on sekiz │lâlüebkem│

En başından başla
                                    

Yasemin'i kanatlarının altına alış sebebi aslında yalnızca onu korumak için olacaktı. Fakat bir süre sonra hayatına alabileceğini hissetmişti Afran. O kadar masum ve bir o kadar yaralıydı ki o kadın, ona kol kanat germek istemişti. Onu korumak için her şeyi yapacağını biliyordu. Koruma içgüdüsünü aşkla karıştırmaktı belki de onun ki. Sevmişti elbette Yasemin'i. Hatta çok sevmişti. Fakat aşk...

Aşk... Bir anda oluverirmiş aşk, onu öğrenmişti Afran. Ne kadar büyük konuşursa konuşsun, yürek seçerdi aşkını. Ve fark dahi etmezdiniz. Onu gördüğünüz her an çeperlerinizi zorlayarak çarpan kalbinizi ve kuruyan dudaklarınızı fark ettiğiniz an ise... İşte o an aşka tutulduğunuzu anlardınız. Ve o kişiyi seçme hakkına sahip değildiniz.

Tepsiden kahvesini alırken dahi çekmemişti Piran Kızı'nın ışıkta sarımtırak bir tona bürünen irislerinden bakışlarını. O da inatla içine içine bakıyordu gözlerinin. Gözleri konuşuyor, hisleri birbirine çarpışıyordu ama ikisi de suskundu. Uzun bir sürede konuşacak gibi değillerdi bu gidişle.

Kahvesini veren kadın hızla salondan çıkarken çıkışını izledi. Kapıdan çıkıp da herkesin görüş alanı dışında olduğu an da kendisine dönen kadın, yüreğinin teklemesine sebep oldu. Döndüğü an savrulan şalının altından gözüken ipek saçları büyülenmesine sebep oldu. Ne güzel bir kadındı öyle. Kedigözlerini belirginleştiren makyajı ile fethetmişti Afran'ı bir kez daha. Dudaklarının parlak ve şekerimsi görünümü ile kanının kaynamasına sebep olurken, güzelliği ile bir kez daha büyülemişti.

Piran Kızı'na bakmaktan kahvesini içememişti bu yüzden aceleyle fincanı dudaklarına götürüp ilk yudumunu aldı. İlk yudumu aldığı an ise şok oldu. Öksürmemek ve ağzındaki tuzlu kahveyi çıkartmamak için adeta direndi. Çok zor da olsa kahveyi yutmayı başardı. Ardından hayretler içerisinde başını kaldırıp Piran Kızı'na baktı.

Şayet bilseydi bu kahveyi içerken bu kadar zorlanması Piran Kızı'nın çehresinde böylesine muhteşem bir tebessüm konduracak, işte o zaman dünya üzerindeki bütün tuzlu kahveleri içerdi. O böylesine mutlu olacaksa eğer, her şeyi yapmaya hazır olduğunu hissediyordu. Bu duygular işte, onu korkutan yegâne şeylerdi.

Kahveyi zor olsa da içti. İlk seferinde tuzlu beklediği kahvenin normal çıkmasına da şaşırmıştı. Fakat bu sefer de beklemiyordu Piran Kızı'nın elinden tuzlu kahve içmeyi. O yüzden bu kadar şaşkındı.

Nişanı planlayan büyükleri dinledi ve bir yorumda bulunmadı. Yalnızca şu düğünün bir an önce olmasını ve Piran Kızı ile bambaşka bir hayata başlamayı istiyordu. Diğer şeylerin ne zaman oldukları o kadar önemli değildi onun için. Bunu aynen babasına da söylediği için içi de rahattı ayrıca.

***

Ofisinde oturmuş harıl harıl çalıştığı bir anda kapısının sertçe açılmasıyla sinirle başını kaldırdı. Karşısında kardeşi Mustafa'yı görmeyi beklemiyordu. Bu yüzden kendisini sakinleştirmesi gerekecekti. Malum, gelen kişi bir başkası olsa tüm sinirini boşaltacaktı zaten. Mustafa olunca içine atmak durumunda kalmıştı.

"Ne bu şiddet? Sakin olsana kurban." Diyerek Mustafa ile alay eden Afran, birazdan duyacaklarından bihaber oluşundan bu denli rahattı.

"İnan bildiklerimi öğrendiğin zaman benden daha kötü bir halde olacaksın!" diye yanıt veren kardeşinin sözleriyle kaşları derinden çatıldı. İçine bir anda düşen kötü his ile birlikte sırtını dikleştirdi ve zümrüt karası gözlerini bir an çekmedi Mustafa'nın üzerinden.

"Yasemin..." demesiyle gözlerini yumdu Afran. Ne de olsa duyacağı haberin hayırlı olmadığı aşikârdı. "Hastaneden kaçmış."

Gözleri ani bir şekilde açılırken, yüreğine çöreklenen hissin boğazına yapıştığını hissetti. Bu olamazdı.

AĞA [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin