Kızıl Medusa

397 31 11
                                    

(***) flashback işaretimiz olsun. Multimedya temsili Elçin.

°°°°°°°°°°

Güneş ışınlarının inatla gözüme vurmasıyla hafif esneyerek gözlerimi araladım. Derin bir nefes aldım ve ortamdaki erkeksi kokuyu içime çektim. Dün olanları hatırladığımda yüzümü buruşturdum ve yerimde doğrulmaya çalıştım. Üzerime kalınca bir örtü örtülmüştü ve yanı başımda koltuğa dayanarak uyuyakalmış adamı gördüm. Ne kadar yakışıklı, bebek gibi bir yüzü vardı. Siyah sakalları çiseleyen yağmur gibi yanaklarını sarmıştı. Biraz daha yaklaşsam sanki sayabilecek kadar sıra sıra dizilmişti kirpikleri. Gözlerimi güzel yüzünden çekip etrafa baktım. Bir yazlık evine benziyordu. Biraz daha doğrulmaya çalışırken karnıma bıçak gibi saplanan ağrıyla sesli bir şekilde acı dolu inledim. Sesimle yerinden fırlayan adamın benim tarafıma dönmesiyle suçluluk dolu bakışlarımı ona çevirdim. Zaten dün onu çok zorlamıştım, bırak adam uyusun be kızım !

"Hey iyi misin? Çok mu ağrın var? "

"Yok yok, sadece doğrulmaya çalışıyordum. Sen uyu lütfen zaten çok yordum seni. "

" Olur mu öyle şey gel doğrultalım seni. "

Belime kollarını sararak sanki kırıldı kırılacak değerli bir vazoyu taşır gibi oturur vaziyete getirdi beni.

"Teşekkürler. Neredeyim ben ?"
diyerek etrafa bakmaya çalıştım.

" Burası benim kaçamak yapmak için aldığım ufak bir yazlık gibi bir şey. Arada gelir kafa dinlerim. Dün de deprem illetinden uzaklaşmak için gelmiştim buraya. Sonra seni o halde görünce... Gerisini biliyorsun zaten."

" Evet, tekrar teşekkürler. Eğer sen beni bulmasaydın, belki de çoktan sefpelif olmuştum." dedim dalgın dalgın.

" Sefpelif ? O ne? "

Ağzımdan kaçırdığım şeyle gözlerimi büyüttüm.

" B-ben şey... şey olurdum. Ne diyordunuz siz... Hah ölürdüm! Tabi evet ölürdüm." İnanması için içimden dua ederken gözlerini hafif kıstı.

" Peki, öyle olsun madem. Elimi yüzümü yıkayayım, kahvaltı yapalım da sana bir ağrı kesici verelim. "

Ayaklandı ve ilerlerken bir anda durdu. Bana dönüp ;

" Ha bu arada, adın nedir acaba?"

"Elçin. Senin? "

"Barış"
diyerek gülümseyip lavaboya gidip geldikten sonra mutfağa doğru ilerledi. Ayaklarımı koltuktan sallanarak elimi karnıma götürdüm. Gerçekten çok acıyordu. Elimi çekerken parmağıma pullarımdan biri takılarak kısa bir çizik attı ve kanattı. " Ah " diye bi ses çıkarmamla Barış'ın yanıma damlaması bir olmuştu.

" Ne oldu ya bir saniye oldu yanından gideli. " dedi ve kısa bir gülüş attı.

Hiç ayrılmasan?

" Efendim? "

Ay ben dışımdan mı söyledim bunu?

" Ha yok bir şey, şeyime takıldı da azcık kanadı parmağım. Bikini! Bikinime. "

"Tamam ben yara bandı getireyim"
deyip bir koşuda yara bandı getirip dikkatle parmağıma yapıştırdı. O bunu yaparken düşündüm. Hiç merak etmiyor muydu? Nerden geldim? Oraya nasıl geldim ? Olay nasıl oldu? Kimim ben?

"Bu arada bikinin..." deyip üstüme tekrar bir göz gezdirdi ve tekrar gözlerimle buluşturdu gözlerini.

" Güzelmiş... yani böylesini de ilk defa görüyorum. Pullu pullu."

DENİZKIZIL Where stories live. Discover now