Pil sonunda kapıyı açtığında içeri girenler ciddi anlamda cinnetin eşiğindeydi ve sanırım son cümlem onlara bu eşiği atlatmıştı.

"Pil sanırım, sabaha kadar burdasın."

Yaklaşık üç dakika kadar sessizce herkes birbirini izlemişti ve şimdi hızla  içeri dalan grubun karşısında don gömlek kalmış olmamdan hiç hoşnut değildim dahası herkesin gözü benim üzerimdeyken utancımdan domatese döndüğüme iddiaya bile girerdim.

"Her yerde seni arıyoruz ve sen bil bakalım nereden çıkıyorsun?"

Konuşmayı başlatan Sungjin olmalıydı. Patronumla bolca vakit geçirdiğine emindim.

Asıl sorun şuydu ki Pil buraya gelirken kimseye haber vermeden gelmişti ve benim bundan daha yeni haberim oluyordu.

"Wonpil, niye oda arkadaşına bile söylemedin?"

Sorgudan zaten yeterince bunalmış haliyle bana yanıt verdiğinde onu suçlayamadım.

"Çünkü uyuyordu Mel."

Güzel cevaptı, benim zekam için gayet yeterliyken birilerini tatmin etmemişti anlaşılan..

"Not bırakabilirdin, gecenin köründe nereye gittiğini bulmak yaklaşık on beş dakikamızı aldı ve inan bana bu on beş dakika içinde seni bulunca ne yapacağımıza kadar karar verdik. Ayrıca kaçtığını bile düşündük Pil. Uçakta konuştuğun o şeyden sonra cidden kaçıp Kore'ye gittiğini sandık."

İlk başta göz dağıyla başlayan paragrafın izlediği yol beni bile şaşırtmıştı.

Artık ciddi olma vaktiydi.
Tamam beyler bakın, uçakta ne konuştuğunuz umrumda falan değil şu an tek derdim odamdan çıkıp gitmeniz demek istesem de çekingenlik genlerim buna müsaade etmiyordu.

"Ya! Napıyorsunuz burada?"

Gözlerini ovarken odama dalan beşinci ekip üyesi de geldiğine göre her şey tamamdı.

Sonuçta, kambersiz düğün olmuyordu.

Gözlerini ovuşturmayı bitirip kendine geldikten sonra, ki bu ovma hareketi bana delice birisini hatırlatmış olsa da üzerinde fazla durmadım, beni gördü.

Sanki daha demin uykusundan kalkıp gelmemiş gibi millete bir şeyler söyleyerek onları kışkışladı, cidden bu enerjiyi nerden bulduğuna anlam veremiyordum.

Pil'i bile göndermişti fakat kendisi henüz gitmeye niyetli değildi belli ki.

Tam yerimden kalkacağım sırada altımdaki kısalıkta çığır açacak şortum geldi aklıma ve emin olun kalkmak benim için atomu parçalamaktan daha zordu. O yüzden çabalamadım bile.

Pil geldiğinden beri oturduğum için unutmuş olmalıydım.

"Melissa."

İsmimi söylerken zorlandığına bahse girebilirdim.

"Lütfen sadece işini yap."

Benim yaptığım da tam olarak buydu.

Yoksa.. Yoksa aklına başka şeyler mi gelmişti?

"Ben sadece işimi yapıyorum zaten, Pil geldi ve yardım istedi hepsi bu. Eğer oda arkadaşına ya da herhangi birinize haber vermediyse bu benim suçum değil. Ayrıca artık bana Melissa demeyi keser misin,lütfen! Tanışmadığım, üstelik sürekli karşıma farklı şekillerde çıkan birinin bana adımla seslenmesini istemiyorum."

Sen Melissa dedikçe başıma ağrılar giriyor.

Uzun süre yüzüme baktıktan sonra, "Pekala, hiç tanışmamış olalım o halde. İnan bunu yapmayı ben de isterdim, nasıl başardığını söylersen belki sana yardımcı olabilirim. Ya da her neyse, sana Melissa demek benim için de yorucu. Birbirimizi tanımıyoruz. Bundan böyle, işin dışındaki hiçbir şeye karışma. Hayatıma aniden girip hiçbir şey yokmuş gibi davranman zaten yeterince can sıkıcı. Seni görmek istemiyorum ama sürekli burnumun dibinde bitiyorsun. Sanırım şirkete gidince seninle ilişkilerini kesmelerini istemek zorunda kalacağım." dedi.

Söylediği şeylere anlam veremememden mi başlasam yoksa ettiği tehdide diyecek söz bulamamamdan mı bilemiyordum.

Beni fazla zorlamamayı seçerek kalkıp kapıya yöneldi, arkasından gidip ona sen de kimsin, diye hesap sormak istesem de bu sefer utangaçlığım falan değil baş ağrım beni engellemişti ve bu seferki kolay kolay geçeceğe benzemiyordu.

Kapının kapanma sesinden sonra kendimi yatağa nasıl attığımı ya da uykuya nasıl daldığımı hatırlamıyordum.

Tek hatırladığım, o yüzüklü eli tekrar tekrar gördüğümdü.

Ellerimi sıkıca kavrayan o elin kime ait olduğunu bulmak istiyordum, eğer o şey benim bir anımsa, ki Yong Gun amcaya göre öyleydi; başım sahiden de belaya girecek gibi duruyordu.

Bu hızla ben ancak yetmişlerimde tamamlayabilecektim hafızamın geri kalanını.

O da eğer o yaşlarımı görebilecek olursamdı..

Belki de Young K yüzünden otuzlarıma kadar bile dayanamayaktım.

Her neyse, şu an rüyasında konuşan birine göre fazla kötümserdim.

Gidip atlamak için biraz daha bulut bulsam iyi olacaktı..

Lost of Memory Where stories live. Discover now