0.2

1.4K 67 27
                                    

Sabah Melisin araması ile uyandım.
"Nerdesin bay uykucu? Hadi kapıdayım çabuk çık."
" Ne! Kapıda mısın? "
"Evet Burkay bey artık ipleri elime alma zamanım geldi."
"Ne ipi ne diyorsun? Herneyse tamam hemen hazırlanıp geliyorum."
Telefonu kapatıp üstümü değiştirirken kendi kendime konuşuyordum.
" Bu kızı seviyorum ya "
"Hangi kızmış o bakıyım? "
Annem odaya girdi.
"Melis'ten bahsediyorum Anne"
" Bu kızın sadece arkadaşın olduğundan emin misin oğlum? "
" Anne lütfen gene başlama!"
Annem her fırsatta beni bu konuda sıkıştırıyordu. Güya Melis'in bakışları dostça değilmiş.
"Ne var oğlum sevgilin olabilir bunda utanılıcak bir şey yok ki"
" Annecim, canım benim o sadece arkadaşım tamam mı? Lütfen bu konuyu daha fazla uzatmayalım"
Annem daha fazla üstelemeden odamdan çıktı. Bende saçlarımı düzeltip çıktım.
"Selam Melis"
"Oo bay uykucu teşrif edebilmiş sonunda"
"Ya bana uykucu demekten vazgeç artık"
"Yalan mı?"
"İyi tamam değil ama hoşuma gitmiyor."
"Herneyse sen onu bırakta dün neler oldu onu anlat"
"Önemli bir şey olmadı sadece bayıldım"
"Ya evet hiç önemli değilmiş. Salak mısın sen?"
"Evet birazcık öyle olduğum söylenebilir"
"Konuyu değiştirme. Ne oldu,neden bayıldın?"
"Bir şey yemedim ondan oldu galiba bilmiyorum."
"Doktor bir şey demedi mi?"
"Bir sağlık problemi görünmüyor dedi."
"İyi bari."
Konuşmaya daldığımız için okulun oraya geldiğimizi fark etmemiştim.
Beraber okul kapısından girdikten sonra kantini geçip sınıfımıza doğru yöneldik. Sınıfa girdiğimizde bütün gözler bendeydi. Bunu fark edince direk Melis'e bir bakış attım. Bütün sınıfa bayıldığımı yetiştirmişti.
Tüm geçmiş olsunları dinledikten sonra sonunda sıramda yalnız kalabilmiştim. Defterimi çıkarıp bir şeyler yazmaya başladım, eğer yazmassam rahatlayamayacağımı biliyordum. Herkese mutluluk rolü yapıyordum ama içim kan ağlıyordu.
Yazmayı bırakıp telefonuma göz attım ama malesef ki mesaj gelmemişti.
Burak yanıma gelip selam verdi
"Selam Burkay geçmiş olsun daha iyi misin ?
"Teşekkür ederim. İyiyim saol."
"O zaman süper,akşam ki partiye geliyorsun yani?"
"Ne partisi, haberim yok."
"Umut'un evinde bir parti var"
"Aslında ben gelmesem iyi olur gibi"
Bir bahane üretmem gerekiyordu.
"Hayırı kabul etmiyoruz dimi Umut?
"Evet"
Sesin geldiği tarafa doğru döndüm meğersem Umut'ta burdaymış.
İçimden kabul etmek pek gelmesede kabul ettim
"Tamam peki sizi kırmayayım"
Umut ile Burak yanımdan ayrılırken Melisin bana doğru geldiğini gördüm. "Partiyi öğrenmişsin sanırım."
"Evet, sen de geliyorsun değil mi?
"Evet geliyorum."
"Ben erken çıksam iyi olacak gibi"
"Neden ki?"
"Partiden yeni haberim olduğu için giyecek hiçbir şey hazırlayamadım"
"Doğru diyorsun, tamam sen çık partide görüşürüz."
"Görüşürüz"
Okuldan çıkıp hızlıca eve geçtim ve gardrobumu karıştırmaya başladım.
Siyah pantolon,siyah tişört ve siyah bir deri cekete karar verirken kendimi yine siyahlara bürüdüğümü fark ettim.
"Acaba başka bir şey mi giysem?"
"Yok bence bu iyi ya"
"Oğlum bana bir şey mi dedin?"
"Hayır Anne kendimle konuşuyorum"
"Tamam oğlum."
Hızlıca bir duş aldıktan sonra karar verdiğim kıyafetleri giydim ve aynada kendime baktım. Yakışıklı olduğumu pek düşünmesemde yeşil gözlerim ve sarı saçlarımın bana bir çekicilik kattığını düşünmüyor da değildim.
Saçlarıma fön makinası ile şekil verdikten sonra biraz da elimle düzeltip sprey sıktım. Tamam işte hazırdım. İçimden pek gelmesede -hatta hiç gelmiyordu- bu partiye gitmem gerekiyordu.
Telefonla Melis'i arayarak onun ne durumda olduğunu öğrenmek istedim.
"Alo,efendim Burkay"
"Hazır mısın prenses"
"Hazır olmak üzereyim sen hazır mısın?
"Hazırım."
"Tamam sen çık bende gelirim birazdan zaten"
"Tamam."
Evden çıkıp partinin olduğu yere doğru yola koyuldum. Vardığımda içerisi dolmaya başlamıştı gelenlere göz atıp bizim grubu aradım. Bir kaç kişiyi görünce onların yanına doğru geçtim.
"Selam millet"
"Hoş geldin Burkay"
"Hoş buldum napıyorsunuz?"
"Herkesin gelmesini bekliyoruz. Melis gelmedi mi?"
"Aradım,gelir birazdan"
Biz konuşurken kapıdan Melis girdi ve yanımıza doğru geldi.
"Niye burdasınız izlemeye mi geldiniz?"
Beni kolumdan tutarak sürüklemeye başladı.
"Dur bir saniye nereye gidiyoruz küçük hanım."
"Dans etmeye."
"Keşke bir sorsaydın isteyip istemediğimi."
"İstememe gibi bir şansın yok beyefendi!"
"Peki öyle olsun bakalım, bu arada çok şık olmuşsun."
"Gerçekten mi? Teşekkür ederim."
"Sen de çok şıksın ama bu aralar sendeki bu siyah sevdasını anlamıyorum."
"Siyah güzel renk ya ondan"
"Yok yok bir haftadır bu sevdan arttı senin. Bir şeyler mi oldu Burkay bana anlatmadığın?"
"Hayır Melis. Biz dans etmeye gelmedik mi buraya?"
"Kaç bakalım nereye kadar kaçacaksın!"
Melis ile kendimizi müziğin ritmine vererek dans etmeye başladık. On dakika kadar sonra dans etmeyi bıraktık. Lavaboya gitmem gerektiği için Melisin yanından ayrıldım. Kalabalığın içinden geçerek sonunda lavaboya ulaştım. Aynadaki yansımama bakarken kapı açıldı. O tarafa dönünce gördüğüm manzarayla adeta dizlerimin bağı çözüldü ,hareket edemiyordum. Kapıdan giren kişi Can'dı. O da beni beklemiyor olsa ki ne yapacağını şaşırdı.
"Can!"
Sonunda ağzımdan bir kelime zorda olsa çıkmıştı.
"Burkay"
Kendimi tırnaklayarak bunun hayal olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordum.
Evet! Gerçekti
"Bu-bu-burda ne işin var?
"Arkadaşım çağırdı bende geldim."
"Seni çok özledim Can"
"Napabilirim Burkay. Bunu salaklığını yapmadan önce düşünecektin"
"Ya ne biliyim Can. Ben Selim abiye güveniyorum."
"Sorun orda ya zaten Selim abiye güveniyorsun ama bana güvenmiyorsun!"
"Can lütfen"
"Hem benim sevgilim var Burkay"
"Ciddi değilsin beni uzaklaştırmak için yapıyorsun"
"İster inan ister inanma hayatımda biri var ve seni umursamıyorum artık"
"Can bunu yapmış olamazsın"
"Yaptım şimdi sen defol git hayatımdan Burkay!"
Arkasını dönüp gitmişti. Son söylediği sözler kulağımın içinde defalarca kez yankılanıyordu. Öylece köşeye oturup kaldım.Gözlerimden yaşlar akıyordu biranönce eve gidip hıçkırarak ağlamak istiyordum ama Melis'e ne diyebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu şuanda beynim donmuş gibi hissediyordum. Son çare belki iyi gelir diye Selim abiyi aramak oldu.
"Alo efendim Burkay"
"Abi ben çok kötüyüm"
Konuşurken sesim titriyordu.
"Ne oldu kuzum neden ağlıyorsun?"
"Abi Can'la karşılaştık"
"Şimdi anlaşıldı neden bu kadar kötü olduğun. Ne dedi peki ?
"Sevgilisi olduğunu bir de hayatından defolup gitmemi"
Ağlamalarım hızlanmıştı
"Tamam canımıniçi sakin ol lütfen ve ağlamayı bırak"
" Abi ben Can olmadan yaşamak istemiyorum! "
"Saçmalamayı kes Burkay! Bunlar geçecek kuzum benim o seni gerçekten hak etmiyor. Sen daha iyilerini hak ediyorsun."
"Sevgilisi olduğu doğrumu peki?"
"Evet"
"Abi inanamıyorum bunu yapmış olamaz!"
"Sana diyorum Burkay.Can'ı tanımıyorsun,o yapar. Neyse benim şimdi kapatmam gerek Burkay."
"Tamam abi."
Telefonu kapattığımda ne yapacağımı bilmez halde aynadaki yansımama baktım. Gözlerim kan çanağına dönmüş yüzüm kızarmıştı.Hızlıca yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Melis'e bunu belli edemezdim.Biraz kendime geldikten sonra Melis'in yanına gittim. Annemin biraz rahatsızlandığı ile alakalı bir şeyler uydurdum. Gelmek için tutturmuştu ama bir şekilde ikna edip eve doğru yola çıktım. Yol boyunca göz yaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Eve geldiğimde önce Melis'e haber verdim ve annemin iyi olduğunu söyledim sonra odama kapanıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Geldiğimde evdekiler uyuyordu o yüzden sorun yaşamamıştım. Can'ın en sevdiği şarkı olan "Pera-Sensiz Ben"i defalarca kez dinledim. Dinledikçe daha fazla ağlayasım geliyordu fakat bunu yapmazsam rahatlayamayacağımı biliyordum. Sabaha doğru bitkin düşüp uyuya kalmıştım.

Kara Bulut (GAY)Where stories live. Discover now