1.Bölüm

33.9K 980 376
                                    

İyi Okumalar...

Cama vuran yağmur tanelerinin çıkardığı sesle, yatağında bağdaş kurarak oturmuş olan genç kız, korkuyla irkildi. Boş bulunmuştu. Başını hemen çevirip yanındaki yatakta olan kız kardeşine baktı. Uyuyordu. Yavaşça doğruldu yerinden, iki yatağın odanın ortasında oluşturduğu ince koridorda yürüyerek kapıya vardı. Işığı açıp etrafı kontrol etti. Küçük, tek kişinin sığabileceği, odaya iki yatak, bir boy aynası ve orta büyüklükteki kızaklı yana doğru açılan beyaz bir elbise dolabı sıkıştırılarak döşenen oda oldukça sade görünüyordu. Sesin daha yoğun duyulmasıyla başını cama taraf çevirdi. Sonbaharın ilk yağmuru olduğunu anladı. Elini göğsüne bastırarak rahat bir nefes aldı. Işığı tekrar kapatıp yatağına geçti eski pozisyonunu yakaladıktan sonra ince pikesini sırtına alarak başını kahverengi , deri yatak başlığına dayadı. Bekledi! Evinde en rahat uykularından birini çeken adamın kendisini aramasını bekledi.

Sabahın erken saatlerinde Halil bey kahvaltı masasına çocuklarını çağırırken; Ariya, gecenin geç saatleri dememiş erkek arkadaşı Burhan' dan gelecek mutlu haber için bekleyip elinde telefonu ile sabahın ilk ışıklarıyla yatağında uyuyakalmış etrafındaki sesleri duymuyordu, zaten ağır olan uykusu da uyanmasına olanak vermiyordu. Yanında uyuyan kardeşi sese uyanıp ablasını dürttü. Ama genç kızın o gün uyanmaya niyeti yok gibiydi.

Annesi odaya dalıp kollarını beline koyarak kızlara;

''size seslenmekten göbeğimiz çatladı. Babanızı kızdırmak istemiyorsanız hemen gelin sofraya.'' Uyanık olduğunu gördüğü Zerya' ya kaş göz işareti yaparken ablasını uyandırması için her tekniğe başvurmasına izin verdiğini göstermişti.

Zerya eline aldığı bir bardak suyu başından aşağı boca edince Ariya , yerinden sıçradı. Hırsla ellerini uzun siyah ıslak saçlarından geçirerek geriye doğru attı. Kardeşinin üstüne doğru sinirle yürüyerek ''sana kaç defa normal insanlar gibi beni uyandırman gerektiğini söyledim!'' diye bağırdı.

Zerya rahat tavırlarla yatağına oturdu. Ellerini göğsünde kavuşturarak ''Ben değildim abla annem yaptı.''

Hala eli belinde içeride duran annesi '' evet bendim!'' dedi tereddütsüzce.

''Bardak niye onun elinde o zaman?''

Zeliha xanım (hanım) sinsice güldü ve ''Arkasındaki güç benim kızım, uzaklarda arama!'' diye kızına takılırken Halil ağa telaşla kızlarının odasına daldı. Çok gergin görünüyordu aynı anda da üzgün.

Kızlar didiştikleri için böyle göründüğünü sandığı babalarını görünce ''baba tamam sorun yok '' dediler endişeyle.

Halil ağanın bakışları karısını buldu ''Zeliha! hemen hazırlanın babam bu sabah hakkın rahmetine kavuşmuş. Çok kıyafet alın yanınıza taziye uzun sürer'' diyerek salona döndü.

Kızlar dedelerinin ölümüne üzülürken, babalarının yüzündeki acıyı, dedeleriyle helalleşememesinin verdiği sıkıntıyı anlayamadılar.
Agit ağanın ölümü kimini böylesine derinden sarsarken kimisi için beklenen gündü. Düğün dernek günüydü. Hak yerini bulmuştu sonunda. Tabi aynı aile içinde de farklı düşüncelere, fikir ayrılıklarına sebep olacaktı.

Beyaz gömleği gri şalvarıyla bile bakmalara doyulmayan bir görüntüye sahip olan genç adam saçlarını yana doğru yatırarak taradı ve odasından dışarı çıktı. Taş merdivenleri seri bir şekilde indiğinde hava hala karalıktı.

Ahırın kapısından içeri girdi. Önceki gece kendi eliyle yerine bıraktığı atın sağını solunu kontrol etti, başını okşadı. Bir süre sonra konağın büyük kapısından, atın üstünde, çıktı. Horozlarının bile uyanmadığını düşündüğü köyün içinden geçerken genç kızların camlardan kapılardan kendisini izlediğinin farkında olmadan ucu bucağı görünmeyen tarlalara doğru dört nala koşturdu atını.

ARİYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin