Dersin olduğu sınıfın kapısından içeri girdiğinde, vücudu birdenbire gerildi: Aslı çoktan gelmiş, orta sıralarda yerini almıştı. Yanında oturan, yazın son demlerinin yaşandığı günlerden birinde sevgilisi tarafından terk edilen İpek'i teselli etmekle meşguldü. Irmak göz ucuyla ona baktı. Eh, Aslı'nın bir tarafı her zaman çok düşünceli ve kibardı. Gerçi o bu tarafını sanki asırlardan beridir görmemişti.

Sonra Aslı'nın diğer yanında oturan erkeğe baktı. Onu tanıyor gibiydi. Onu yan profilinden görünce, Efe olduğunu anladı. Irmak gözlerine inanamadı çünkü Aslı'yla hala yakın arkadaşken sürekli Efe'yi çekiştirip dururlardı. Irmak onu çok sinir bozucu buluyordu ve Aslı da bunu biliyordu, belki de küstükten sonra sırf nispet yapmak için onunla yakınlaşmıştı. Efe bacaklarını iki yana açmış, ellerini ensesinde birleştirmiş, sandalyede kaykılmış oturuyor, gözleriyle sessizce Irmak'ın hareketlerini takip ediyordu. Okulun akıl seviyesi hala lisede kalmış tiplerinden biriydi. Aklı hep iki bacağının arasında olan, amip gibi bir şey. Ama felaket yakışıklı, küstah ve zengindi; bu da kızların peşinden sürüklenmesi için yeterliydi. Yine de Aslı'nın onunla ne gibi bir işi olabilirdi, Irmak bilmiyordu. Aslı sırf Irmak'ı sinir etmek için Efe gibi biriyle bir anda arkadaş olacak bir kız değildi. Aslı'nın Uzay'ı başka biri yüzünden terk ettiğini hiç sanmıyordu ama bir an, eğer öyle bir şey varsa, acaba bu kişi Efe mi diye düşünmeden edemedi. Hayır, bu gerçeğe çok uzak bir ihtimaldi. Irmak bile öyle bir çocukla beraber olurdu da Aslı olmazdı, bundan o kadar emindi. Bu işin içinde kesinkes başka bir iş vardı.

Aslı'yla göz göze gelmemek için ön sıralardan birine geçti, tek başına oturdu. Telefonuyla ilgilenerek yalnızlığından sıkılmıyormuş gibi görünmeye çalıştı. Sonra hoca bir şeyler anlatmaya başladı ama dersin pek ilgisini çekmediğini anlaması, yalnızca iki dakika sürdü. Aklına bir kez daha Cem'e söylediği, "Ama hala istediğim seçmelide yer kalmadı diye o dersi seçemiyorsam, üniversiteden bir hocamla sevgili olmamın ne anlamı var ki?" sözü geldi. Yanlış anlamaya müsait bir cümleydi, ama onu çok iyi tanıyan Cem'in bunun bir espri olduğunu anlayıp ona gücenmeyeceğini biliyordu. Sonra birden aklı Atlas'a gönderdiği mail'e kaydı. Mail'de buluşmak istediğini söylediği için biraz pişman olmuştu. Çok da hevesli görünmek istemezdi. Biraz daha farklı bir şeyler yazabilirdi. Neyse, artık göndermişti bir kere ve akşam parka gidecek, Atlas'ın gelip gelmeyeceğini öğrenecekti. Bu konuda Cem'e fikir danışsa iyi olurdu. Acaba o gün okulda mıydı? Ona hala hiçbir şey anlatmamıştı. Birden Aslı'nın bakışlarını üzerinde hissetti. Aslı dersi dinlemek için tahtaya bakarken onu ensesinden görüyor olmalıydı. Acaba tam şu an ne yapıyordu?

Başını hafifçe çevirip geriye, göz ucuyla onun oturduğu yere doğru baktı. Sanki Aslı da bir süredir onu inceliyormuş ama o kafasını çevirince hocaya dönmüş gibi hissetti.

***

Irmak, Atlas'la buluşacağı parka doğru giderken, saat henüz beş buçuk olmamıştı. O gün Cem'le konuşmamış, hatta ona bir mesaj atarak bile Atlas konusundaki gelişmelerden (mail'den ve o gün buluşacaklarından) bahsetmemişti. Bulutlu, ılık bir havaydı. Parka vardığında bir banka oturup beklemeye başladı. O gün Aslı'yla buluştuğu parktı bu.

Bekledi, bekledi. Saat neredeyse altıya geliyordu. Belki de Atlas gelmeyecekti. Tabii ya, Irmak neye güvenip de o parka gitmişti ki? Sonuçta gizemli yazar zahmet edip bir cevap bile yazmamıştı. Yine de biraz daha beklemeye karar verdi, en kötü ihtimalle oralarda bir yerde yemek yiyip yurda geri dönerdi. Beklerken, telefonunu eline alıp Aslı'ya bir mesaj gönderdi: "Bugün sınıfta kendimi çok kötü hissettim. Tüm dönem böyle mi geçecek? Artık böyle mi olacağız? Sebebini hala bilmesem de eğer sen istemiyorsan tamam, eskisi gibi olmayalım, ama hiç değilse gözlerimiz kesiştiğinde birbirimizin yüzüne bakamaz mıyız?" Efe'yle ilgili de bir şeyler yazacaktı ama o şu an önem sıralamasında ikinci sıradaydı. Bunları göndermişti çünkü neler hissettiğini Aslı bilmek zorundaydı. Beş dakika sonra cebindeki telefon titredi. Bu gerçek bir mucizeydi, Aslı insafa gelip cevap yazmış olmalıydı, telefonu büyük bir hevesle eline aldı ama... hayır, annesiydi. Aslı'dan cevap beklerken bu onun için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Babasının ona para gönderip göndermediğini soruyordu. Olaylı yemek akşamından sonra ona tam "git başımdan" yazacaktı ki, bakışları parktaki bir ağacın arkasından çıkan genç bir erkeğe takıldı. Bir şey arıyormuş gibi etrafına bakınıyordu. Ya da birini. Sonra Irmak'ı gördü. Bakışları yumuşadı ve hafifçe gülümseyerek ona doğru ilerledi.

Mürekkep Kokunu İçime Çektim (2017-2018, 19 Bölüm, Tamamlandı)Where stories live. Discover now