"Bu kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"

Harry başını salladı.

"Senin gibi birini reddedemeyecek kadar akıllıyım."

Louis kıkırdadı ve Harry'nin burnuna bir öpücük bıraktı.

"Seni çok seviyorum, Louis. Her şey için teşekkür ederim."

"Ben de seni çok seviyorum, güzelim."

"Artık pasta yiyebilir miyiz? Çok lezzetli görünüyor."

Louis başını salladı ve Harry ile birlikte pastayı kesti. Harry parmağına krema bulaştırıp Louis'nin yanağına sürdü ve güldü. Sonra da krema olan yeri öptü.

"Seni yaramaz kedi!" Louis sahte sinirle söyleyip güldü ve o da Harry'nin alt dudağına krema bulaştırdı.

Harry'nin çatılan kaşları Louis'nin alt dudağını emmesiyle düzelip gülümsemeye döndü.

"Mmm," Louis mırıldanarak geri çekildi. "ne güzel bir pasta bu."

Louis, Harry'nin elini tuttu ve onu kanepeye götürüp oturmasını sağladı. Yandaki küçük masanın altından bir kırmızı bir hediye kutusu çıkarıp ona uzattı.

"Hadi, hediyene bak."

Harry gülümsedi ve kutuyu açtı. Ancak gördüğü şeyle gülümsemesi kaybolmuş, gözleri kocaman olmuştu.

"Bunu üzerimde kullanmayacaksın, değil mi?" dedi kırbacı kutudan çıkarıp ona bakarken.

"Ah, hayır. Yanlış kutu."

Louis kutuyu Harry'nin ellerinden alıp kenara koydu ve masanın altından diğerinden daha küçük olan pembe bir hediye kutusu çıkardı.

"İşte, burada."

Harry kutuyu açtı ancak tek kaşı havalandı.

"Bu ne, Louis?"

Louis sırıttı ve pembe, tüylü kelepçeyi Harry'nin elinden alıp ayağa kalktı. Arkasına geçip ellerini tuttu. Kelepçeleri bileklerine geçirdi fakat kapamadı.

"Seni böyle bağlayıp üzerinde tüm kirli fantezilerimi deneyeceğim."

Harry ise hâlâ şaşkındı. Ne yapacağını bilmiyordu.

Louis kelepçeleri çıkarıp tekrar Harry'nin karşısına oturdu.

"Evet, bunu deneyebiliriz. Ama asıl hediyem bu değildi tabii. Sadece şaka yapıyordum."

Louis yeşil ve mavi renklerindeki diğerlerinden daha küçük olan kutuyu Harry'ye verdi.

"Renkleri ben seçtim."

Harry ona kısa bir bakış attıktan sonra ince kutuyu açtı.

İçinde Lou's yazan gümüş bir kolye vardı.

"Tanrım, bu çok güzel!" Harry gülümsemesini engelleyemezken söyledi.

Louis onun gamzelerini izlerken gülümsemesini büyüttü. Sanki o gülümsediğinde etrafta güller uçuşmaya başlıyordu.

"Çok teşekkür ederim, çok. Sana nasıl teşekkür edeceğim ben?"

Louis omuz silkti.

"Aslında sevgilim olmayı kabul ederek yeterince teşekkür ettin ama istersen beni öpücüğe boğabilirsin."

Harry alt dudağını ısırırken kutudan ona göz kırpan kolyeye baktı.

"Takayım mı?" Louis onun bakışlarından anladığında sordu.

"Hayır. Ama sabah takabilirsin."

Louis anlamamışça ona baktı. Harry onun komik bakışlarına güldü ve devam etti.

"Birazdan ilkim olacaksın ya, zarar gelmesin diye dedim. Uyandığımızda takarsın."

"Harry, yapmak zorunda değilsin, biliyorsun. Bekleyebiliriz."

"Beklemek istemiyorum, Louis. Seni istiyorum, zorunda olduğum için değil. Lütfen."

Louis, Harry'yi zorlamış gibi hissetmekten kurtulamadı. Harry bunu fark ettiğinde kutuyu kapayıp masaya koydu ve Louis'nin tek bacağına oturdu. Elini boynuna götürüp yüzüne yaklaştı.

"Beni reddedemeyecek kadar akıllı olduğunu düşünüyorum."

Louis güldü ve elini Harry'nin beline götürdü. Kolunu dizlerinin altına götürerek onu kucağına aldı. Ancak bu romantik olandan değil, bebeğimi uyutacağım olandandı.

Harry aldırmadı ve ondan uzun olmasına rağmen nasıl onu taşıyabildiğini düşündü. Düşmemek için ona sıkıca sarıldı.

Louis onu yatak odasına getirdi ve nazikçe yatağa bıraktı. İç çamaşırıyla kalana kadar üzerini çıkarıp Harry'nin üzerine yerleşti.

"Oh, Lou, çok güzelsin."

Harry sertleşmeye başladığını hissediyordu.

Louis onun tişörtünü çıkarıp dövmelerine öpücükler bırakarak aşağı indi. Gözlerine bakara izin isterce dudaklarını yaladı. Ancak cevap beklemeden pantolonunu iç çamaşırıyla birlikte çıkarıp onu biraz süzdü.

"Sen daha güzelsin."

Harry hissettiği çıplaklıkla kızarmaya başlarken gözlerini kaçırarak dudağını ısırdı.

Bacaklarını araladığında Louis'ye baktı. Kalp atışları hızlanmaya başlamıştı. Louis kendi iç çamaşırını da çıkarıp yere attı. İşaret parmağını Harry'nin dudaklarına uzattı. Harry ne yaptığını anlamayınca ona baktı.

"Em." Louis gülmeden önce söyledi.

Harry hâlâ anlam veremese de dediğini yaptı. Louis'nin ıslak parmağı Harry'nin deliğini buldu ve yavaşça içeri ilerlerken Harry aralanan dudaklarından küçük bir inleme kaçırdı.

"Oh, ne yapıyorsun?"

"Seni hazırlıyorum, canın yanmasın diye."

Louis hareketlerini hızlandırdığında Harry acının geçmesiyle bacaklarını araladı. Daha fazlasına ihtiyacı vardı.

Louis fark edip parmağını çekti ve kendini ona hizaladı. Yavaşça içini doldururken Harry, çığlık atmamak için alt dudağını sertçe ısırdı. Eş zamanla tırnaklarını avucuna geçirerek kendine zarar veriyordu.

"Harry, bu çok dar."

"Bu k-kötü bir şey mi?"

Louis güldü.

"Hayır."

Harry'nin kızaran elini fark edince kaşlarını çattı.

"Yapma. Ellerini sırtıma götür, Harry."

Harry onu dinledi ve acıya alıştığında Louis'nin gözlerinin içine baktı.

"Hareket eder misin, lütfen?"

Louis yavaşça hareket etmeye başladı ve bir süre sonra hızlandı. Harry artık tamamen zevki hissediyordu. Ve Tanrım, bu harika hissettiriyordu.

İkisi de kendinden geçmişçe inlerken Louis, Harry'nin geleceğini anladı ve ona yardım etti. Daha sonra o da geldi. Yorgun bedenini kıvırcık sevgilisinin yanına atıp ona sarıldı.

"Mükemmeldin."

Roses // LarryWhere stories live. Discover now