Bölüm 2

16K 759 209
                                    

Yağmurlar düşünce tenime, her damlayı sen sanıp ıslanmayı aşk bildim…

Ve biliyor musun?

Ses tonunu bile çok özledim.

 

Hızlıca toparlandı Hermione. Biraz acelece cüppesini üzerine geçirdi ve çantasını da alarak Büyük Salon’a kahvaltıya indi. Harry ve Ron’u uyandırmak için erkekler yatakhanesine bakmıştı fakat orta görünmüyorlardı. Açıkçası biraz endişelenmişti. “ Umarım önemli bir şey değildir. ” Diye düşündü. Dudaklarını kemiriyordu. Ekmeğine reçel sürerken endişeli gözlerle Büyük Salon’u süzüyordu. Hareketli tablolar, büyük kapılar ve kötü bir şans üzeri Gryffindor masasının yanındaki Slytherin masası. Fark ettirmeden masayı düzüyordu. Ama masadakilerden çok Draco’yu izliyordu. Sarı saçları ve yüksek sesli kahkahalarının arkasına gizlenmiş gizemli gözleri ve asi ruhu onu istemsizce kendine çekiyordu…

 

Bir anda konsantrasyonu mutlu gülüşmelerle bozuldu. Harry ve Ron itişerek omuzlarında süpürgeleriyle masaya oturdular. Hermione dikkatini onlara vererek “Neredeydiniz? ” dedi ve elindeki reçelli ekmeği ikiye bölerek bir parçasını Harry’e diğer parçayı ise Ron’a uzattı. Ron parçayı ağzına tıkıştırdı ve ağzı dolu bir şekilde konuşmaya başladı “ Unuttun mu? Bugün Qudditch antrenmanı vardı. ” Hermione nefesini tuttu. Sonra derin bir şekilde verdi. Bunu nasıl unutmuştu? Aklındaki her şey uçup gitmiş miydi bir anda? “ Anladım ” anlamında başını salladı.

 

Kahvaltıları sessizce geçti. Normalde sessizce bile olsa her zaman bir huzur hissedilirdi. Bu sessizliğin ise huzurla bir alakası yoktu. “ Sınavlar yaklaştığı içindir. ” diye düşünüyordu Ron ve Harry. “Her seneki sınav stresi.”

 

Hermione ise iki baskıyı birden hissediyordu. Sınavlar yakınlaşıyordu. Her zamanki çalışma düzenini bile sıklaştırmıştı. Kendine eziyet etmek istercesine bütün zamanını derslere ayırıyordu. Bunun azda olsa kendini meşgul ettiğini biliyordu. Draco’yu düşünmekten biraz da olsa uzak tuttuğunu...

Kahvaltıdan sonra Harry Ron ve Hermione hızlıca İksir dersine gittiler. Biraz oyalanmışlardı. Boş bir yere geçtiler. Ders daha başlamadığı için Gryffindor’u boş yere puan kaybettirmekten kurtardılar. Herkes yerine geçmişti; 3 kişi hariç. 

Hermione dikkat çekmeden etrafa bakıyordu ama Draco, Crabbe ve Goyle’u göremedi. Sonra alaycı gülüşmeler eşliğinde üçü birden sınıfa girdi. Draco sarı saçlarını yüzünden çekti ve tek boş yer olan Harry’lerin arkasındaki masaya gelmeleri için Goyle ve Crabbe’e işaret etti. Draco yanından geçerken Hermione sıkıca nefesini tuttu. Kendini tutamasa sınıftan çıkacak ve yerleri döverek ağlayacaktı. 

Draco ise yanlarından geçerken sevmediği bir şeyleri görmüş gibi yüzünü buruşturmuştu. Hermione bunu fark etmemişti. Fark etseydi belki de kendini tutamayıp az önce aklına gelen şeyi yapacaktı. 

Gryffindor’lara karşı olan öfkesini belli etmekten hiç çekinmeyen Draco Gryffindor’lara bakıp bakıp bir şeyler fısıldıyor ve Slytherin’ leri tıslamaya benzer kahkahalara boğuyordu.

Bu kahkahalar Snape gelene kadar sürdü. İksir profesörü içeri girer girmez asasını pencerelere doğrulttu. Koyu perdeler sihirli bir emirle hızlıca aşağı doğru inip sınıfı loş bir karanlığa boğdular.

Snape soğuk bir ses tonuyla “ Sayfa 152’deki iksire başlayın. Ve sen Longbottom sınıftan canlı çıkmaya çalış.” Slytherin’liler ulurcasına bir kahkaha koyuverdi. Hermione yüzünün buruştuğunu fark etti. Profesörlere her zaman saygılı olmuştu ve hepsini içten bir sevgi duyuyordu ama Snape onun sınırlarını oldukça zorluyordu. Sinirlendiğini belli etmemek için sıkıca gözlerini yumdu. Ron’da kesik kesik homurdanıyordu.

Birkaç dakika sonra herkes dikkatini yaptığı iksire vermişti. Hermione dikkatlice köklerini kesti ve üzerinde buharlar dolaşan iksirine boşalttı. Ron köklerinin boyunun eşitsizliğinden yakınıyordu. Harry ise iksiri pembeden mora dönmediği için dalgın gözlerle mahzene bakıyordu.

Herkes iksirini bitirdiğinde genellikle pembe renkli sıvılar küçük iksir tüplerinde duruyordu. Hermione’nin iksirin rengi çok az kişininkinin olduğu gibi mordu. Snape masaların aralarında dolaşıp Gryffindor’lara soğuk bakışlar atıyordu. Neville’in iksirine dudak kıvırdı. Ron ve Harry’ninkine bakmadan geçti. Hermione’nin iksirine ise bir saniyeden az bir süre içinde göz gezdirdi. Düşünceli gibi bir hali vardı.

Zil çalar çalmaz Gryffindor’lar hoşnutsuz şekilde homurdanarak sınıftan çıktılar. Slytherin’ler ise hallerinden mutlu gevşek bir şekilde sırıtıyorlardı.

Harry Hermione ve Ron tam sınıftan çıkmışlardı ki küçük bir üçüncü sınıf öğrencisi önlerinde belirdi. Heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. “Şey Profesör McGonagall Mss Granger ve Mr Weasley’i çağırmamı söyledi.” Ayrıca dikkat çekmeden kayıtsızca onları dinleyen Draco’ya “Ve Mr Malfoy sizle Mss Parkinson’unda gelmesini rica etti.”

 

Biliyorum bu bölüm kısa oldu ama daha uzun yazmaya çalışacağım.Yorum ve votelerinizi bekliyorum.

Back to Black - DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin