Gittin ve kahroldum

202 12 6
                                    

Hastanede beklediğin süre boyunca dua etmediğin bir gün bile yoktu. Bir haftadir komadaydı ve hiçbir umut vaad eden bir belirti yoktu, en azından doktor öyle diyordu... bugün ile birlikte tam sekiz gün olacaktı. Tekrar dua ettin.

"Beni bırakma Yixing, lütfen..."

Yarım saat sonra doktor hiç hoş olmayan bir yüz ifadesi ile karşına çıktı. Koşarak yanına gittin...

"O, o iyi değil mi? Görebilirim yani bunu söyleyecektiniz değil mi?"

Doktor seni omuzlarından tutarak oturtmuştu. Sen ona umut ile bakarken, o sadece başını hayır anlamında salladı.

"Malesef, kurtaramadık..."

Acı feryadların koridorda yankılanıyordu ayakların bile tutmaz olmuştu. Canın yanıyordu, hemde çok. Bırakmazdı o seni neden bunu yapmıştı ki?

"Onu son bir defa görebilir miyim?"

Doktoer başıyla onayladığında yoğun bakım odasına doğru yöneldin. Kapının karşısında olduğunda derin bir nefes aldın ve yavaşca kapıyı açtın...

Oradaydı sessiz ve hareketsiz. Ne kablo bağlıydı ne de yaşam belirtisi. Yanına sakince yaklaştın, teni bembeyaz yaraları ise kurumuştu. Peki ya eli? O seni her tuttuğunda her zaman sıcak olurdu ama şimdi neden soğuktu? Peki göğüsü? Sarılığında, uyuduğunda müzik gibi atan kalbi niye şimdi atmıyordu?

"Sevgilim... ben geldim, biliyorum yine geç geldiğin için üzgünsün ama bu sıkıntı değil tek sıkıntı. Gitmiş olman bu kadar hızlı olmalı mıydı? Tamam, ağlamayacağım bunu sevmiyorsun biliyorum ama engel olamıyorum işte..."

Kendini tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladın... canın yanıyordu hemde fazlasıyla. Bunu ona yapanları biliyordun ve seni korumak için ne kadar kendini tehlikeye attığınıda. Keşke zamanı geri alıp herşeyi değiştirebilseydin...

Tam o sırada komodinde bir tıkırtı duydun, sesi takip ettiğinde ikinci çekmeceden geldiğini fark ettin ve yavaşca açtın. Bir zarftı içinde on kart olan, hepsi sanki masallardaki peri tozuna bulanmış gibiydi ve hepsi boştu. Birini rastgele eline aldığında aniden bir yazı belirdi.

'On kere zamanı geri alabilirsin onuncu zamanı geri aldıktan sonra yaptığın şey asla değişmeyecek... onu kurtarmak ise dileğin içtenlikle iste hangi zaman dilimine gitmek istendiğini. Gözlerini açtığında bulacaksın gecmişini, bileceksin geleceği.'

"Bu, bu saçmalık hayır inanmak istemiyorum..."

Merak, umut ve çaresizlik. İste bunlar seni denemeye kadar sürükledi, eline bir kart aldın ve gözlerini kapattın. Sanki gerçekten olacakmış gibi istedin ilk tanıştığınız zamana gitmeyi, hatta biraz ağlamıştın bile...

Bir kaç saniye sonra pes etmişlikle gözlerini açtın... bu gerçek olamazdı!!! O kafenin önündeydin, Yixing'e çarpıp kahveyi üstüne döktüğün zamandı biraz tartışmadan sonra kahvesini döktüğün için borcunu ödemen gerektiğini ama bunu para ile değil onun asistanı olarak yapman gerektiğini söylemişti vs.

İşte şimdi o kafenin önündeydin. Saçların beş yıl öncesindeki gibi uzun ve dalgalıydı. Maden geçmişte isen bunu değiştirecektin, kapıyı açtın ve hemen kenara geçtin... evet, şimdi Yixing'in kahvesine üstünü dökmemiştin ama nu sefer o senin üstüne dökmüştün ve yanmıştın. Cidden yanıyordun ama...

"Şey ben çok özür dilerim yanlışlıkla döktüm ve..."

Şebek, diye geçirdin içinden ama hayır bu sefer olmazdı... arkanı dönüp gideceğin sırada seni kolundan tutmuştu.

"Birşey demeyecek misiniz?"

"Yok hayır önemli değil boşverin"

Lay ise garsondan peçete isteyip sana uzattı.

"Ben saygısız biri değilim lütfen benim şirketimde bir kahve içelim belki biraz muhabbet ederiz ve bana soylemek istediğini söylersin..."

Cidden mi? O senin gelecekten geldigini biliyor muydu? O zaman ona herşeyi söyler ve onu kurtarmış olurdun...

***

Uzun sıralar ve bekleyisler sonunda nihayet Lay'in odasına varabilmiştin. Normalde sana oncelik vermesi gerekirken seni en uç sıraya koymuş ve yarım saat beklemeni sağlamıştı bu alışılmadıktı çünkü Lay her zaman  sana özel zamanlar ayırırdı, her neyse diyip konuşmaya başladın. Birkaç tanışma rituelinden sonra asıl konuya sıra gelmişti...

"Hadi anlat bakalım dinliyorum..."

Derin bir nefes aldın.

"Nasıl başlamalıyım? Şey bu biraz tuhaf ama bana güvenin bu... biliyorum biraz tuhaf ve garip ama bu cidden oldu bana güvenin lütfen."

Önünde diz çöküp elini tutup yalvardın... ama onun yüzünde sadece belirsizlik vardı sanki, sana inanmıyor gibiydi.

"Hanımefendi... cümleleriniz, çok saçma kusura bakmayın ama ben tanımadığım bir kişinin sözüne güvenecek kadar saf değilim. Şimdi diyecekleriniz bu kadarsa gidebilir misiniz?"

Yıkılmıştın, boşluktaydın. 4 yıldır evli olduğun beni yere göğe sığdıramayan insan, şimdi sana tahammül edemeyen seni tanımayan 20 yaşındaki genç bir çocuktu artık onu kurtarman için sadece 9 hakkın vardı.

Rewind Time (EXO Lay Mini fanfic)Where stories live. Discover now