YAPMA!

1.4K 104 13
                                    

Evet, sinirim ile aptalca şeyler yapmıştım. Şimdi ise sorgu altındaydım...

"Neden?" kafamı yerden kaldırmıyordum. Deniz eli ile çenemi kavradı ve ona bakmamı sağladı. Gözlerini kısarak tekrarladı. "Neydi seni öfkelendiren? Neden yaptın?"

"Ellerin, fazla soğuk, tenimi yakıyorsun..."

"Konuyu değiştirme! Kaç kişi öldürdün haberin varmı!"

"Beni sorguya çekemezsin!"

"Seni... Ah! Seni öldürmek istiyorum!"

"Ne?" bu şaşırtmıştı işte... Demek öyle. "Babası kılıklı!" diyerek kendimi Ateş Dünyasına ışınladım. Sadece bekle Kıvılcım. Bekle.

Deniz'den...

"Babası kılıklı!" dedikten sonra etrafında bir ateş çemberi oluştu ve kayboldu. Nereye gitti anlamamıştım ama sözü aklıma takılmıştı. Babam ne alaka? Babamı nereden tanıyor olabilirdi ki?

Bunu babamdan öğrenecektim.

Saatimi etkinleştirdim ve konuştum. "Babamın enerjisini tarayıp bana yerini göster."

Tamam... İş yerindeydi. Su Dünyasına gittim ve kısa bir uçuş ile kraliyet şehrine gittim. Kraliyet şehri, kral ve kraliçe şatosunun olduğu şehirdi. Burada yaşam Dünya'da olduğundan çok daha farklı işliyordu. Kraliyet şehri büyük bir şehirdi ve kontrolcüler bu şehrin dışında iş yeri açıp çalışamazdı. Çalışma oranları oldukça düşüktü, herkes kendi enerjisini üretebiliyor ve kendine enerji sağlayabiliyordu. Para gibi şeyler fazla umursanmıyordu, herkese kral ve kraliçe yeterince para veriyordu. Bu bütün Element Gezegenlerinde aynıydı. Ateş Elementi Dünyasında kurallar daha katıydı, çünkü Ateş elementi kontrolcüleri... Tuhaflardı. Kavgacı ve sakin kalmayan tipler. Asırlardır aramız asla düzelmedi ve aramızda büyük savaşlar çıktı. Hala ayaktaydık, ne kadar çok savaşsakta tüm elementler element olmayanlara karşı kendini zayıf göstermemeliydi. Kural buydu.

Babamı görmüştüm, defterine bir şeyler yazıyordu. Hissettirmeden yanına yaklaştım. Defterine baktığımda, kaşlarımı çattım ve şaşkınlık ile bir adım geri attım. Ölüm, öldürdüğü kişilerin bir listesini yapıyordu, bu liste ise Ateş kontrolcülerini içine alıyordu.

"Sen, sen ne yapıyorsun!" diye bağırdığımda acele ile ayağa kalktı.

"Oğlum," dediği sırada elinde ki çantadan bir buz oku düştü.

"Bunu..." söyleyemiyordum, dilime gelmiyordu sanki kelimeler. "sen nasıl bir vicdansızsın!" defterini elinden aldım ve ona bir su topu fırlattım. Bu defteri incelemeliydim...

"Deniz dur!" eline yayını ve oklarını aldı.

Güldüm. "Beni vuracak mısın?" ve daha çok güldüm.

"Oğlum saçmalama,"

"Asıl sen saçmalıyorsun! Baba, onları öldürünce hiçbir şey kazanmayacaksın, hatta oğlunu kaybedeceksin..."

"Bana karışamazsın Deniz, ben senin oğlun değilim, sen benim oğlumsun!" dedi ve yok oldu. Daha fazla Ateş kontrolcüsü öldürmesine izin veremezdim...

Kıvılcım'dan...

Salonda oturmuş, duvar ile bakışıyordum. Yapacak hiçbir şey yoktu, en azından şimdilik.

"Ateş kontrolcüsü! lanet olsun neredeysen enerjimi bul ve gel!" Kafamın içinde dolaşan bu ses beni başta şaşırtsa da, sonradan o su şifacısına ait olduğunu anladım. Kel kadın... dediğini yaptım.

ATEŞ'İN KIZI/ ZITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin