1) turta vakası

233 38 21
                                    

yoongi, bir süredir erikli turtasını iştahla yiyen jungkook'u izliyordu. mutfak tezgahında duran servis tabağına baktı; koskoca turtadan kala kala iki dilim kalmıştı. üstelik kendisi ve jimin turtaya el sürmemişlerdi bile. bu durumun farkındalığıyla gözlerini kıstı. alabileceğı tepkiyi tahmin ettiğinden ufak bir nefes verip sakin sakin "bize de ayır be kook." dedi.

her ne kadar abartılı tepkiler alacağını bilse de yoongi'nin mırlarcasına metanetle söylediği bu sözlerin, turta canavarını delirteceğini tahmin etmemişti. yoongi'nin sözleriyle ortam bir anda buz kesti. tezgaha bırakılan tabakla çatalın şıngırtısı eşliğinde sertçe ayağa kalkan jungkook'tu tabii bunun nedeni. jimin gerginliği hissedip kafasını kaldırınca jungkook'un kaşlarını çatmış ağzındaki son lokmaları çiğnerken sinirli bir şekilde yoongi'ye bakmakta olduğunu gördü.

bilirsiniz, arkadaşları jungkook'un lokmalarını sayacak değillerdi elbette. uzun bir süre bütün öfkesini, üzüntüsünü yemek yiyerek bazense hiç yemeyerek kısacası sağlığını bozarak bastırmaya çalışmasını izlemişlerdi ve sanırım bir müdahalede bulunmak durumundalardı artık. evet, jeon jungkook terk edilmişti. hem de tek bir mesajla. daha sonrasında neden beni terk ettin diye peşinden koşacak gücü olmamıştı ya da onu inciten kişiye olan sevgisi, gururdan fazla değildi belki de. ne olduysa olsun bu ayrılık sonrası jungkook boşluğa düşmüştü; ilişki işini beceremediğini fark edince farklı hazlarla kendini memnun etmekteydi.

her neyse esas olayımıza dönelim biz. delici bakışları hâlâ ufacık bir serzenişte bulunan arkadaşının üzerindeydi. ardından ağzını açtı. kapaması da epey uzun sürdü.

"vay be. dostlar böyle günlerde belli oluyor işte. ama bana demişti anam babam da ben dinlemedim. arkadaşlarını iyi seç dediler, herkese güvenme dediler. ben n'aptım, seni buldum. gelmiş şimdi yediğime içtiğime karışıyorsun.. bana bir turtayı çok gördün demek he. al senin olsun ve yazıkla-"

daha da konuşmasına müsade etmeden yoongi de aynı bıkkın tondan konuşmaya başladı. "kafayı mı yedin oğlum sen? günlerce yemek yemiyorsun sonra gelip bütün bir turtayı yiyorsun. yattığın kalktığın saat yer belli değil içip sıçıyosun sürekli, bi kendine gel gerzek herif hayatın bitmedi senin. bak ailene de söy-"

"SAKIN BENİ TEHDİT ETMEYE ÇALIŞMA."
bu sefer de jungkook onu böldü. mutfağın ortasında hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. bir noktada küfürler havaya uçuşmaya başladı. yoongi, gerçekçi bir şekilde sorunu açıklamaya çalışırken jungkook; olayları dramatize ederek laf kalabalığı yapmaktaydı.

o sırada birbirlerini çok sevmekle beraber tartışırken çirkinleşen iki arkadaşını jimin eli ağzında bir tık şok içinde, diğer yandan ortalığın karışmasının verdiği keyifle izliyordu. sonunda dayanamayıp parlak bir kahkahayla böldü onları.

"amma kafa ütülediniz siz de iki dakikada. geçin oturun bakayım. izlerken yoruldum."

jimin'in müdahelesiyle beraber ikisi de nedendir bilinmez sustular. yine de yoongi, "eminim yorulmuşsundur. mesele çıktı diye sevinmemişsindir." diye homurdanmaktan geri kalmadı. jimin, tekrardan güldü. "olur mu öyle şey? biricik jungkookiemiz hakkında ben de aynı endişeleri taşıyorum... kesinlike onu huysuz yaşlı bir nene gibi azarlaman beni eğlendirmedi."

"jungkook kendisine saygısını kaybetmemiş olsa ve laf dinlese onu azarlıyor olmazdım." diye karşılığını verdi hemen.

jungkook sinirinden güldü ve dudak piercingiyle oynamaya başladı. ne yaptığı onu ilgilendirirdi, o da bunu dile getirdi. bu sefer jimin kaşlarını çattı: "tabii ki öyle ama senin iyiliğini istiyoruz koca aptal. alkolik olmaya üç kadeh uzaktasın ve beslenme ya da uyku düzenin yok. birkaç sorunlu ilişki yaşadın diye kendini dağıtmaman gerek kendin için iyi olmalısın başkası için değil, anlamıyor musun?"

"sanırım asıl siz anlamıyorsunuz. ben iyiyim. istediğim her an akşam saat dokuzda yatakta olmayı içtiğim tek içkinin bitki çayları olmasını ya da her ne halttan bahsediyorsanız onları sağlayabilirim. sadece istemiyorum, hazır olana kadar kafamı dağıtmak istiyorum." dedi jungkook.

yoongi ironik bir kahkaha attı bu sefer. "ayrılalı 2,5 ay oldu ve senin dağılacak kafan kalmadı, siktir git cidden."

ikili arasında tekrardan bir tartışma alevlenmeden jimin onları susturdu. parlak bir fikri vardı, her ne kadar biraz manipülasyon içerse de arkadaşının, açıkça, buna ihtiyacı vardı. gülümsemesini eksik etmeden ama jungkook'un sinirini bozacağı bir şekilde konuştu. "peeki kookie. sen nasıl istersen öyle olsun bu konuda ağzımızı açmayacağız artık ama şunu söylemem gerekir seni toparlanmış bir şekilde göreceğimizi pek sanmıyorum, biliyorsun alışkanlıkları değiştirmek zordur."

yoongi, jimin'in yapmaya çalıştığı şeyi yakaladı ve devam etti: "ah çok doğru senin gibi bi' budalanın bu yaz iş bulması veya düzenli spor falan yapması komik bi' ihtimal."

jungkook tabii ki bu yemi yuttu. "hah!" dedi bir kaşı havaya kalkarken "benim beceremeyeceğim şey yoktur yalnız." karşısındaki ikili yerlere yuvarlanarak gülmeye başlayınca ekledi: "ciddiyim nesi komik? içkiyi, partileri.. her şeyi tam şu an bırakabilirim."

"bırak o zaman." dedi jimin ağına yakaladığı saf balığa gülerek "şu bir ayda ne kadar iyiye gidebildiğini bize göster eğer başarılı olursan senin bütün masrafları benden olan keyifli bir tatile çıkarayım ama eğer başarısız olursan bir hafta boyunca her yerde benim çerçeveli fotoğrafımı taşımak zorundasın ve soranlara böyle bir suratla arkadaşlık kurmaktan gurur duyduğunu söyleyeceksin."

konu iddialar olunca jungkook kendini tutamaz atılırdı, bu sefer de aksi olmadı. kazanacağına dair büyük bir güvenle kocaman gülümseyerek arkadaşının elini sıktı. ne kadar zor olabilirdi ki? "istediğiniz her neyse onları, üzerine eski sevgilimi çıldırtacak kadar sağlıklı süper bir ilişki bile yaparım merak etmeyin." dedi

yoongi kahkaha attı. "şu ana kadar yaptıkların gibi mi?"

jungkook sinirlendi tekrardan, "kes sesini yürü de şu işin detaylarını konuşalım. tatilim için sabırsızlanıyorum.

böylece jeon ailesinin mutfağını terk ettiler, küçük arkadaş gruplarının olaylı öğleni son bulmuş oldu.

kalan erikli turtayı da arkalarında öylece bıraktılar giderken. ziyan oldu.

-

hava karardığında jungkook evde tamamen yalnızdı. ev arkadaşı çoktan mezun olup gitmişti ve yeni bir ev arkadaşı aramıyordu; yalnız yaşamak son derece keyifli ve rahattı.

öğlen küçük arkadaş grubunda yaşanan küçük hadiseler sonucu dolabındaki içkiler lavaboyu, boşalan şişeler çöpü boylamıştı. son olacak sigarasını hiç yakmadı, gereksiz şeylerden kurtuldu ve şimdi şey... oradaydı işte. tüm bunlardan sonra komik bir şey fark etmişti. ayrılığını atlatamamış, saçma sapan şeylerle yaşadığı boşluğu doldurmuştu sadece. yanlış anlamayın, önceden de mükemmel değildi ama ayrılık sonrası o küçük şeylere biraz fazla tutunmuştu, bambaşka bir boşluktaydı.

konu aşk olunca şansının yaver gitmediğini söylemiştim. bu onun için çok çok fenaydı. bütün hayatı boyunca annesiyle babasının lisede başlamış büyük aşkını izlemişti ve kendininki bulmak için sabırsızdı. ne yazık ki aradığını henüz bulamadı. çok değil bir sene sonra mezun olup mesleğe atılacaktı ama elinde hala hiçbir şey yoktu.

son ilişkisinde farklıymış gibi hissediyordu. parıltılı saçları ve esmer teniyle gelen beyaz atlı prensi jongin onu hiç bırakmayacaktı sözde ama o da diğerleri gibi çekip gitti. pek çaktırmıyor olsa da kırgındı jungkook. sevilmeyecek bir insan mıydı? kendisi mi sevmekten yoksundu? sorun neydi bilmiyordu ama aşkı olsun olmasın o iddiayı kazanmayı kafasına koymuştu.

bu yüzden imkansız olarak gördüğü şeyi yaptı.

kim taehyung'a mesaj attı.

shades of cool ┆ taekookWhere stories live. Discover now