ilk bakış - Düzenlendi

18K 468 37
                                    

Eski çaglardan beri krallık savaşlarının yerini barış antlaşmaları almaya başladı böylece kan dökülmeden kraliyetler ve halkları huzur içinde yaşıyabileceklerdi ... Uzayda var olan gezegenlerin birinde geçiyor hikayemiz .
Bu gezegen hem diğer gezegenlerden daha güzel ve etkileyici hemde diğerlerine oranla ölümcül ve korkunç bi gezegen bu gezegenin ismi Sondra .

Bu gezegenin sağ tarafı hep güneşli bir havaya ve sımsıcak insanlara sahip bir ülkeydi. Buranın sahibi olan kral, artık tacını 18. yaşına girmesiyle birlikte prenses olucak güzeller güzeli kızı Rüya'ya devredicekti.
Rüya bal rengi gözleri ve uzun kumral saçlarıyla su gibi bir kızdı. Tek çocuktu. Küçük yaşta kaybetmişti annesini. Babası o küçükken başka bir kadınla evlenmişti. Tüm hayatı boyunca sarayda eğitim görmüş ve saraydan çıkmamıştı.

Sol taraftaki ülke ; Karanlık ve genellikle yağışlı bi havaya sahip, bilinmeyen yaratıkların yaşadığı bi yerdi. Bu ülkenin başında karanlığın Lordu olan Ateş vardı.
Karanlığın vücud bulmuş haliydi. Simsiyah saçları , kıpkırmızı gözleri kusursuz yüzünde inci gibi parlıyordu. Oysaki kusursuz görünüşünün altında bi canavar yatıyordu. Tüm yaratıklar ve karanlık ona hizmet ediyordu.

Bu iki ülke arasında kapı görevi gören farklı iklim tipine sahip karla kaplı, bi insanın hayatta kalamicağı kadar soğuk olan bi ormanlık vardı. Bu ormanda küçük canlıların yaşam alanıydı. Onlar Arilerdi. Görünüşleri farklıydı. Derilerinin rengi gümüs rengiydeydi. Kocaman gözleri ve patileri vardi. Şirin bi görünüme sahip olsalarda kızdıklarında son derece ölümcül olan canlılardır .

Sondra gezegeninde değişim kapıdaydı. Ateş, tahtın başına geldiği günden beri bir çok gezegeni işgal ediyor ve işgal ettiklerine yenisini eklemeye devam ediyordu. Karanlığı ve namını genişletiryodu. Haliyle diğer gezegenlerde yaşayanlar sıra onlarada geleceğini biliyorlardı.

Ateş, ölümle dans etmek gibiydi onu en iyi anlatacak kelimelerdi bunlar.
Krallığın başına geçtiği günden beri planladığı planını işleme koyup ilk kozunu oynamıştı. Tüm gezegenlere şu sözleri duyurmuştu. Sadece bir ülkeyle barış antlaşması yapacağını, işgal etmeyeceğini, aksine himayesi altına alıp koruyacağını dile getirmişti. Evet Ateş'i tanısalardı istediğini almak için her şeyi yapacağını bilirlerdi sonucu ne olursa olsun o her şeyin kontrolüne sahip olmak isterdi . Ateş' in teklifini duyan krallıklar ise her şeyden habersiz birbirleriyle yarışmaya başlamış ve onun gözüne girebilmek için çabalıyorlardı.Oysa ki boş bir çabaydı çünkü hedefi belliydi.

Bu haberi duyanlardan biriside Ateş' in krallık komşusu Aydınlık tarafın kralı yani Rüya' nın babasıydı. Bu ulaşılmaz bir fırsattı bu gezegene tek zarar verebilecek güçteki kişi Ateş idi ve bir fırsat sunmuştu. Kral'ın aklına birden karanlığın lordunu ülkesine davet etme fikri geldi. Ama eminde değildi fikri duymadan geri çeviredebilirdi lâkin denemeye değer bir fikir olarak gördü. Karanlık tarafa bi elçi göndermezdi sonuçta iki bölgeyi korumak amaçlı gezegeni ortadan bölen hiç bir varlığın yaşayamicağı kadar soğuk olan bir sınır vardı. Ordan geçmek için çabalasalar bile soğuk sınırın koruyucuları Ariler kesinlikle geçit vermezdi. O yüzden Arilerden bu daveti karanlık tarafın prensi Ateş' e iletmesini rica etmek en mantıklı olanıydı . Kral bir mektup yazıp Arilere iletti. Ariler mektubu alır almaz anında karanlıklar prensine ulaştırdılar.

Ateş, saçlarının siyahıyla aynı tona sahip kıyafetleriyle açıkcası gerçek olamicak kadar büyüleyici duruyordu. Simsiyah koltuğunda oturmuş şöminedeki kırmızı ateşde yanan odunları izlerken bir yandan da elindeki kadehi çeviriyordu. Dikkatini ve bakışlarını bozmadan, salona daha gelmeden varlığını hissettiği hizmetkarına seslendi.

Karanlığın EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin