Ölümün kıyısında yaşama tutunmak gibidir yaşadığını hissetmeden yaşamak. Umarsızca çırpınmaktır uğultu denizinde. Ve batmaktır sessizce. Ruhsuzca köşene çekilmektir. Göz kırpan yalnızlığın kollarına sarılmaktır. Hissizlik diyorum, ne sevmektir ne de sevememektir. Kaygılı düşünceler limanına sığınmaktır. Usulca, yavaşça, adım adım kendini toprağa gömmek gibidir. Sadece nefes almadan yaşamak gibidir hissizlik. En sevdiğinizin duygularınızı öldürmesidir.
Hissizliğin nefesimi kestiği öyle bir zamandayım ki ben, terk edilenler koğuşunda yalnızlık öptü gözlerimden. Sevdiğin insanın soğuk nefesini hissettiğinde, yalnızlık kucaklıyordu en içteninden. Öyle bir zamanki bu, sevdiğin o insan anılarınızı tek kalemde silmişken, sen mürekkep olup tonlama yapıyordun en vurgunundan.
Mürekkebin vurgun tonlarında yine yalnızlık öpüyordu gözlerimden. Dargındı yalnızlık, umutsuzdu ve en çok üzülen O'ydu. Biraz da kinayeli bir yalnızlık peydah etmişti gözlerinden gözlerime. "Sevdin, biraz da sevildin. Ya sonra?" diye sorgulayan bir yalnızlık vardı etrafımda. "Sonrası kocaman bir hissizlik diyordu." diyordu mürekkebin vurgun tonları. "Sonrası sen."
Gülümsedi yalnızlık ve öptü gözlerimden.
"Sen ve ben"
Ve mürekkep tükendi, tonlamalar anlamını yitirdi, vurgun tonlar yalnızlığın esareti altına girdi. Göz kırpan kifayetsiz kelimelerin biriktirdiği anlam toplulukları, "O" gitti gideli anlamsızlaştı. Artık mürekkep yazmıyordu, sadece ağlıyordu. Ve yalnızlık öpüyordu mürekkebin gözlerinden.
Okuyan herkesin gözlerinden de öpüyor yalnızlık :) Nasıl buldunuz?
İyi-kötü her türlü eleştiriye açığım. Beklentileriniz varsa söyleyebilirsiniz :)
Okuyan-yorumlayan herkese kocaman kalp :)
YOU ARE READING
MÜREKKEBİN VURGUN TONLARI☆||BASILDI||☆
PoetryHerkesin iç dünyasında anlatamadığı saklı cenneti ve cehennemi vardır. Kimisi aşkı yaşar, kimisi sadece yazar. Acı, hüzün, gözyaşı; birkaç kelimeyle sabitlenir, kelimelerin sahibiyle bütünleşir. Duygularınıza tercüman olacak bir yüreğin nağmelerini...