Bölüm 1

284 2 0
                                    

Merhaba arkadaşlar. Öncelikle şunu belirtmek isterim; burada hikaye yayımlamayı uzun zamandır düşünüyordum ve açıkçası cesaret edememiştim. Bu gece birden cesaretimi topladım ve ilham perilerimle buluşup bu kelimeleri kağıda döktük. Siz okudukça, bana yardımcı oldukça yeni bölümler gelecektir. Keyifli okumalar! :)

............

"Eğer..." dedi kadın. "Eğer bir kez daha dünyaya gelirsem yine seni seveceğim." 

...

Zorlukla gözlerini açtığında salonda olan saate kapının aralığından uzattı gözlerini. Saat 08:15.  Bal rengi gözleri saatin hemen yanında her an düşecekmiş gibi duran takvime takılmıştı. Tarih 07.07.1995. İşte yeni bir gün başlıyordu. Yatağında yavaşça doğrulup gerindi. Belinin kütleme sesi evde yankılandı. Evin yalnızlık tarafı ağır basıyordu yine. Ayaklarını soğuk zemin ile buluşturdu ve yavaşça ayağıya kalktı. Her şeyi yavaş yapardı. Uyuşukluğundan mı yoksa hayata karşı bıkkınlığından mı bilinmezdi. Kendisine bile itiraf edememişti. Aralık kapıyı kendisinin geçebileceği kadar açtı ve mutfağa doğru ilerlemeye başladı. İlk önce çayı koyması gerekti. Çayın geç oluşundan hep nefret etmişti. Kendisi hayata bu kadar yavaşken, yavaş ilerleyen her şeye öfkeliydi. Dolabın kapağını aralayıp çay kavanozunu çıkardı. Çaydanlığa su koyup ocağa yerleştirdi, üzerinede çayın olduğu ufak çaydanlığı yerleştirip kapağını kapattı. İşte bu kadardı. Sıra sadece beklemekteydi. Çay orada kendi özünden uzaklaşırken, lavaboya ilerlemeye başladı. Mutfağın kapısı yoktu. Elinde olsa tüm kapıları söküp atacaktı ama kış aylarında evde durulmaz bir hale bürünüyordu soğuk. Kapısını kapatıp yorganın altında geçiriyordu tüm gününü. Lavaboya geldiğinde aynanın karşısında duraksadı. Kendine baktı. Ne kadar da solgun görünüyordu. Elini yüzünü yıkadı,dişlerini fırçaladı ve mutfağa geri döndü. Buzdolabından kahvaltılıkları çıkardı; peynir, zeytin, reçel... Masanın üzerine koyarken buzdolabının kapağı hareket edip kendisine çarpmıştı. Bu kadar ufak bir evde yaşadığı için bir kez daha lanet etti ve ayağıyla hızlı bir baskı uygulayıp kapattı kapağı. Buzdolabı titremişti, üzerindeki şiir notlarından bir kaçı yere doğru hareket etmeye başlamıştı. Aniden eğilip notları avuçlarının arasına aldı.  Ayağa kalkıp notları yerlerine yerleştirdi. Bu hareketinden sonra hafif tebessüm etti. Şiirlerle mutlu olan biriydi. Evinin her köşesini süsleyen şiir notlarından buzdolabının üzerinde de vardı. Onların asla zarar görmesini istemiyordu.

Çay kokusu etrafı sarmaya başlamıştı bile. Çaydanlığa doğru yöneldi. Kaynamış suyun, kavrulmuş çayın üzerine akmasına izin verdi. Bunu yaparken olabildiğince güçlü bir nefes almıştı. Ciğerlerini çay kokusuyla doldurmaya bayılıyordu. Çaydanlığı yerine koydu. Arkasını döndü ve kahvaltısını hazırlamaya devam etti.

"İşte yine mükemmel bir kahvaltı masası." diyerek tebessüm etti.  Çayın olmasını beklerken odasına yöneldi ve oraya buraya koyduğu kitapları aramaya başladı. O kadar çok romanı vardı ki büyük bir kitaplık şart olmuştu. "Gerçi ufacık evin neresine sığacaksa..." diyerek tüm düşünceleri dağıttı kafasından. 

Yatağının üzerine okunmamış kitaplarını rastgele fırlatıyordu ve gözlerini kapatıp yatağa yöneldi. Rastgele bir yere elini attı, elinin altındaki kitabı yavaşça aldı ve "Sıradaki kitabım sensin!" diyerek gülümsedi ve gözlerini açtı.

Kendi kendine konuşmaya devam ederken çayın kokusunun tüm evi sardığını farketti, çantasına kitabı yerleştirdi ve kahvaltı sofrasına yöneldi. Karnından gelen sesler ona acele etmesi gerektiğini söylüyor gibiydi.

...

Sandalyesini hafif geri itleyip salonda asılı duran saate çevirdi gözlerini. Saat 09:30. Artık çıkması gerekti. Mutfağı hızlı bir şekilde topladı. Son dakikalarda hep bunu yapardı. Yavaş hareket etmesinin suçunu hep son dakikalar çekerdi. Geceden hazırlanmış kıyafetlerini üzerine geçirip son hazırlıklarını da yaptı. Kıyafetlerini geceden hazırlardı. Bu ona zaman kazandırırdı. Çantasını alıp hızlıca kapıya yöneldi. Kapının yanında asılı olan anahtarını aldı ve çantaya attı. Ayakkabılarını da hızlıca ayağına geçirip iki sokak ötedeki otobüs durağına yöneldi. Otobüsün gelmesine 2 dakika vardı tam zamanında gelmişti. Otobüsü beklerken durağa biri yaklaştı. Abella gözlerine istemsizce ona çevirdi ve takılı kaldı. Hayatında gördüğü en güzel varlık olduğunu düşünüyordu. Siyah, hafif dalgalı saçları ve deniz mavisi gözleriyle tam anlamıyla hayatında gördüğü en güzel varlıktı. Çocuk ona baktığını farketmiş olacak ki istemsizce göz göze geldiklerinde Abella hemen kafasını çevirdi. Otobüs gelmişti. Otobüsün kapısına ilerlerken kalbinin sesini duyacaklar diye çok korkmuştu. Çünkü o da otobüse binmek için kapıya yaklaşmıştı. Abella heyecanla hemen kapıya yapışıp, kapı açılır açılmaz içeri daldı. Boş yerlerden birine oturduğunda kafasını önüne eğdi, parmaklarıyla oynamaya başladı. Otobüs hareket ettiğinde "Ne kadar aptalım, ne vardı da görmemişler gibi otobüse daldım?!" diye kendine kızıyordu. Abella hem kendine kızıp hem de onun mükemmelliğini düşünürken ineceği durağa nasıl geldiğini hiç farketmemişti. Biraz daha düşüncelerle boğuşsa ineceği durağı kaçıracaktı. Yerinden yavaşca kalktı ve açılan kapıdan indi. Okula doğru yürümeye başladı. Yürüyordu fakat aklı hala gördüğü mükemmellikteydi. "Acaba inmiş miydi? Neredeydi?" Arkasına bakmaya cesareti yoktu. Hızını koruduğu adımlarıyla okul kapısından girdi ve amfiye doğru ilerledi. Ders saatinden 15 dakika önce gelmişti. Amfiye girmeden arkasını döndü, etrafı kontrol etti ama görmek istediği kişi yoktu. "Ne kadar aptalım, onun burada ne işi var sanki?" diye kendini azarladıktan sonra herhangi bir yere yöneldi ve çantasını hızla koyup oturdu. Başını iki elinin arasına aldı. Sinirlendiğinde bunu yapardı ve düşüncelere daldı. O an ilham perileriyle buluştu ve hemen çantasındaki defter ve kalemi çıkarıp yazmaya başladı. "Denizlerden korkarak sürecek yalnızlığım, o gözlerin hiçbir zaman gözlerimle buluşmayacak."

O bu satırları yazarken bilmiyordu ki bugün kendisinin tüm dengeleri değişecek ve inandığı tüm gerçekleri sorgulamaya başlayacaktı...

KALBİMDEKİ YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin