adam daha sert bana tutunarak öfkeli gözlerini yüzüme kilitledi ve namluyu şakağıma bastırdı.

"Sus, yoksa beynini havaya uçururum!" Dişleri bana göstererek manyakça gülümsediğinde, başımı salladım ve bir kaşımı havaya kaldırarak meydan okuyan bakışlarla adamın direk gözlerine baktım.

"Hiç birşey yapamazsın! Patronunun beni canlı şekilde istediğini biliyorum!" Sakin biçimde, her sözümü ayrı ayrı vurgulayarak söylediğimde adamın yüzündeki sırıtışı kayboldu, dudakları öfkeyle aşağı doğru kıvrıldı, kolumdaki parmakları tenimi daha fazla sıktı.

"Yürü, çok konuşma!" Kolumu çekiştirerek sokağın başına doğru hareket etmeye başladığımızda var gücümle adamın adımlarını yavaşlatmaya çalışıyor, durmadan başımı arkaya çevirip Burcunun gelip gelmediğini sürekli kontrol ediyordum. Ama Burcu yoktu. Ve attığım her adımla içimdeki umut gittikçe daha çok azalıyordu.

Gerçekten son muydu?

Gerçekten Sinanın eline düşecek miydim?

Ya Yağız?...

İsmi karşısında kalbimin daha çok sıkıştığını hissederek gözlerimi aşağı indirdim. Sanki birilerinin bakışlarımda bir şey görmesinden utanarak gizleniyordum. Utanç mıydı? Umut muydu? Burcunun sözlerini hatırladıkça, o Kerem denen adamın oyununa geldiğime dair kızacağıma, aksine içime bir ışık doğmuştu. Belki diye, belki Yağız için kafamda kurduğum son umutlar boşuna değildi diye. Belki gerçekten içinde bir yerlerde saklı tamamen başka bir dünya vardır diye...

Düşüncelerime kapılmış halde kendimi bir anlık boşlukta bulduğumdan, deminden beri ağırlığımı verdiğim adımlarım zayıfladığından adam aniden beni sertçe çektiğinden, dengemi kaybederek yere düştüğümde, kolum hala adamın elinde kaldığından, yarı havada aslı şekilde diğer tarafım asfalta sürtüldüğünde acıyan bileğim ters yöne dönünce bu kez ağzımdan çıkan çığlığımı durduramamıştım.

"Oyalanma, kalk!" Sanki yanımdaki bir insan değil de, canavardı. Ama Sinana çalışanlardan ben ne bekliyordum ki... Yüzümü buruşturarak ayağa bir kez daha kalktığımda bu kez adama karşı koymaya artık gücüm yoktu. Gittikçe Sinanın yanına götürülme kaderiyle barışmaya başlıyordum. Gücümü oraya saklamak zorundaydım. İşte o adama hiç bir zaman teslim olmayacaktım.

"Hazan!" Önden gelen o kadife sesle kulaklarıma bir anlık inanamamıştım. Gözlerim kocaman olmuş, kalbim anı bir hızla tavan yapmıştı. Kahvelerim heyecanla etrafı onun için arıyorken, sokağın başından koşarak bize doğru geldiğini gördüğümde, içimde kaybolan umut yeniden baş kaldırmıştı. Fakat o umudun da hayatı çok kısa sürmüştü.

Adam Yağızı aldırmadan kolumdan son bir hamleyle sertçe çekip yetiştiğimiz siyah arabanın ön kapısını açarak, beni içeri attı ve kapıyı kilitledi. Ellerimle cama vurmaya çalışsam da, kapıyı açmaya çalışsam da boştu. Arkamı dönüp ağlamaya bir ramak kalan dolu dolu gözlerle bize doğru koşan Yağıza baktım. Elinde silah adamı nişan almış, bir kaç tane ateş açmıştı. Fakat adam da profesyoneldi. Eğilerek kurşunlardan kaçıp, şoför koltuğuna oturarak arabayı hızla çalıştırıp gaza bastığında elimle adamın suratına tırnaklarımla yapıştığımda, direksiyonun kontrolünü anlık kaybetse de dirseğini yüzüme vurunca elmacık kemiğime denk gelen darbe karşısında acıdan gözlerim karardı.

➿Tehlike➿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin