💠11💠

1.1K 98 34
                                    

"Bir şey söyleyecek misin?" Tedirgin bir sesle sorduğum soruyla Yağızın suçlu gözleri bir kez daha üzerime kilitlendi. Teslim olurmuşçasına içini çekti ve elleri serbestçe yanına düştü, o her zamanki dik duruşu bir anda kayboldu,i ve yüzünün soğuk çizgileri yumuşadı.

"Sadece düşündüklerimi söyledim Ateşe, ama sanırım gereğinden fazla kafasına oturmuş." Kaşlarımı çatarak dişlerimi sıktım. Bir adım ona doğru atarak çenemi dik tutup tam gözlerinin içine baktım.

"Ne söyledin?!"

"Ailenizle ilgili düşüncelerimi: annenin hırsı, kardeşinin hareketleri, hatta bazan babanın ilgisizliği, hepsi beni aşırı rahatsız ediyor. Başkası olsa, kızını onca insanın karşısında aşağılayan kadına farklı tepki verirdi. Zaten annenin seninle o tarz konuşmasının suçlusu da baban. Zamanında belki sustursaydı, seni bu kadar kırmayacaktı. Evet, bu dediklerim sana ağır gelebilir, ama neyi görüyorsam onu söyledim. Ateş sordu, ben de cevap verdim. Ailenle ilgili böyle düşünebilirim, fakat bunun seninle ve ya Elayla bir ilgisi yok. Siz... siz başkasınız."

Yerimde donup kalmış, kocaman gözlerle karşımdaki adamı izliyordum. Kalbim göğüsümde acıyla çırpınıyordu. Çünkü bir taraftan doğru söylediğini biliyordum. Ama hiç kimse karşıma geçip benim ailemle ilgili böyle şeyler diyemezdi.

"Sen kendini ne zannediyorsun? Sen nasıl benim ailemi yargılarsın?! Nasıl iki seven kişiyi bir birinden ayırırsın?" Öfkeyle ateş püskürdüm. Sesimi kısık tutmaya çalışıyordum, ama pek olmuyordu.

"Ben kimseyi bir birinden ayırmadım! O Ateşin kendi kararı. Ben kendimi bir şey zannetmiyorum Hazan. Ateş sordu, ben de cevap verdim. Yalan söyleyemiyorum ve ne yazık ki senin ailenle ilgili fikirlerim bu!" Yağız bana doğru bir adım atıp kolumdan kavrayınca, onu itmek için çırpındım, ama bırakmak gibi bir niyeti yoktu.

"Ateş seni dinliyor. Bunu bile bile, Elayla bir birlerini nasıl sevdiklerini bile bile o sözleri söyledin. Bir de utanmadan ayırmadım diyorsun! Ya sen kin oluyorsun da benim babamla ilgili öyle şeyler söyleye biliyorsun? Yaşadın mı bizimle? Gördün mü ailemde olanları? Hiç bir şeyi görmedin! Ve de hiç bir şey bilmiyorsun!" Gözlerim dolmuştu, fakat ağlamamakta kararlıydım. Yağız farketmişti ve mavilerinde garip bir fırtına baş kaldırmıştı. Umrumda değildi.

"Hazan! Benim her şeyi görmem için sizinle yaşamaya ihtiyacım yok! Her şey apaçık ortada. Sen ailenin kum torbasısın ve bu beni deli ediyor! Ela dışında, zamanla baban dışında hiç kimse seni aldırmıyor. Seni eziyorlar, çiğniyorlar! Bana böyle kafa tutan bir kız neden kendini o kadar hırpalamaya izin veriyor?!" Yağızın dedikleri teker teker tokat şeklinde yüzüme yapışıyordu. Sinirden ve acıdan her yerim titriyordu. Tüm gücümü toplayarak ellerimi omuzuna koyup onu kendimden ittim. Solunuyordum. Nefes almak zordu. Ağlamamak için sınırlarımı zorluyordum.

"Sus! Bir kelime dahi etme! Sen... sen... sen hayatımda gördüğüm en kaba, en duygusuz insansın! Ne hakla bu sözleri bana söylüyorsun? Kimimsin sen? Nesin?!" İsterikle ellerimi başıma koyup bağırdım. Yağız dudaklarını sinirle bastırarak bir kaç adım atıp bu kez her iki koluma yapıştı sıkıca ve beni kendine çekti. Bir anlık kalbim durdu.

"Neden anlamak istemiyorsun? Sen... Sen benim için farklısın. Ve bu kadar hırpalanman hoşuma gitmiyor!" Dudaklarının altında mırıldanarak dediği kelimeler bana hayatımın şokunu yaşatmıştı. Sanırım o gecenin sorusunun cevabını almıştım.

Yoksa...?

"Sen ne demek istiyorsun?" Solunarak sorduğumda Yağızın yüzündeki sinir yatıştı, garip bir ifade oturdu gözlerine, adını koyamadığım. Kollarımdaki parmaklarını sıktı. Tenimde sanki karıncalar geziyor, onun dokunduğu yerlere toplanıyorlardı.

💠Mavinin Kırmızısı💠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin