3.BÖLÜM: KARANLIK

157 13 2
                                    

Evimden yakın bir mesafede olan küçük, sakin bir kafeye gelmiştik. Luke’un arkadaşı daha gelmemişti. Biraz sonra kapının açılma sesi duyuldu ve biri masamıza geldi. Luke yerinden kalkıp arkadaşına sarıldı. Ona selam demek için yerimden kalktığımda şaşkınlığa uğramıştım. Bu iki çift tanıdık göz. Nasıl olabilirdi? Beynim bana oyun oynuyor olmalıydı.

Karşımda duran çocuk elini bana uzattı ve gülümseyerek “ben Jake. Memnun oldum” dedi. Jake mi? Yaşadığım ikinci şokun üstüne nabzım hızla atmaya başladı. Sanki ruhum artık bedenimde değildi ve olayları dışarıdan izliyor gibiydim. Luke koluma dokunup iyi olup olmadığımı yokladı. Güçlükle kendimi toplayıp elimi uzattım ve “Lizzy” dedim. Daha doğrusu bir tek bunu diyebildim.

“İyi misin?” dedi Luke.

“E-e-evet. Ben lavaboya gidip geliyorum.”

Suyu iyice yüzüme çarptım. Ya bir rüyadaydım ya da gerçekten deliriyordum.

“Hayır Lizz o çocuk bana benzemiyor” dedi Jake –yani hayali Jake-

“Nasıl benzemiyor. Aynı gözler aynı saçlar. İsminiz bile aynı.”

O sırada tuvaletten biri çıktı ve bana deliymişim gibi bakıp gitti.

“Belki de beynin sana bir oyun oynuyordur.”

Bu nasıl olabilirdi? Kendi hayalimden uydurduğum kişi abimin arkadaşı olarak karşıma çıkmıştı. Hayır hayır ben kesinlikle kafayı yiyorum. Lütfen bu bir rüya olsun lütfen.

Yanlarına gittiğimde Jake’e gözlerimi sabitlemiş onu inceliyordum. Nasıl olur? Nasıl? Aynı yüz hatları, aynı kahverengi dağınık saçlar, ela gözler. İsmi bile aynı.

“Bir sorun mu var?” dedi gerçek Jake.

Tabi haklı olarak bir insanı bu kadar incelemek onu rahatsız eder Lizzy. Kendine gel ve toparlan.

Gülümsemeye çalışarak “hayır hayır. Sadece seni birine benzettim. Afedersin” dedim.

Bir süre orada oturduktan sonra Luke’un evine gittik. Salonu oldukça geniş diğer iki odası küçük olan bir evdi. Ama durumu benimkinden daha iyi görünüyordu. Parmağımı sehpanın üstünde gezdirdikten sonra “ya kız arkadaşın var ya da eve temizlikçi çağırıyorsun” dedim.

“Aslında bir kız arkadaşım vardı. Ama daha yeni ayrıldık.”

“Bir haftaya kalmaz etraf çöp eve döner desene.”

“Sanırım. Ama artık sen varsın. Arada el atarsın değil mi kardeşim?”

Kaşlarımı kaldırıp “hiç sanmam” ifadeli bakışımı attıktan sonra koltuğa geçip oturdum.

“Belki de artık burada kalmalısın” dedi Luke. Aslında o sessiz ve boş eve dönmektense burada kalmayı tercih ederdim.

“Olabilir” dedim.

Saatler ilerledikçe üçümüz koyu bir sohbete dalmıştık. Daha doğrusu ben daha çok az konuşup çok dinlemeyi tercih ediyordum. Hayalimdeki Jake ile gerçek Jake’in bu tuhaf benzerliği hala aklımı kurcalasa da zamanla pek umursamamaya çalıştım.

“Jake biraz kendinden bahseder misin?” diye sordum artık konunun kalmadığı bir zamanda.

Koltuğa tekrar yerleşti ve ellerini önünde birleştirerek konuşmaya başladı.

“Imm.. Ben annem ve babamla yaşıyorum. Onlarla pek anlaştığım söylenemez ama her işime burunlarını sokarlar ve ayrı bir eve çıkmama bile karışıyorlar. Yani bir keresinde ayrı eve çıktığımda annem her gün eve geliyordu ve ben de dayanamayıp yanlarına dönmüştüm. Korumacılık değil de daha çok sık boğazlık gibi” dedi ve gülümsedi. Jake abimle aynı yaştaydı ve ailesinin yalnız yaşamasına bile karışması gerçekten tuhaftı. Ama keşke şu an bir ailem olsaydı ve bana karışsalardı.

“İlginç bir ailen var” dedim bende gülümseyerek.

Bir ara mutfağa su içmek için gittiğimde Luke yanıma gelip “Jake’i tanıyor musun? Yani daha önceden falan” diye sordu.

“Hayır o nereden çıktı?”

“Bugün kafede tuhaf davrandın. Birine benzettiğini falan söyledin. O yüzden soruyorum.” Gözlerimi kaçırdım. Abime “ben hayali bir arkadaş yarattım ve senin arkadaşına benziyor” diyemezdim heralde. Ruh hastası falan olduğumu düşünürdü.

“Dediğim gibi birine benzettim işte” diyip bişey söylemesine fırsat vermeden salona gittim.

Akşam yiyecek bir şeyler hazırlamak için evde hiçbir şey yoktu ve bu yüzden markete gitmeye karar verdik. Evin yakınında market yoktu. Luke’un evi bir ara sokaktaydı ve en yakın market caddenin karşısındaydı. Hava oldukça kararmıştı ve sokakta kimse yoktu.

Caddeden karşıya geçmek için arabaların azalmasını beklemeye başladık. O sırada etrafıma bakınıp burayı keşfetmeye çalışıyordum. Arabaların azaldığı bir sırada karşıya doğru koştuk. Çünkü cadde oldukça genişti ve sürücüler burada oldukça hızlı geliyorlardı. Caddenin ortasına geldiğimde bir anda dengemi kaybettim ve etraf dönmeye başladı. Luke ve Jake benden öndeydiler ve kafamı sola çevirdiğimde gördüğüm şey bir arabanın farları oldu. Duyduğum son şey ise Luke’un adımı söylemesi. Gerisi karanlıktı. Nerede olduğumu hatta kim olduğumu bilmiyordum. Kopkoyu bir karanlık vardı. 

SESSİZLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin