Sabaha kadar dans

932 84 182
                                    

"Ama onu nasıl sevmem gerektiğini bilemeyecek kadar küçüktüm..."

***

Uzun süredir üzerimdeki yeşil elbiseyi inceliyorum. Çok güzel bir elbiseydi... Etekleri yere kadar uzanıyordu. Onunla yürümekte zorluk çeksem bile sevmiştim elbiseyi. Tanımadığım bir sokakta yürüyordum. Etraf karanlıktı ama her şeyi iyi görüyordum. Galiba gözlerim artık karanlığa alışmıştı. Sokakta ilerledikçe nefesim sıklaşıyordu. Sonunda tamamen nefes alamaz duruma geldim. Nefesimin kesildiğini hissedince elimi göğsüme götürüyorum. Sakinleşmek adına derin derin nefesler alıyorum ama bir işe yaramıyor. Nefes alışım daha da zorlaşıyor. Yine boğuluyorum. En kötüsü de yardım edecek kimse yok yanımda. Gözlerim kararıyor önümü göremez durama geliyorum. Tam yere düşecekken gözlerimi kan ter içinde yatağımda açıyorum.

Her şeyin bir rüya oluşu beni hem sakinleştiriyor, hem de tedirgin ediyor. Bu rüyayı artık bir haftadır her gün görüyorum. Her defasında aynı yer, aynı olaylar. Ne anlama geldiğini de bilmiyorum.

Mutfağa inip bir bardak su içmek istiyorum. Koridordan geçerken gözüm Aziz'in odasına çarpıyor. Kapısı açık bir vaziyette duruyor, yatağı da bozulmamış. Hiç gelmedi, kesin... Gözlerimi devirip mutfağa geçiyorum. Her hangi bir kız arkadaşın da kalmıştır. Kafama takmayıp sıcacık yatağıma dönüyorum. Sabaha kadar uyuyamayacağımı bile bile kapatıyorum gözlerimi.

---

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açıp banyoya yürüyorum. Tam beklediğim gibi gözlerimin altları uyuyamadığım için şişmiş. En kısa zamanda doktora gitmeyi aklıma not ediyorum. Kimse bir şey anlamasın diye biraz makyajla kapatıyorum göz altlarımı. Kimsenin bana acımasını istemiyorum!

Makyaj yaptıktan sonra kahvaltı masasına geçiyorum. Ablam, annemin yanındaki yerini almış bile. Annem ise her sabah olduğu gibi bir şeye sinirlenmiş ve patlayacak yer arıyor.

"Günaydın..."

Neşeli çıkması için sabahtan beri uğraştığım sesim yine kötü çıkıyor. Annem beni umursamıyor bile dikkatli bir şekilde elinde ki gazeteyi inceliyor. Kesin yine masum(!) ailemizle ilgili bir haber yaptılar. Annem sonunda okumaktan bıkmış olucak ki, gazeteyi masaya fırlatıp ayağa kalkıyor. Hemen gazeteyi açıp okumaya başlıyorum.

Sandığım gibi ailemizden bir haber yapmamışlar. Bu gün ki konumuz Aziz Aslan ve çapkınlığı. Her zaman olduğu gibi Aziz gece feneri her hangi bir barda söndürmüş ve gazetenin magazin sayfasında yerini almış.

"Eski oyuncu Feray Eroğlu'nun yeğeni Aziz Aslan yine bir bar çıkışı görüntünlendi. Bir bayan arkadaşıyla mekanı terk eden yakışıklı, gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı. Acaba yanında ki güzel kim??"

Haberin yanında çekilen fotoğrafa çarpıyor gözüm. Kızın yüzü tam beli olmasa da, Aziz tabak gibi çıkmış. Bakışlarımı Aziz'den ayırıp kıza çeviriyorum "güzel" dedikleri kız hiç bir güzelliğe sahip değil. Yine gazetecilerin abartması. Gözlerimi devirip yemeğime devam ediyorum. Hem bu Azizin her zaman ki hali, neden annem sinirleniyor ki?

"Şımarıklık bu artık! Ben yapma diyorum ama beyefendi sanki inadıma yapıyor! Yetti artık! Onu aldığım güne lanet olsun!"

Annem, ard arda saydırırken ablam onu sakinleştirmeye çalışıyor. Ben hiç oralı değilmişim gibi yemeğime devam ediyorum. Çünkü biliyorum eğer araya girersem hesap bana kesilir. En iyisi susmak! Yemeğimi bitirdikten sonra ayağa kalkıyorum.

Yaz GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin