YAŞAM..

664 18 1
                                    

        Neredeyse bir hafta geçen bu köyde yeni bir sabaha güzel tandır ekmeği kokusuyla uyanmaktan daha güzel bir şey varsa o da her tarafın bembeyaz kara büründüğü, güzel tandır ekmeğinin kokusunun yayıldığı bir sabaha uyanmaktır. Fidan ablanın üç yaşında ki kızı Ayşegül ile dört yaşında ki kızı Elif yanıma gelerek "Rüya ablaaa" diyerek üstüme atladılar. Çocuklarla biraz oyun oynadıktan sonra Fidan abla bize kahvaltıya inmemiz için seslendi. Bıcırıkları da alarak sofraya gittim. Sofrada tazecik demlenmiş çay, köy tereyağı, peynir, iri iri zeytinler, bal, pekmez, kayısı reçeli, bazlama, sahanda köy yumurtası, kaymak ve en önemlisi tandır ekmeği vardı. Her şey enfes gözüküyordu. Eğer İstanbul'da dışarıda böyle bir kahvaltı yapmak istesek 50 liradan aşağı yer bulamazdık diye düşündüm. Gerçekten köy kahvaltısının tadı ayrı güzel oluyormuş. Fidan abla: "Alıştın mı buralara?" diye sorunca dalmış gözlerimi Fidan ablaya çevirdim. "Haa evet alıştım Abla sen olmasaydın biraz zor olurdu. İyi ki o gün ısrar etmişsin". "Eee yavrum biz buralıyız karı kışı pek yaman geçer. Hem ne güzel bana arkadaş oldun çocuklar da seni çok sevdi. Evimize bir ses, nefes oldun" deyince Fidan ablaya tebessüm ederek, aklımdan " İyi ki atamam buraya çıkmış diye" geçirdim. "Fidan ablacım ellerine, kollarına sağlık ben çıkayım" dedim. "Tamam hadi işin rast gelsin" dedi.

        Dışarısı gerçekten çok soğuktu. Hayatımda hiç bu kadar soğuk görmemiştim. Soğuk olmasının yanı sıra kar 20 cm yüksekliğine ulaşınca ulaşım da zorlaşmıştı. Öğrencilerim acaba zorlanıyorlar mıdır? diye düşündüm. Okula vardığımda bütün öğrencileri bahçede kar topu oynarlarken gördüm. "Hey çocuklar! birbirinize zarar vermeden oynayın" dedim. Hepsi bana döndü ve "Öğretmenin siz de bizimle oynayın" dediler. Hiç düşünmeden gittim yanlarına ve başladık birbirimize kar topu fırlatmaya. Hepsi o kadar mutlu ve komikti ki. Bazıları, arkadaşları kar topu yapamazken hemen onları deviriyorlardı. Kar epey bir yüksek olunca düşseler de canları acımıyordu. Okulun zili çalınca "Tamam bu kadar yeterli şimdi ders vakti hadi bakalım herkes içeriye" dedim. Hepsi birden "Ama öğretmenim" dediler. "Ama ders vakti çocuklar hadi bir sonraki teneffüste oynarsınız". dedim

        Sınıf çok soğuk olduğu için hemen sobayı yaktım. Çocukların elleri kıpkırmızı olmuştu bu yüzden sobanın başında ellerini ısıtmaları için izin verdim. Derse başlamadan önce yoklamayı almak için defteri açtım. Herkes teker teker "Burada" veya "Buradayım" diyordu. Sıra Zehra'ya gelmişti. Ama kimseden ses çıkmadı. "Çocuklar Zehra neden gelmedi?" diye sordum. Kimse cevap vermedi.  Zehra'nın arkadaşı Sevinç'e sordum "Sevinç sen biliyor musun?" dedim. "Hayır öğretmenim bilmiyorum" dedi. "Belki arkadaşınız hastalanmıştır çocukla, siz de lütfen sıkı giyinin ki üşütmeyin. Evet artık derse başlayalım".  


ÇOCUK GELİN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin