[ 1 ]

5.9K 388 457
                                    

"Yaptı, o görüşürüz dedi ve yürüdü, kapının arkasına yürüdü,
Garip bir gülümseme takınmıştı, pirinç* gibi parlak,
Gülümsemesi yaşayan birine benzemiyordu.
Gözleri bir göldeki suyun temizlendiğindeki rengi gibiydi, ya da başka bir şey.
Başka bir yerdeki biri gibi konuştu.
Konuşmasını parçalara kesebilirdim.
Küçük şeylerin önemi olmadığına inanırdı."~
-Chuuya Nakahara

- - Düzenlendi - -

Dazai gideli 2 hafta olmuştu. Ukala çocuk tamamen kaybolmuştu. Bandajlı ucubenin ona sinir krizi çeçirtmediği sakin, huzurlu iki hafta.

Saçmasapan şakalarla, amaçsız felsefi konuşmalarla veya Dazai'nin arkasını toplamakla uğraşmadığı iki hafta.

Boş hissettiği ve ağladığı 2 hafta.

Dazai'yi ilk gördüğünde onun mafyadaki herkesle aynı olduğunu düşünmüştü. Bir saniye bile güvenmemişti. Yeteneği ilgi çekiciydi ve tehlikeliydi ama Chuuya'nın yanında sıfırdı. Dazai'yi asla tehdit olarak görmedi.

Daha sonra işler değişti. Çocuğun alaycı tavrının arkasında parlak zekasını fark etti. Olaylara bakış açısı, plan yapması ve ileri görüşlülüğünden belli etmemeye çalışsa da etkilenmişti.

Anlam veremediği davranışları, hiçbir şeyi ciddiye almaması ve özel hayatına saygı göstermemesi onu deli ediyordu. Nereye gitse Dazai oradaydı. Çocuğun her davranışını çok rahat bir şekilde okuyordu. Chuuya bu kadar tahmin edilebilir olmaktan nefret ediyordu. Dazai'den kaçış yoktu.

Zaten kaçmak istemiş miydi ki? Kabul etmek istemese bile onunla olmak hoşuna gidiyordu. Dazai sevgisini dalga geçerek saklıyordu hatta sevgi mi nefret mi anlaşılmıyordu bile. Dazai'nin duygularını gösterme şekli farklıydı ve  artık kabullenmişti.

Kendisinin bu aptal çocuğu sevdiğini  kabul etmesi ise çok daha uzun sürdü. Dazai'nin ona yaklaşmaya çalıştığı -yani neredeyse her zaman-  her an onu reddetti. Duygularını önemsemedi çünkü başlarda Dazai'nin sadece onunla dalga geçtiğini saniyordu. Ona aklına gelen her kötü şeyi, hakareti söyledi. Defalarca kavga ettiler. Chuuya ne kadar kırıcı olduğunu yeni kavrıyordu.

Ona zarar verdim. Lanet olsun.

Dazai her zaman buruk bir gülümseme takındı ama Chuuya ne zaman gerçekten üzüldüğünü ya da dalga geçtiğini anlamadı. Dazai her şeye rağmen ona yakın durmaya devam etti.

Chuuya ile hep dalga geçerdi.  Ama bunlar hep şakalaşma şeklindeydi. Asla ona kızmazdı. Asla duygularını isteyerek incitmezdi.

Chuuya bunun karşılığında ne yapmıştı? Gerçekten yanında olan tek insana nasıl davranmıştı? Nasıl yapabilirdi bunu?

Aptal Dazai. Gitmesine rağmen aklımdan çıkmıyor.

Çünkü gitmesini asla istememişti. O kadar alışmıştı ki ona...yaptıklarının bir sonucu olacağını düşünmemişti. Dazai'nin hep onunla olacağını sanmıştı. Ne olursa olsun.

Kendimi kandırdım. Kim benim gibi biriyle olmak ister ki?

Chuuya suçunu biliyordu. Eğer Dazai'ye biraz da olsa hislerini  gösterseydi gitmeyeceğini biliyordu. Bu kadar bencil olmasaydı ve çocuktan kaçmasaydı her şey farklı olabilirdi. Her şeyi geriye almak için çok geçti.

Ama içinden onu bulup itiraf etmek geliyordu. Küçük bir çocuk gibi davranmayı bırakıp onun geri gelmesini sağlamak istiyordu. Ona duygularını anlatmak istiyordu, Dazai'nin duygularını anlamak istiyordu.

Sanırım bir şeyi kaybedince değerini anlamak bu.

Kimsenin bilmediği, arka sokaklardaki küçük dairesinin kapısını açtı. Kaçamak yapmak ve herkesten uzak durmak için geldiği bir yerdi. Bulunmayacağına emin olsuğu bir yer.

Şapkasını çıkardı ve rastgele bir yere fırlattı. Bu kadar değer verdiği bir şeyi bile şu durumda umursayamazdı. Tezgahın üstündeki Dazai'nin hediyesi olan -büyük ihtimalle çalmıştı-  Romanée-Conti şişesini aldı ve kendini koltuğa fırlattı. Şişeyi dudaklarına götürdü ve tek nefeste yarısına kadar bitirdi. Acı tat ağzını kapladı. Tüm vücudu ısınmıştı.

Bir süre uzandıktan sonra alkolün beynine doğru vurduğunu hissetti. Telefonunu cebinden çıkardı. Dazai'nin numarasıyla bir süre bakıştı.

Kaybedecek bir şeyim yok sonuçta.

Şarap şişesini tekrar ağzına götürdü ve birkaç yudum aldı. Dazai'nin telefon numarasını tuşladı ve aradı.

Cevap yok.

"Tch. Açsan şaşardım zaten. " Sessizce birkaç küfür mırıldandı. Düşünmeden mesaj kısmına girdi ve yazdı.

Hey,

Açmaya ne dersin?

Ortaya çık da yüzünü dağıtayım

Chuuya biraz bekledi. Tekrar tekrar telefonunu kontrol etti. Yanıt gelmediğini fark edince sinirlendi.
Ne sorunu vardı bunun? Eskiden olsa saniyesine kalmadan cevap verirdi. Sanki hep Chuuya'yı bekliyormuş gibiydi. Şimdi umursanmıyordu bile. Acaba neredeydi?

Harika. Şimdi kovalayan kişi ben oldum.

Şişe bitmişti.  Yavaşça ayağa kalktı, başı dönüyordu. Şişeyi alıp yukarı tuttu. Belki de Dazai'den geriye kalan tek şey buydu ona. Belki sonsuza kadar gitmişti ve geri gelmeyecekti. Belki gerçekten hep istediği gibi ölmüştü?

Bu boş şişe, aynı Chuuya'nın içi gibiydi. Tükenmişti. Şişeyi tuttu ve yere fırlattı. Yüzlerce parçaya ayrılan şişe ayaklarının ucundaydı. Vücudunu daha fazla taşıyamadı. Cam kırıklarının üstüne düştü.

*Pirinç parlak bir alaşım (bakır&çinko)
Şiiri olabildigi kadar çevirdim ama uyumlu olsun diye bazı yerleri degiştirmem gerekti

Jisatsu | SoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin