Bölüm 8 'Kafesin İçinde Çırpınan Serçe'

2.6K 93 3
                                    

Multi media Gizemli adam...

Acele eden ecele gider derler ya hani,

Bu kadar çok acele ettiğim için mi ecelim oldun sen benim?

Biraz önce açtılar göğsümü, biraz önce kırık kaburgamı parçalayıp son nefesimi aldılar, biraz önce failimi aldılar tırnaklarımın arasından. Biraz önce son umudumu, her şeye rağmen köşe bucak sakladığım o masum sevgimi aldılar parmaklarımın boğumlarından. Bunu bana yapan sen misin? Oradaki o adam, sen misin? Peki benim tanıdığım o adam? Benim sevdiğim o adam kimdi? 

Yapma adam, sen bu kadar acımasız değildin.

Bedenimde çatlaklar açıldı, kırılıp bedenimden düşen derilerim, dökülen saç tellerim, gözlerimde solan yeminlerim, ne hesap sorabilirim, ne de bağırıp çağırabilir. Sıkıştığım, kısıldığım kokunun içinde, sevmediğim karanlığın ellerindeyim ve kıpırdayamıyorum bile. Ben buraya bunu görmek için mi geldim bayım? 

Hayat bana hep yalan söylemek zorunda mı? Bana vaat ettiği, söz verdiği bu değildi. Yaşayacağımı söyledi, cehennemi benim için bu dünyada hazırladığından hiç bahsetmedi. Ne yapacağım şimdi ben, hayatına zorla girip, seni bunu yapmaya zorladığımın farkındayım ama cezası bu olmamalı. Bu kadar ağır olmamalı. Bana biçilen kader bu olmamalı bayım, ben bu kadar büyük bir günah işlemiş olamam.

Görme yetimi, duyma yetimi kaybedeyim, hatta tam şu an burada... Can vereyim. Vereyim ki çıktığımı görmeyeyim bu dolaptan, Allah'ım lütfen, senden başka kimsem yok bunu sende biliyorsun, lütfen al beni buradan. O beni görmeden, ben daha fazlasını görmeden! Beni buradan al, lütfen. 

Allah'ım ne olur, al beni.

Hafifçe yükseldim. O küçük aralıklardan bakmak için dizlerimin üzerine oturdum. Sesler kesildiği için gitmiş olmalarını umut etsem de karşılaştığım manzara kalbime çevire çevire bir güç uygulayarak kazık soktuğunu hissedeceğim bir sancı saplandı tam iki göğsümün ortasındaki o hızlanan kıpırtının üzerine. Neredeyse çıplak olan kadının sutyenin klipsini açtığını, ardından ellerinin JiSun'un pantolonuna kaydığını gördüm. O kadar ağır ağır yapıyordu ki bunu... Yüzünde muzip bir gülümsemeyle onun gözlerinin içine bakıyordu. JiSun'un yüzünü tam olarak göremiyordum. 

Pantolonun fermuarını aşağı indirirken JiSun ona bakmıyordu. Karşıdaki duvardaydı içinde hangi hissi taşıdığını merak ettiğim gözleri. Kadın pantolonu indirmeden elini içeri soktu ve ben başımı eğdim. Benim bundan utanıp kalbimin bu denli sancımaması gerekiyordu. Kalbim teklemişti ve nefes alamıyordum. Ortam olduğundan da havasız bir hale gelmişti sanki. Ellerimi üzerinde durduğum tahtaya yalayıp sessiz sessiz soluklanırken, "Sana ihanet etmeyeceğimi biliyorsun," diye fısıldadı kadın. "Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun." Kalbim bir kasabın elindeki o ağır demirin altında vurularak eziliyormuş gibi hissediyordum. Her darbede daha da küçülüyor, her darbede etrafa biraz daha kan sıçrıyor. Her darbede, daha da canı yanıyor....

"Seninde beni sevdiğini-" Kadının cümlesinin devamını bildiğim için iyice kendimi kastığım sırada tıpkı babasından yiyeceği tokattan kendini korumak için sadece sakınarak gözlerini kapatıp pusan küçük bir kız çocuğu gibi göründüğümü biliyordum. Oysa bu darbe bir tokattan daha fazla can yakıcıydı. Belki de tokat yüzünden değilde, tokatı atan yüzünden küsmüştü o küçük kız çocuğu babasına. Belki de hayata. Acıtan tokat değil, tokat ağırlığında olan o tek cümleydi. JiSun'dan o kelimeyi duyacağımı sandım, ama söylemedi bir şey.

VEYL "Affetme Beni!" (+18)Where stories live. Discover now