1 - ZENGİN KIZ FAKİR OĞLAN

23.5K 429 5
                                    

Eğer evliliğiniz mutsuz bir evlilikse, bütün hayatınız mutsuz olarak geçecektir. Hiçbir şeyden tat almayacaksınız, isterseniz çayı beş şekerli için, ya da dünyanın en güzel tatlısını yiyin, en eğlenceli aktiviteyi yapın, en güzel şehrinde yaşayın, çok para kazanın ya da çalışmadan para kazanın, bir çok arkadaşınız olsun, pahalı kıyafetleriniz ve arabalarınız.. Eğer evliliğiniz sizi mutlu etmiyorsa bunlar da etmeyecektir. Mutsuz evlilikler yalnız yaşamaktan bile kötüdür, her akşam işten evinize dönmek istemeyeceksiniz,tatilleriniz buruk geçecek ve evde olmak sizi boğacak. Unutmayın yalnız yaşamak mutsuz bir evlilikten her zaman daha iyi olacaktır, unutmayın.

-----Kerem-----

Sevgili karım yine bana doymanın doruklarına çıkarken yüzüne bakıyorum hiç bir duygu taşımayan gözlerimle. Ağzının aldığı tuhaf şekle sinir olup saçlarından tutuyorum ve başını geriye doğru çekiyorum. Sesini daha da arttırıyor. Sesine de sinir oluyorum. Gücümün azaldığını hissettiğimde biraz bekleyip  yeniden giriyorum içine ve gel gitlerime devam ediyorum. Nefes alışverişi hızlandıkça öfkemi çıkarmak istercesine daha da sertleşiyorum.

Kendime her gün itiraf ettiğim bir şey var, onunla evlenmeyi hiç ama hiç istememiştim...  Ben aile babası olmak için doğmamıştım ki, hayallerimin arasında bu olmadı hiç bir zaman. Ama işte buradayım. Melis yine kollarımın arasında inliyor ve ben sadece onu beceriyorum. Acı çekiyor, biliyorum ama çekmesini önleyecek hiç bir şey yapmıyorum, aksine acımasızca davranıyorum ona benim karım değilmiş gibi..

Ona dokunmak istemiyorum aslında dokunmak ya da öpmek aşıkların işi. Ölesiye aşık olanların. Benim yaptığım ise sadece bir kaç gelgitten ibaret, bedeni tatmin duygusu. Bu kadar... Duygusuzca, belki tam anlamıyla tatmin bile olmadan...

Melis'le bu yüzden evlenmemiş miydim zaten? Sadece bedenimi doyurabilmek adına yaptığım şey yüzünden. Aklıma geldikçe deli oluyorum ve her defasında sinirimi ondan çıkarıyorum. Yine aynı şeyi yaparak onun inlemeleri eşliğinde, ilk seferde olduğu gibi..

Bana verdiği tek şey -mutsuz bir evlilik dışında- sahip olduğum iki küçük çocuk; çocuklarımı seviyorum ama onlara sevgi gösterdiğim çok söylenmez. Melis'le bağlarımızı oluşturdukları geliyor aklıma onlardan da uzaklaşıyorum. Sevmediğim, sevemediğim bu kadınsa başa çıkamadığım duygularımın eseri. Yanımda, yatağımda oluşu sırf bu yüzden. Erkekliğimin, tatmin olma hevesimin...

Tanrı cezamı vermiş diye bir kere daha düşünürken  Melis'ten hıncımı son bir hamleyle alıp yanına yuvarlanıyorum ve yüzüne bile bakmadan bir kez daha uykuya dalıyorum, yine aynı hayata uyanmak üzere..

****

Her sabah, ama her sabah aynı şeyler.. Ağlayan çocuklar, dayanamayıp spora çıkan ben, kahvaltı hazırlayan kadın ve beni bekleyen ağır bir iş ve üç kuruş para..

"Sustur şunları!!" diye bağırıyorum ayakkabımı giyerken. Dediğimi yapmıyor Melis, yapamıyor ya da, aksine kendi de hemen ağlamaya başlıyor. Ben ne günah işledim bilmem ki... Sevdiğim kadından çocuklarım olsa, tabii ki önce sevdiğim bir kadın olsa, nasıl olurdu diye düşünürken ceketimin fermuarını çekip merdivenlerden uçarcasına iniyorum. Paşa'yı kulubesinden çıkarıp tasmasına taktığım zincirden tutuyorum, Paşa benim köpeğim, safkan bir Alman kurdu, Paşa ile birlikte koşmaya başlıyoruz.

Sağ, sol, koş koş koş.. Nefes al, ver, koş koş koş.. Zıpla!! Kışın son günlerinin etkisi ile hafif kömür kokulu havadan oksijen almaya çalışırken biraz duraksıyorum. Soğuk yüzünden gözlerime dolan yaşlarla etrafıma bakıyorum ellerim belimde. İnsanlar.. Her gün aynılar, standart bir yaşamın onlara izin verdiği müddetçe yaşıyorlar... Şu badem bıyıklı adam her gün bu saatlerde koşarak işe gidiyor, biraz erken kalksa daha yürüyerek gidebileceğini düşünmüşümdür hep, yatağından çıkmak istemediği ne kadar belli, belki de karısıyla mutludur.. Benim tersime.. Erken kalkmaya alışkınım ben yatakta uyumasını seyredebileceğim biri olmadığı için herhalde.. Adamın elindeki çanta bu mahalleye taşındığımdan beri aynı ve o kadar yıpranmış ki yenisini hak ediyor bence. Gencecik simitçi yanımdan geçerken karnımın acıktığını hissediyorum. Her gün eski eteğini çeliştirerek giden aynı dilenci teyzeyi görünce bir küfür savuruyorum soğuk dudaklarımın arasından. Eyüp Sultan'a gidiyor herhalde, her gün çalışmaya gitse bundan daha az zengin olurdu, bizim gibi kirada oturmuyor en azından. Evi de kirada oturduğum evden oldukça lüks. Belki de hak ediyor, eh milleti soymak kolay bir şey olmamalı.. Paşa'yı üstüne salmak geliyor bazen içimden.. Yine de bu dünya da adaletsizliğin tek nedeni o kadın değil, daha derinlerde..

AKŞAM GÜNEŞİ (ZeyKer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin