Cassandra

79 1 0
                                    

 Başımı otobüsün camına dayamış yağmur damlalarını izliyordum. Kulaklıklarımı çıkardığımda şoförün "Son durak!" diye bağırdığını fark ettim. Bana kızgın olan şoförden özür diledikten sonra otobüste zaten kimsenin kalmamış olduğunu anladım. Elimde bavulumla otobüsten inmiş korunaksız bir şekilde yağmurun altında beklemeye başladım. Dakikalar hızla geçiyordu. Ben ise sırılsıklam olmuş bir halde hala bekliyordum. Issız patikanın sonunda bir çift ışık süzmesi gördüm. Sonunda diye düşündüm. Araba yaklaştıkça yanlış araba olduğunu düşünmüştüm fakat tam önümde durmuştu. Arabayı süren kişi benim yaşlarımda sarı saçlı genç bir çocuktu. "Hadi bin."dedi kaba bir şekilde. "Pardon ama ben başkasını bekliyordum."dedim. "Büyükanne Wood'un torunuyum. İstersen bin. Sana ayırıcak vaktim yok."dedi. Başka seçeneğim yok gibi gözüküyordu. Kapıyı açıp önce bavulumu koydum ardından sıcacık koltuğa iliştim. "Sırılsıklam olmuşsun."dedi. Baştaki kaba hareketlerine göre ilginç bir tepkiydi  açıkçası. "Koltuğu ıslatmasan iyi edersin."dedi. Ve yanılmıştım. Hala bir odundu. "Çok düşüncelisin!"dedim imalı bir şekilde. Üşümeye başlamıştım. Ellerimi çapraz yapmış kollarıma sürterek ısıtmaya çalışıyordum. "Klimayı açmamı ister misin?"diye sordu. Cevap vermedim ve yüzüme düşen ıslak saçları arkama doğru attım. "Adım Sebastian."dedi ve klimayı açtı. "Cassandra."dedim sert bir ses tonuyla.

  Yaklaşık kırk beş dakika sonra Blackford'da iki katlı eski bir evin önünde durmuştuk. Sebastian "Geldik!"dedi. Bavulumu aldıktan sonra kapıya doğru yürüdü. Arabadan indiğimde şimşek birkaç saniyeliğine de olsa etrafımı aydınlatmıştı. Kapıya yaklaştığımda içeri girmek konusunda emin olamadım. Bir şey beni endişelendiriyordu.

"Büyükanne Wood uyuyor. Bu gecelik benim odamda yatabilirsin. Yarın sabah zaten o sana rahat bir oda ayarlar. Merdivenleri çık ve sağdaki oda."dedi Sebastian ve mutfağa doğru yürüdü. Bavulumla birlikte merdivenlerin başında birkaç dakika daha bekledim. Biraz şokta gibi hissediyordum kendimi. Elimle bavulun kulpunu kavradım ve basamakları çıkmaya başladım. Daha dördüncü basamakta nefes nefese kalmıştım. Sebastian'nın mutfaktan çıktığını gördüm. Elinde bir viski ve bir de bardak vardı. Beni farkedince tezgaha bırakıp merdivenlere doğru yürüdü. "Ne yaptığını sanıyorsun?"diye sordu. Ne mi yapıyordum? "Bavulumu yukarı çıkartıyorum!"dedim sert bir şekilde. Tek eliyle bavulu hızlı hızlı merdivenlerden çıkardı ve bana döndü. Alaycı bir ifadeyle gülümsedikten sonra hiçbir şey demeden aşağı geri indi. Bu çocuk kendini ne sanıyor diye düşündüm içimden.

Sağdaki odanın kapısını açtım ve bavulumu içeri sürükledim. Cam açık bırakılmış ve odanın içerisi buz gibi olmuştu. Uçuşan perdeleri kontrol altına alarak pencereyi kapadım. Bir süre yatağın üzerinde oturduktan sonra hala ıslak olduğumu hatırladım. Üzerimdeki ıslak kıyafetleri çıkardıktan sonra siyah dantelli iç çamaşırlarımla kalmıştım. Bavulumu  yere yatırıp açtım. Pijamalarımı aramaya koyulmuştum ki aniden kapı açıldı. Sebastian ağzı açık bana bakıyordu. "Pardon. Pardon. Özür dilerim. Alışkanlık."dedi. Konuşmasından sarhoş olduğunu anlamıştım. Hangi cehennemdeyim diye düşündüm. Arkasını döner dönmez ben de pijamalarımı üzerime geçirmiştim. Ayakta bile duramayan Sebastian'nın yanına gittim ve kolunu omzuma attım. Onu yavaşça yatağın üzerine yatırdım. Buraya bir alkolikle uğraşmaya gelmemiştim. Yorganı üzerine örterken Sebastian bileğimden tutup beni üzerine doğru çekti.  Nefesini hissedebileceğim kadar yakındı yüzlerimiz. Birkaç saniye daha gözlerinin içine baktıktan sonra bileğimi onun elinden kurtardım ve ışığı kapatıp dışarı çıktım. Şimdi de yataksız kalmıştım.

Merdivenlerden aşığı inip salondaki koltuklardan birine uzandım. Sebastian'nın gözlerini aklımdan çıkaramıyordum. İçerinin daha da soğuduğunu fark edince küçükken babamın öğrettiği gibi şömineyi yaktım. Havalar yakında ısınır diye umut ettim. Yaza çok az kalmıştı.

Göz kapaklarımı zor açık tutuyordum. Uykunun beni ele geçirmesine çok az kalmıştı ki birkaç ses işittim. Açıkçası tedirgin olmuştum. Kapıya doğru ilerledim. Biri kapıya iki kere vurdu. Aniden geriye sıçradım. "Dostum, hadi aç şu kapıyı."dedi biri. Bunu üzerine kapıyı yavaşça araladım."Eve kız mı attın ha?"dyerek kahkaha attı çocuk. Kapıda iki erkek ve bir tane kız duruyordu. "Siz kimsiniz?"diye sordum. "Asıl sen kimsin?"dedi sarkastik bir şekilde kız. "Kusura bakma. Biz arkadaşımız Sebastian için gelmiştik. Kendisi içeride mi?" acaba diye sordu içlerinden kibar olanı. "Şey.. Şuan uyuyor."dedim. Kız bu sefer "O zaman uyandır."dedi. Bu  kızdan gerçekten hoşlanmamıştım. Kibar olan bana elini uzattı ve "Ben Elijah. Bunlar Josh ve Agnes. Sen de Sebastian'ın kız arkadaşı olmalısın." dedi. "Hayır. Hayır değilim."dedim. "O zaman niye burdasın?"diye sordu Agnes. Elijah araya girdi ve "Kusura bakma bugün biraz sinirli kendisi."dedi. "Yaz boyunca burda kalıcam."dedim. Agnes alaycı bir şekilde gülümseyerek Josh'a döndü. "Sanırım eksiğimizi tamamladık."dedi Josh gülerek.

"Hayır! O olmaz!" dedi. Arkamı döndüğümde Sebastian merdivenlerin başında duruyordu. "Ne olamaz mışım?"diye sordum Sebastian'a. Neler oluyordu anlamış değildim. Agnes "Gerçekten bilmek ister misin?"diye sordu. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Elijah'a döndüm. Sanki bu durumdan beni o kurtarıcakmış gibi hissediyordum. "Evet."dedim.

CassandraWhere stories live. Discover now