Ve Seungri.

Seungri'nin ona nasıl baktığını çok iyi hatırlıyordu, Jiyong bundan hep zevk almıştı.Seungri aralarına ilk katıldığında diğerleriyle çok kolay anlaşmıştı, ama Jiyong'a sanki o çok özel bir şeymiş gibi bakıyordu.Sanki Jiyong bambaşka bir dünyadan gelmişti ve Seungri onunla diğerleriyle yaptığı gibi yakın olamıyordu.Jiyong bunu ilk farkettiğinde uzun süre çocuğun üstüne gitmişti çünkü bu Jiyong'tu, böyle şeyleri severdi.Herkesin sevdiği, gittiği her yerin gözdesi olan biri için böyle şeyler garip değildi, herkes ona sanki bir prensmiş gibi bakardı, Jiyong bile öyle olduğuna inanmaya başlamıştı.

"Bir." Nefes verip gözlerini kapattı ve avuçlarını yüzünden çekip saçlarını karıştırdı.
Kafasını kaldırıp karşı duvara baktığında daha iyiydi, sakinleşmişti.Duvarın yüzeyinin paramparça olduğunu görmek kesinlikle canını yakıyordu, ama iyiydi, ağlamaya hakkı yoktu.

~

"Çok sıkıldım! Beni anlıyor musun? Beniiii duyuyoorr musuuuunn?" Jiyong sızlanmaya devam edip durmadan telefon görüşmeleri yapan çocuğun kolunu çekiştirdi.

"Hey! Kes şunu!" Seungri gülmeye başlayıp telefonu avucuyla kapattı.

"Hadi ama! Bu daha ne kadar sürecek?"

"Önemli olmasa açmayacağımı biliyorsun." Seungri kafasını eğerek söyleyince Jiyong iç çekti.Tabii ki biliyordu.

Başıyla onaylayıp somurtmaya devam etti ve koltuğa yayılıp kumandayı eline aldı.Senugri'nin telefon konuşmaları asla kısa sürmezdi.

"Biliyorum----ama yine de bu konuda biraz beklememiz gerektiğini söylüyor ve bence onun tecrübeleri bizden daha fazla--"

Jiyong çocuğun telefonla konuşmaya devam ederken aniden ufak bir dolabın olduğu duvara yöneldiğini görünce kaşlarını çattı.Seungri telefonu omzuyla kulağı arasına sıkıştırıp masayı tek hamlede itti ve koridorda kayboldu.

"Bence de----Shanghai daha uygun değil mi?" Elinde Jiyong'un sarı çantasıyla gelip çantayı duvarın önüne bıraktı ve Jiyong getirdiği diğer çantadaki gazete kağıtlarını görünce sırıtıp ayağa kalktı.

"Gerçekten mi?" Dudaklarını oynatıp duvarı işaret ettiğinde Seungri gülümseyip gözlerini kırptı.Aslında bu Jiyong'un çok sık yaptığı bir şeydi, kendi evinde karalanmamış bir duvar, masa ya da herhangi bir şey bulmak oldukça zordu.Ama Seungri'nin bunlara ilgisi olduğunu söyleyemezdi, o sade ve düzenli yerleri severdi.

"Emin misin?" Jiyong çocuğun salonunun ortasındaki duvara yönelirken sordu, bundan kesinlikle zevk alacaktı.Eve adımını atan herkes Jiyong'un daha önce orada olduğunu anlayacaktı, Seungri'nin kesinlikle onun olduğunu.

"Anladım hyung---ama yine de bence daha büyük bir alana ihtiyacımız var." Çocuk gülümseyip Jiyong'un şimdi siyah olan saçlarını karıştırdı.

~

Jiyong hangisinin daha kötü olduğunu bilmiyordu.Seungri onu hayatından tamamen söküp atmıştı, ama daha çok canını yakan unutmuyor oluşuydu.Jiyong'un renkli boyalarla süslediği duvarı paramparça etmesi önemli değildi, ama üstünü kapatmıyordu.Duvarı tekrar boyamıyordu, önüne bir şey koyup kapatmıyordu, her tarafında Jiyong'la anıları olduğu evden siktir olup gitmiyordu.Seungri kesinlikle bunları unutmak istemiyordu ve bu Jiyong'un canını daha da fazla yakıyordu.

"Artık onu rahat bırak, Jiyong." Arabaya bindiğinde şoförü Seungri'nin önden giden arabasını takip ederken söyledi. "Belki de artık gerçekten seni sevmiyordur."

EgoWhere stories live. Discover now