"Ne cezası çocuk muyum ben ya?" diye mızmızlandım vereceği cezayı düşünürken. Emir, laptobu çantasından çıkarıp kolunun altına aldı ve yanıma oturup laptobu kucağına koyarken "Çocuk değilsin ama küçüksün, benim küçüğüm." diyerek saçımı öptü. Gülümsemekle yetindim.  "Yuvayı dişi kuş yaparmış, her şeyi senin seçmeni istiyorum." dediğinde "Ama sen..." dedim ve devam edip etmemek arasında kaldım.  "Sen zevkli bir kadınsın Zeynep, kendini küçümseme." dediğinde ona bakarak gülümsedim. "Öyle diyorsan..."  dedim ve birlikte birkaç ev seçtik. Fazla lüks olmasını istememiştim, evin içinde birbirimizin yüzünü görmeyeceğimiz kadar kocaman bir ev istemiyordum. Bu yüzden aşırı büyük olmayan bahçeli, semt olarak Emir'in istediği evlere bakmıştık. Buradan döndüğümüzde o evlere emlakçıyla beraber bakacak, ona göre karar verecektik. Emir'se düğün konusunda benim sadece gelinliğimi, düğün mekanını, konsepti seçmemi, geri kalan her şeyi onun halledeceğini söylemişti. Bana da kabul etmek kalmıştı.

***

Sabahın yedisinde, gözlerimi adeta delip geçen rahatsızlık verici güneş ışınlarının sebebiyle aralarken, ilk işim yanımda yüzüstü yatan başı bana dönük Emir'e bakmak oldu. Ona bakınca istemsizce tebessüm edip, gözlerimi yataktan görünen manzaraya çevirdim. Şafak sökmüştü, az önce uyanmama sebep olan güneş şimdi bulutun arkasına saklamıştı kendisini.

Emir'in de uyanmaması amacıyla perdeyi çekmek için yataktan kalkacakken bana yaklaşıp başını göğsüme koymasıyla öylece kalakaldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Emir'in de uyanmaması amacıyla perdeyi çekmek için yataktan kalkacakken bana yaklaşıp başını göğsüme koymasıyla öylece kalakaldım. Bir süre sonra elimi uyanmasından korkarak yavaşça saçlarına getirip okşamaya başladım. Siyah saçları uzamış, yumuşacık tutamların elimle temas etmesi mutlu olmamı sağlıyordu. Gülümseyerek saçlarını okşamaya devam ettim, biraz sonra sırtını bana dönünce yataktan kalkıp perdeyi çektim. Artık bir kere uyanmıştım, bir daha uyuyabileceğimi hiç sanmıyordum. İlk işim üzerime Emir'in dün verdiği gri kapüşonlusunu giymek oldu, onun kokusu sinmişti, kokusunu seviyordum. Üşümeyeceğimi düşünüyordum çünkü evin içi sıcaktı dışarısı da sıcak gibi duruyordu.

Yürüyüş yapsam fena olmazdı. Bir şeyler atıştırdıktan sonra askılıkta asılı deri ceketimin cebinden kulaklığımı alıp, evden çıktım. Sakin bir şarkı açıp, gülümseyerek tempolu bir yürüyüşe başladım.

Poyraz dün gece hareketliydi fakat uyandığımdan beri hareket etmemişti. Babası gibi uyuyordur diye düşünüp yürümeye devam ettim.

Hava mis gibi kokuyordu, yürüyüş yapmak bana iyi gelmişti. Eve geri dönüş yolunda yürürken telefonumun çalmasıyla ekrana baktığımda Emir'in aradığını gördüm. Aramayı cevaplarken endişeli sesini duydum. "Neredesin sen? Delirtecek misin kızım sen beni?" Gülümsedim. "Birileri endişelenmiş mi?" diye sordum gülerek. "Neredesin?" dedi vurgulayarak. Sinirlendiğini anlayıp uzatmamaya karar verdim. "Yürüyüşe çıktım, geri dönüyorum az kaldı." diyerek ona açıklama yapıp yorulduğum için olduğum yere oturdum. "Geliyorum." deyip kapatınca ben de denizi izlemeye başladım. Güneşin ışıkları denize vuruyor, ortaya harika bir görüntü çıkıyordu. Denizi seviyordum.

Sana TutsağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin