Handenin yanına oturduğumda direk, "Okulun basket takımı var mı?" diye sordum.

"Var tabii! Görmüyor musun şunları?" diyerek Emirlerin oturduğu masayı gösterdi. "Emir takım kaptanı hatta ama okullar arası turnuvalarda hiç birinciliğimiz yok."

Bunu söylerken gerçekten de çok üzgün görünüyordu.

"Neden?" diye sordum merakla.

"Ya turnuvalara devlet okulları pek katılmaz. Genelde kolejliler katılır ve devlet okullarının pek şansı kalmaz." diyerek durumu açıkladı.

"Bunun okul tipiyle ne alakası var ki? İyi olan kazanır, dimi?" dediğimde masanın etrafında duran boş sandalye çekildi ve Doğu oturdu.

"Selam, ne haber?" deyip göz kırptığında gülmeden edemedim. İtici değildi.

"İyi Doğu, sen?" diyerek cevap verdi Hande. Demek tanışıyorlardı.

"İyi, ne olsun?" deyip bana döndü. "Ee, sınıfını sevdin mi?"

Yüzümü buruşturarak, "Daha bir ders oldu." dedim ve Hande'ye döndüm. "Sen şu turnuva olayını adam akıllı bir anlatsana."

Eliyle Doğu'yu gösterip, "Karşında eski takım kaptanı duruyor. O anlatsın." dedi.

Doğu'ya şaşkınca bakıp, "Takım kaptanlığını neden bıraktın?" diye sordum.

Yüzünden acılı bir ifade geçti. Bir şeyler hatırlamıştı. "Bırakmak zorunda kaldım diyelim."

İkisinin de ağzından resmen kerpetenle laf alıyordum.

"Allah aşkına bana adam akıllıca bu okulun basket takımının olayını anlatır mısınız?!"

"Sakin ol şampiyon!" diyerek güldü Doğu. "Madem bu kadar merak ediyorsun anlatayım o zaman. Şimdi bundan iki yıl önce, yani onuncu sınıftayken Emir bu okulda değildi ve takım kaptanı bendim. Sonra onuncu sınıfın ikinci döneminde okula Emir geldi. Beden eğitimi dersinde oynadığımız basket maçlarında koçun gözüne girmiş. Koç bunu aldı takıma. Bende onu diğerlerinden ayırmadan, çömez gibi davranmayarak, en iyi pozisyonlarda maçlara soktum. Kısa zaman sonrada koç Emiri takım kaptanı yaptı. Tabii ben ve takımdakiler buna karşı çıktık. Sonuçta ben dokuzuncu sınıftan beri takımdayken iki ayda takıma giren birini kimse kaptan olarak istemez. Kavga çıktı. Maç sırasında Emir beni sakatladı. Bilerek. Üç ay oynayamadım. Sonrada ben istemedim takıma geri dönmek. He bir de turnuvalar... Devlet okulu olduğumuz için bizi birinci seçmemekte kararlılar. Çünkü turnuvayı kazanan okul hem yeteneğiyle hemde yaptığı para yardımıyla seçiliyor. Yani anlayacağın yeteneğimiz bile para olmayınca değersiz."

Doğu, susana kadar her bir cümlesinde yeni bir şaşkınlık yaşadım. Takım kaptanlığı için birini sakatlamak? Bu nasıl bir hırs? Bu düpedüz sahtekarlık! Bakışlarım Emir'e kaydığında Doğu'ya sertçe bakıyordu. Doğu farkında mıydı bilmiyorum ama onun yerine ben rahatsız olmuştum. Birkaç saniye içinde bakışları bana döndüğünde iyice kaşları çatıldı. Çekmedim bakışlarımı.

Doğu'da sonunda fark ettiğinde, "O düşman belleyeceğin son kişi bile olmamalı Feriha." derken Hande, "Çok geç, Doğu. Feriha ve Emir artık sıra arkadaşı." dedi.

Gözlerimi Emirden çekmedim. Doğu'nun şaşkın bakışlarını ise yüzümde hissedebiliyordum.

⚜⚜

Okul çıkışı Hande ile toplanıp sınıftan çıktık. Koridorda Doğu'da bize katıldığında edindiğim arkadaşlardan ötürü mutluydum. Az ve öz. Hande neşeliyken Doğu ise ağırbaşlıydı. Beni dengeleyebilirlerdi.

Bahçeye çıktığımızda Emiri gördüm. Arkadaşlarıyla birlikte banklara kurulmuş sigara içiyorlardı. Bakışlarımız bugün yine kaçıncı olduğunu bilmediğim bir şekilde kesişti. Benden rahatsız oluyordu. Bundan emindim ama nedenini bulamıyordum. Doğu ile takılmam mı onu rahatsız ediyordu yoksa sıra arkadaşı olmam mı? Kararsızdım.

Doğu bizden ayrılıp otobüse bindiğinde Hande'yi durdurdum. Bana garipçe bakarken hemen yanımızda ki banka oturturdum.

"Ne oluyor, Feriha?"

"Bana Emirden bahsetsene biraz?" diye sordum çekinerek. Yanlış anlamasını istemiyordum.

"Bana bak sakın ondan hoşlanayım deme!" dediğinde anında, "Ay, yok saçmalama! Sadece merak ettim." dedim.

"Pekala, Emir şu kitaplarda okuduğumuz devlet liselilerin serserileri olur ya, hah işte onlardan! Okuldan sadece basket grubundakilerle takılır. Dışarıda ne halt ettiğini Allah bilir."

"Okuldakiler ondan korkuyor gibi. Neden? Mesela sen de korkuyor musun?"

"Yani... Bilmem." diye mırıldandı. "Ben pek muhattap olmadım onunla."

Sustuğunda mimiklerimle devam etmesini işaret ettim. Emiri gerçekten merak ediyordum. İlk defa onun gibi biriyle karşılaşmıştım.

"Tabii bir de lakap olayı var." dediğinde merakla oturduğum yerde dikleştim.

"Lakabı mı var? Ne?"

Bakışları arkamda bir yere kaydığında bende dönüp baktım. Oradaydı. Duvara yaslanmış, elinde sigarasıyla bana bakıyordu. Ben onun bakışlarında bir anlam ararken Hande'nin mırıltısını duydum.

"Lakabı... Para Avcısı."

SON*

Herkese merhaba!!

Bölümleri değiştirmeye başladım. Ana konu yani Emir ve Feriha'nın hayat hikayeleri tamamen aynı kalacak ancak karakterlerde ve olay örgüsü, olayların oluş sırası değişecek. Değiştirmeden düzeltmeye çalıştım ancak bana yine sönük geldi. Bu yüzden Doğu karakterini ekledim.

Bir de ikinci bölümde ki öpüşme sahnesini sileceğim. Şimdiden söyleyeyim. Çünkü ben o bölümü okudukça bir ergen yazmış gibi hissediyorum. Bu beni rahatsız ediyor. İlk öpüşmeleri daha özel ve güzel olacak emin olun.

Şimdilik bu kadar. Sanırım okuyanlar tekrar okumak zorunda kalacak :( Bunun için kusur bakmayın. Zaten on beş bölümlük bir hikaye en fazla yirmi bölüme kadar uzar. Tekrar okumak umarım sizi rahatsız etmez.

Görüşmek üzere...

Para Avcısı 1 Where stories live. Discover now