Merhaba arkadaşlar ben aliyarajh33. Keyifli okumalar diliyorum:)
Aslında ben oraya gitmezdim ama saf, salak, aşık kankam için gitmeliydim.
Her neyse verilen adrese varmıştık. Arabadan indik.
Buğralar ve birkaç kız, garsona bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Orada dün akşamki çocuğu da gördüm.
Dengesiz, pislik, hilebaz, mikrop, gıcık, psikopat, zıkkım içesice, hödük, odun, ayı...
Tamam be sus artık! Bir de bana çok konuşuyor diyorsun!
İç ses keser misin lütfen? Öfkemi dışarıya atıyordumm!
Yakışıklı çocuk ama değil mi? Şunun şu gözlere bak!
Lan, çüş! Neyin kafasını yaşıyon iç ses! Mal mısın sen?
Şimdi sen bu çocuğa çirkin mi, diyorsun?
Te, ben niye öyle diyim ki? Güzel saçları falan var ama pislik!
Ben iç sesimle laf dalaşına girmiştim.
Daha sayardım ben ona ama Melis beni sürükleye sürükleye kafenin içine sokmuştu.
Kafeye girdiğimizde Melis, Buğra' ya yapışmış, şapur şupur öpüyordu.
Çocuk napsın, kendini geri çekmeye çalışıyordu!
Çocuğun bu halini gören ben, durur muyum? - Hayır!
Hemen Melis' in koluna yapıştım. Ve kendime doğru çekmeye başladım.
Beni çok zorlamıştı. İkimiz beraber yere düştük.
Bu halimiz pek hoş gözükmüyordu.
İkimiz de yerden kalkmaya çalışıyorduk.
Ancak ne Buğra, ne de Hakan kalkıp yardım etmişti.
Onlar sandalyelerinde oturmuş, gülmekten kırılıyorlardı.
Sadece... Sadece o Mikroskobik Canlı... Yalnızca o gelip yardım etmişti.
Beni kolumdan tutup kaldırırken: "Çok mu komik lan! Güldüğünüz kadar komik olsaydı, sanırım ben de gülerdim, değil mi?" dedi sinirle.
Ben kalktıktan sonra Melis' i de kaldırdım. Beni yerden kaldıran Odun' un yanına giderek, sessizce: "Teşekkürler Oduncum!" dedim.
Sonra da kafenin kapısına doğru yürümeye başladım.
Melis gelmemek için diretiyordu. Ama ne çare!
Ben ona yürümesi için söylenirken arkamdan: "S-sen... Sen bana Odun mu dedin?" cümleleri geldi.
"Hadi kanka, zorlama koş! Hadi hadi!" dedim Melis' e korkuyla.
O da neci lan?
Melis beni bırakıp, tabanları yağlamıştı.
Koşuyordum. Kafeden uzaklaşmıştık.
Oduncum hala arkamdaydı.
Melis de bayağı uzaklaşmıştı.
Melis' e bağırdım: "Allah belanı versin kankaaa! Lan ben senle görüşçem lan evde!"
Aha lan, bir kapı!
İç ses kes sesini, altıma yaptım oldum lan korkudan!
Yok be, bu sefer yardım ediyorum! Kapıdan içeriye gir de izini kaybettir.
Bura neresi lan?
Apartmanın giriş kapısı, işte gir şurdan. Bu devirde kapısı açık apartman bulmak zor!
Tamam, giriyorum!
Şu iç ses ilk defa bir işe yaradı! Sağolsun.
Açık olan apartman kapısından içeriye girdim.
Kapıyı kapatmadan hızla içeriye girmiştim.
Arkamdan o geldi. İçeriye girdi.
İşte şimdi sı*tın kızım!
Kes lan iç ses, fikri ver yapınca dıdtın de! Hadi şimdi de konuşsana, aptal!
Bu söylediğime alınmıştı sanırım iç sesim. Cevap vermedi.
Şu an daha önemli bir konu var.
Anasını satayım ya, kesin dayak yicem!
Arkamdan gelmişti. Ben de ellerimi havaya kaldırarak hıçkırdım: "Eee... Şeyy... B-ben... Ben özür dilerim. Şimdi beni bırak da gideyim ha! Barıştık mı? Ha? Hadi çak bir beşlik! Kanka olalım! Ne dersin? Hadi ya bırak beni de gidim, lütfen! Bak özür dilerim. Ben... Ben böyle sinirleneceğini tahmin etmemiştim. Ya cevap verseneeee...! " diye hızlı hızlı konuşmaya başladım.
Konuşmamı yarıda bırakan şeyse...
O...
O beni ısırmıştı.
Ne olduğunu anlayamadan, kendimi yerde bulmuştum.
Her yanımda bir sızı vardı ve...
Ve uyumaya ihtiyacım vardı.
Kalbim ağrıyordu, kanım çekilmiş gibi hissediyordum.
Zorlukla: "N-ne yaptın sen?" diyebilmiştim.
Yanıma eğildi: "Ben... Özür dilerim! Sen kaç yaşındasın?" dedi ağlamaklı ses tonuyla.
"On yedi, on yedi yaşındayım!" dedim.
Ve kendimi sonsuza dek sürecekmiş gibi hissettiğim uykunun, o sıcak kollarına bıraktım.
Vee son!
Arkadaşlar bölüm nasıl olmuş?
Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı esirgemeyin!
Şimdi diceksiniz ki, o yıldıza vote deniyor.
Ben de dicem ki: "Herkes ona vote diyor, biz bir değişiklik yapalım ve bu kitapta, ondan 'yıldız' diye bahsedelim:)
İyi günlerrr!
Eğer kitap yazıyorsanız; bol yıldızlı ve bol yorumlu günler!
Kendinize iyi bakın:p
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anasını Satayım Ki Sevgilim Bir Vampir
Vampire"Sen kafayı mı yedin? Vampirler gerçek değildir." diye söze girmiştim. "Sen öyle san!" diyerek üstüme saldırdı. Oha, o neydi öyle! Kolum, başım, boynum, bacaklarım... Kısacası her yanımda bir sızı vardı. "Ne yaptın sen?" dedim. "Ben... Ben bilm...
