Tek kelime bu kadar etkileyici ve anlamlı olabilirdi herhâlde. E bu da Selim'in spesiyalinden biriydi.

Emre'yle Selim bakışırlarken Ali'yi o arada bakkala yolladım atıştırmalık alması için. Bir taşla iki kuş misali. Tam kapıdan çıkmış giderken geri döndü ve belini hafif kırarak içeri baktı. "Selim abi düğün ne zaman?"

Selim "Ulan," diye koşmaya başladı arkasından. Ali sırra kadem basmıştı bile. "Çocuğu da kendinize benzettiniz," diye bağırdım arkalarından.

"Bağırma kulağımın dibinde," deyip yere çöktü Emre düşünceli düşünceli. "Bende bu kara baht varken Selim bile almaz beni," dedi Karadeniz'de gemileri batan. Gülmemeye çalışıyım derken neredeyse üst dudağımı kanatacaktım.

"Başıma kaldın Emre," dedim deminki deyim yarışımıza gönderme yaparak.

Biraz zaman geçtikten sonra Selim ve Ali beraber ellerinde poşetlerle geldiler. Evet şimdi oyun zamanıydı. Biraz da tırsmıyor değildim. Bizim oyunların sonu hep cezalı bittiği için geçen başıma gelenleri hâlâ unutamamıştım. Psikoloji yerle bir...

*****

Zeyd

Arkama yasladım ve sağımdaki bütün duvarı kaplayan camdan dışarı baktım. Bugün keyfim yerindeydi. O kendini bilmez tamirci kıza ilk hamlemi yapmıştım. Beni birçok kez aramasına sebep olmuştum. Tabi ilkinden sonra cevap vermemiştim.

Manzaram muhteşemdi doğrusu. Her gün görsem de bıkmıyordum.

"Efendim, biraz önce arayan hanımefendi buraya geldi, üstelik çok da garip gözüküyor," dedi asistanım İrem, gözlerinde korku vardı. Ne oluyordu Allah aşkına? Bu kız da çok olmaya başladı artık, ne kadar da inatçıymış.

Gel dersin gelmez, gelme dersin gelir.

Yok dedik işte daha ne ısrar ediyorsa. Gerçekten de çocukça işlerle uğraşacak hiç vaktim yok. "Gönder gits.." dememe kalmadan odaya daldı kız. Bir dakika ne oluyor? Elinde değnek mi var onun?

Tamirhanedeki kız karşımda duruyordu. Tahmin ettiğim kadarıyla 22-23 yaşlarındaydı. Uzun sarı saçları yine arkadan örülüydü. Üzerinde kot jumper vardı, sanki biraz da tozlanmış gibiydi. Sol yanağındaki siyahlığı ve yüzündeki siniri görünce nereden geldiğini hatırladım.

Her şeyi anladım da elinde neden değnek vardı onun? Herkesin içince beni dövebileceğini mi sanıyordu? Komik kız. Şimdiden sevdim onu.

Tabi içimden bunları düşünürken, karizmayı hiç bozmayan -sonuçta ben Zeyd Arkan'dım- bir yüz ifadesiyle ona dönüp hitap ettim. "Telefon hattını çökerttiğin yetmedi, şimdi de elindeki değnekle burayı çökertmeyi düşünüyorsun?" dedim cool bir şekilde.

Değnek kelimesini duyunca, gözleri ellerine gitti ve sanki elindeki değnekten haberi yokmuş gibi baktı. Gözlerini kapatıp başını eğdikten sonra bir şeyler mırıldandı. Galiba birilerinin annesinin kulaklarını çınlatıyordu şu an. Yoksa bana mı küfür etti?

"Sen elimdekini boş ver de anlaşmayı neden geri çektin onu söyle?" dedi sinirli sesiyle. "Bir, kiminle konuştuğunu unutma. İki, bana sakın hesap sorm..." derken ben, o bana hiç aldırmadan devam etti. "Telefonda konuşmaya çalıştım ama yüzüme kapattın ve aramalarıma da cevap vermedin, ee benimde gelmem farz oldu." Ellerini göğsünde birleştirdi ve bir bacağıyla ritim tutmaya başladı.

Elindeki değneği bırakmıyordu. Hastaneden kaçmıştı galiba bu kız. "Üç. Bir daha sözümü kesme! Asla!"

Söylediklerime umursamadan ayağıyla ritim tutturmaya devam etti. Usanmışçasına gözlerini etrafta gezdirdi. Sonra 'sadede gel' der gibi tekrar bana dikti.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now