1. BÖLÜM

1.7K 97 19
                                    

     ****

Rüyada olduğumu bilerek izliyordum etrafı. Nasıl bildiğimi ise, bilmiyordum. Önüme doğru dökülen saçlarıma doğru baktım. Uzundular ve eğer renkleri olsaydı şimdiki gibi koyu kahverengi olurlardı muhtemelen. Ama, boyum kısa geliyordu. Büyük ihtimalle, küçüklüğümden hatırlamadığım bir anının kalıntılarındaydım bu gece de. Minik ayak parmaklarıma bakarken bunu anlamıştım.
Başım aşağıya dönük bir şekilde olduğum yerde dikiliyordum. Ayak sesleri duyduğum sırada başımı kaldırdım ve etraftaki beyaz ışık süzmesinde bir süre kör gibi odaklandım.

İnsanlar etrafımdan film şeridi gibi geçiyordu. Geçtikleri yerde karın patırdıyan ezilme sesini duyabiliyordum. Her adımları bembeyaz karı delip geçiyordu. Havanın soğukluğunu hissedemiyordum. Neden hissedemiyordum? Çıplak ayaklarımla duruyordum oysa ki.

''O, harika bir avcıydı. Bu imkansız.'' tanıdık bir ses öyle tedirgin bir şekilde konuşuyordu ki.Başımı hemen o yöne çevirdim.

Alex'in babası. İsmini her seferinde unuturdum.

''Steela'dan sadece küçük bir kız kaldı. Zavallı. Önce annesi, sonra da babası.''

Babam? Babama ne olmuştu ki? Daha dün akşam beraber yattığımızı hatırlıyordum.

Alex'in babası olan -ona bay Black demeliyim- yaşlı adamın gözleri etrafı taradıktan sonra beni bularak tüm sertliğini kaybederek yumuşadı. ''Asia...'' bana doğru yaklaşırken olduğum yerde duruyordum. Malikanemiz neden bu kadar kalabalıktı?

''Babam nerede?'' diye sormuştum çatallaşmış sesimle hızlı bir şekilde. Babamın arkasından konuşamazlardı. Onları şikayet etmem gerekiyordu.

''Asia...'' tekrar ismimi söylediğinde kaşlarımı çatıyordum sanırım. Yüz ifademi bilmek imkansızdı. Bana doğru yaklaştıkça yüzünün netleşeceğini umuyordum ama hayır. Farklı görünüyordu. Yüz hatları bulanıktı. Diğer tanımadığım yüzler gibiydi.

''Babam nerede!'' sesim yükseldiği sırada etraftan birkaç kafa bize doğru döndü.

Bay Black dizleri üzerinde eğilirken koca cüssesini bembeyaz karların üzerinde teslim ediyormuş gibi duruyordu. Omuzlarını ilk kez bu kadar düşük görmüştüm. Neden berbat haldeydi?

''Baban...baban artık burada değil,Asia.''

''O beni asla bırakmaz. Nasıl burada değil?'' derken içime bilmediğim bir duygu yükleniyordu sanki. Kalbimin üstü ağırlaşmış gibiydi.

Bu hissi tanıyordum.

''O,o öldü.''

bana bunu söylerken gözlerime bakmamıştı. Başını yana doğru çevirip gözlüğünün alt kısmına doğru parmaklarını kapattı. Ben ise...

Ben ise kıpırdayamıyordum. Uzuvlarımın çoktan çıplaklığım yüzünden donmaya başlamasından mı yoksa, yıllar önceki o anıların tekrardan can bulmasından mı bilemiyordum.Söyleyebileceğim hiçbir şey kalmamış gibiydi. Dudaklarım birbirine doğru sımsıkı kapalıydı ve gözlerim dolmaya başlamıştı.

Ne bekliyordunuz ki? Büyük kızlar ağlamazdı. Ben büyük değildim. Henüz dokuz yaşına yeni basmış küçücük bir kızdım sadece. Yutkunarak başımı havaya kaldırdım.

Bu sahnenin neden siyah beyaz olduğu anlaşılıyordu.

Çünkü kötü anılarınız asla renk bulmazdı. Sadece ağıza ekşi bir tat bahşederlerdi.

İşte o gün,hayatımdaki ilk acı anımı dilimin üzerinde tatmıştım.

Babamın beni bıraktığı gün.

My Sweet Victim (The Hunter Serisi) Kitap-1(DÜZENLENİYOR)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora