"Abim yaptı"

Düşüncelerim Defne'nin sesiyle bölündü.

"Ne?"

"Tabloyu diyorum"

Bir kere daha dikkatle inceledim resmi. Rengarenk ve devasa büyüklükteki karmaşık resimde ne anlatmaya çalıştığını çözememiştim. Sanattan pek anlamazdım bir resmi beğenmem için sadece gözüme hoş görünmesi yeterdi.

"Ah! Güzelmiş. Ne anlatmaya çalıştığı hakkında hiçbir fikrim olmasa da"

Kıkırdadı.

"Çaktırma benim gördüğümde tuval üzerine atılmış sıradan fırça darbeleri"

Sanki önemli bir sır veriyormuş gibi kulağıma doğru eğildi.

"Sanattan anlayanlar için ise milyon dolarlık bir emek"

Onu taklit ederek bende başımı eğdim. Dışarıdan dedikodu yapan teyzeler gibi durduğumuza emindim.

"Sanırım milyon dolarım olmadığım için sanattan anlamıyorum"

"Kesinlikle. Yoksa senden harika bir sanat eleştirmeni olurdu"

Bu saçma sapan ilerleyen konuşma üzerine gülüşerek arkamıza yaslandığımızda ne ara ortadan kaybolduğunu anlamadığım Barış elinde iki koca bardakla yanımıza gelmişti. Birini bana birini Defne'ye uzatarak elini boşalttığında bedenini yeniden tekli koltuğun üzerine bıraktı.

"Allah muhabbetinizi arttırsın kumrular"

Barış imalı imalı güldüğünde Defne'de elindeki limonatadan bir yudum alıp cevap verdi.

"Ay sağ ol canısı darısı senin başına"

Bu sefer üçümüz arasında bir gülüşme oldu.

"Amin amin"

Barış televizyonu açtı ve kanallar arasında dolanmaya başladı. Bende oturduğum yere iyice yayılıp bakışlarımı ekrana odakladığımda uzun süredir takip etmediğim haber kanallarını gezdirmeye başlamıştım. İlgimi çeken herhangi bir şey yoktu. Defne ise ilgisini çekmemiş olacak ki telefonunu eline almış kendince bir şeyler yapıyordu. Bir müddet boş boş televizyonu, Defneyi, Barışı ve odayı her ayrıntısıyla incelemiş en son ilgimi çeken bir şey kalmadığında omuzlarımı aşağı eğerek yanaklarımı şişirmiştim.

"Üst katta sağdaki ilk oda senin"

Barış'ın sesini duymamla beraber aşağı düşürmüş olduğum omuzlarımı dikleştirdim. Sıkıldığımı anlamış olmasının sevinciyle oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktığımda hiçbir şey söyleme gereği duymadan adımlarım merdivenin olduğu yere doğru ilerlemişti. Yatak istiyordum. Üzerinde rahatça ve sessizce bir süre boyunca rahatsız edilmeden uyumak istiyordum.

Barışında söylediği gibi sağdan ilk odanın kapısını açarken karşılaştığım sıradan bir yatak odası manzarasından farklı değildi. Çift kişilik bir yatak, odanın merkez noktasını doldururken yanında duran komedinler klasik bir yatak odasından beklenen tüm ihtiyaçları karşılıyordu. Yatağın tam karşısında çok büyük olmasa da yeterli alana sahip olduğu belli olan bir dolap bulunurken yatakla dolap arasındaki boşluğun bir balkona açılması ilgimi çekmişti . Adımlarım ileriye doğru yönelirken uzun tül perdeyi çekiştirerek kenarda topladıktan sonra elim, yavaşça kapı kulpuna doğru gitti. Aşağı doğru ittirdiğim kulp tık sesiyle kapıyı aralarken soğuk esinti sakince yüzüme çarpıyordu.

YAZGI Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum