Geçmişin Güzel Mırıltıları

14.3K 659 62
                                    

"Açılay uyanmayı düşünüyor musun yoksa zorlamamı mı istersin?" diyip tek kaşını kaldıran anneme zorlada olsa kafamı gömdüğüm yastıktan çıkararak baktım. Herhangi bir normal gündü işte. Annem yine beni uyandırmaya gelmiş ve başarmıştı. 

 Gücümü toplayıp yataktan ilk önce biraz ayaklarımı sarkıttım. Ayaklarım soğuk zemini bulunca kalkıp banyoya girmek için hareket yaptım ama annem önümü kesti. Hala neden gitmediğini anlayamıyorum.

"Hayatım bugün okulun ilk günü biliyorsun. Okuldan nefret ettiğini biliyorum ama gitmen gerek." 

"Farkındayım anne sağol zaten gitmeyi düşünüyorum en azından seninle bütün gün aynı evde kalmaktan iyidir." İlk önce şaşırmış gibi görünsede "peki" diyip olayı bitirmeyi tercih etti. 

Annem sonunda odamı terkedince banyoya gittim ve aynadaki yansımama baktım. Tam anlamıya iğrencin sözlük anlamıydım. Kısa bir duş alıp üstümü giydikten sonra bir ara gözüm bileklerime kaydı. Elimi istemsizce bileğime götürdüm. Artık fiziksel bir acısı yoktu belki ama ruhsal acılar hala içimdeydi. Parmaklarımı kesiklerin olduğu yerlere gezdirip beynimde yankılanan "sen kaybedensin", "ezik!", "korkak!" gibi sesleri susturmaya çalıştım. Artık iç sesim bile benden nefret ediyor gibiydi.

Hiçbir şeyi umursamadan üstümü giyip dışarı çıktım ve servisi beklemeye başladım. Bir kere olsun erken gelirse zaten dişimi kırıcam. Saat 8.30 olmuştu ve beni 8.15te alması gerekiyordu.

Damn it.

Yaklaşık 10 dakika daha bekledikten sonra daha fazla dayanamayacağımı düşünüp okula doğru yürümeye başladım. O yaşlı heriften nefret ediyordum. Kesin yine beni almayı unutmuştu. Yaklaşık 3 senedir onun servisindeydim ama hala nedense beni almamakta ısrarcıydı.

Rahatlamam gerekiyordu. 

Biraz müzik iyi gider diye düşünerek telefonumu ve kulaklığımı çıkarıp Black Veil Brides - In the end şarkısını açtım. Gerçektende iyi gelmişti ama yağmur başlayacak gibi duruyordu. Sonunda beklediğim oldu ve birden yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı. Gördüğüm ilk üstü kapalı otobüs duraklarından birine hızlı adımlarla ilerledim. 

Koşmak için fazla havalıyım.

Ama bu "hava" olayı yüzündende durağa ulaşana kadar sırılsıklam olmuştum. Boş koltuğa yayıldım ve okulun önünden geçen bir otobüs olması için dua ettim.

Hiç. Tam olarak HİÇ. Ne bir araba ne bir taksi ne de bir otobüs. Yarım saat boyunca oturduğum durağın önünden kocaman bir HİÇLİK geçmişti. Yağmurun bu zamana kadar duracağını düşünmüştüm ama nedense bugün hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Zaten okula da geç kalmıştım. Yağmur yüzünden önümü göremiyordum. Sadece siyah bir silüet vardı.

Bir dakika. NE? 

Sonunda birisi beni bulmuştu veya ben onu bulmuştum ama bu önemli değildi sonuçta bana doğru gelen biri vardı. Biliyorum ürkmem gerekirdi çünkü organ mafyası, çocuk kaçakçısı veya öyle bir şey olabilirdi. Ama herhangi biri de olabilirdi. 

Bardağın dolu tarafından bakmayı herzaman sevmişimdir.

Umduğum gibi oldu ve galiba benim yaşlarımda olan çocuk gelip yanıma oturdu. 

"Hey burda ne arıyorsun?" dedi şemsiyesini kapatıp yere bir kaç kere vurup suyunun birazını üstüme sıçratırken. 

"Kaybolmuş insanlığı. Herkes nerede?" bir kaç saniye yüzüme inanamıyormuş gibi baktı. 

"Üzgünüm ama bu yağmurda dışarı çıkacak kadar salak olan bir tek sen varsın." diyip beni yukardan aşağıya süzdü ve "kimse bu kadar ıslanmak istemez" diye ekledi.

O daha demin bana "salak" mı dedi? Cidden mi? 

 "Bak Bay Ego ya yanımdan gidersin ya da göte giren şemsiye açılmaz atasözünü üstünde deneriz. Seçim senin." diyip surat ifadesinin değişimini izledim. Tekrar o inanamayan surat ifadesini takındı.

"İstersen seni arabamla bırakabilirim yani pek isteyeceğini zannetmiyorum ama sana yardım etmeye gelmiştim." Bu sefer inanamayan surat ifadesi benim yüzümü kapladı.

"Bana salak dedikten sonra arabana bineceğimi mi zannediyorsun? Siktir git." dedim ve yüzümü yağan yağmurun olduğu yere doğru çevirip ona bakmamaya çalıştım.

Birkaç saniye aynı şekilde durduktan sonra oflayıp kalktı ve şemsiyesini açıp yağan yağmurun içine doğru daldı.

 Giden arabasının sesini duyduktan sonra içimi bir pişmanlık kapladı.

Keşke gitseydim. Lanet gurur.

 2 saat daha durakta oturup göt büyüttükten sonra yağmurun durmayacağını anlayıp toparlandım ve bu sefer koşarak okula doğru gitmeye başladım. Önceden gitmediğim için kendime lanetler yağdırdım çünkü durakla okul arası sadece 10 dakikaydı. 

Hızlıca okulun içine girip sınıfın bulunduğu 4. kata çıkmak için asansörü çağırıp bekledim.

Zaten benim işim bu. Mal mal beklemek.

 Sonunda asansör geldiğinde kapı açılır açılmaz içeri daldım ve 4'e bastım. Asansör iki kat çıkıp durdu ve kapısı açıldı. 

Yine o çocuk. Beni mi takip ediyor bu?

"Sen beni mi takip ediyorsun?" Bu soruyu dillendiren o olmuştu. Nasıl böyle düşünebilmişti.

Sanki ben farklı düşündüm aq.

 "Asıl bu soruyu benim sana sormam gerek. Beni duraklardan bırakmayı istemek falan. Doğruyu söyle sapık psikopatlardan mısın?" Sorumun saçmalığına gülmekten cevap verememişti. Gülerek asansöre bindi ve zaten basılmış olan 4'e tekrardan basıp kapının kapanmasını bekledi. 

"Banyonuz nasılsı hanımefendi?" diye dalga geçti. Sen kimsinde benimle dalga geçersin?

"Tıpkı senin beynin gibiydi. %80'i su, %20'si hava." diyip sırıttım. Kızmışa benziyordu.

Amaan koy göte gitsin çokta umrumdasın.

 "En azından senin gibi yağmurlu havada dışarı çıkacak kadar beyinsiz değilim." 

"O zaman dışarda işin neydi?" 

Aferin kız Açılay. İlk defa çok konuşmak işe yaradı.

 Çocuk kollarını havaya kaldırıp "Pes ediyorum." dedi. "Kimse senin kadar çok konuşamaz." diye ekleyip sırıttı. 

Sonunda 4. kata geldiğimizde kendimi asansörden dışarı atıp sınıfımın kapısının önüne gittim. Garip olan o da benimle aynı sınıfın önüne gelmişti.

"Gerçekten beni izlediğini düşünmeye başlıyorum." diyip tek kaşımı kaldırdım. Gülümsedi.

"Demekki aynı sınıftaymışız. Uzun bir sene olacak gibi duruyor." Sınıfın kapısını açıp içeri girdi.

Gerçektende uzun bir sene olacak gibi duruyordu.

Bilek KesenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin