19 • 'Önemli Konuşma!'

En başından başla
                                    

Bana doğru eğilip fazlasıyla yaklaştı, tam bir şey söyleyecekti ki birden geri çekildi. "Hiç." Kaşlarım birden çatılırken Azman arkasını dönüp kendi dairesine doğru yöneldi. Bu herifte bir şeyler vardı ama ne olduğuna dair fikir bile üretemiyordum. Hareketleri çok garipti, sanki hiç o değil gibiydi.

"Hey!" diye seslendiğimde derin bir nefes alıp tekrar duraksadı ve ağır ağır başını bana çevirdi.

"Yine ne var?"

"Tüm bu hallerin bana verdiğin söz yüzünden değil mi? Anlamalıydım ama merak etme herkesin benim gibi sözüne sadık olmasını beklemiyorum. Kaçmana gerek yok, boş ver gitsin." Aslında nedeninin bu olmadığına emindim ama bu yol da bana asıl soruna gideceğim yolu aralayacaktı.

"Ne sözü?" derken kaşları çatıldı.

"Beni bu kızdan kurtar Asi. Ne istersen yaparım Asi," diyerek bu kez ben onu taklit ettim.

Eli alnına gitti ve bakışları yere indi. "Söz verdim," dedi kendi kendine. "Evet, bu sayılmaz. Üzgünüm kardeşim çünkü söz verdim."

Kardeşim mi? Ne saçmalıyordu acaba?

"Anlamadım," dediğimde başını bana çevirdi.

"Yok bir şey. Tamam, sözümü tutacağım. Bugün patron sensin."

"Güzel," dedim ve ellerimi ovuşturup sırıttım. Bu hareketime karşı onunda sert ifadesi yumuşadı.

"Abartmazsın değil mi?"

"Aa! Saçmalama. Ben sen miyim?" Elimle gelmesini işaret ettim ve o da itiraz etmeden tekrar yanıma geldi.

"Tamam, ne istiyorsun?"

Parmak uçlarımda yükselip kulağına eğildim. "Dolma."

Gözleri bana kayınca bir an yutkunur gibi oldu ama sonra söylediğim şeyi idrak etmiş olmalı ki "Ne?" dedi.

"Dolma istiyorum."

Derin bir nefes alıp telefonunu çıkardı ve bir kaç tuşlama yaptı ama ben telefonu elinden kaptım. "Lokanta yok." Elini uzatıp telefonu almaya çalışınca ceketimin cebine attım ama pes etmeyip ceketimin cebinden telefonu almaya çalıştı. Gıdıklanınca güldüm ve ellerini yakaladım. "Gerçekten şu an beni taciz ediyorsun," dedim kahkahalarımı bastırarak. Bir kaç saniye anormal bir şey söylemişim gibi bana baksa da birden geriledi.

"Telefonumu ver Esra," dedi sinirlenerek.

"Telefon yok Azman."

"Bana şöyle seslenmeyi kes! Yoksa..."

"Yoksa ne?" diye diklendim.

Bir an üzerime gelir gibi olsa da "Hasbiptir!" dedi sinirle. Sözü üzerine sırıtmadan edemedim, bu benim küfür sansürümdü.

Ardından yine bana bakıp "Hay! Lanet!" diye tısladı. "Yapacağım dolmayı ama nasıl yapıldığı konusunda hiçbir fikrim yok. Bana tarif lazım. O yüzden o telefona ihtiyacım var."

Daha da sırıtmama mani olamadım. "Üzgünüm güzelim ama kendin bulmak zorundasın. Unut telefonu ve artık şu dolmaları yap."

Şaşkınlıkla kalakalsa da sinirli hali uçup gitti ve sonunda bir kahkaha patlattı. "Yemin ederim delisin sen," dedi ve yanımdan geçip içeri girdi. Mutfağa doğru ilerleyip dolapları karıştırdı ve sonunda başını bana çevirdi. "Malzeme eksik. Daha doğrusu evde dolmalık tek malzeme var. O da tencere." Ayağa kalkıp bana döndü. "Siz bu evde ne yiyorsunuz Allah aşkına? Dolapları falan mı kemiriyorsunuz?"

"Ha! Yok hayır. Acıkınca fırından ekmek alıp alt sokaktaki lokantanın camına banıyoruz. Lokanta sahibi İhsan ağabey, çok iyi adamdır. İzin veriyor sağ olsun."

KÜFÜR YOK! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin