Ay Loat Yu! (Yazım Hatası, Yey!)

1.4K 113 12
                                    

Adrien
Sabah telefonumun zil sesine uyandım. Alya beni arıyordu.
-Efendim Alya?
-Adrien...Nino'yu da al, bizim odaya gel. Bunu görmen gerek.
-Tamam, geliyorum.
Üstümü giyindim. Nino'yu uyandırdım.
-Ne oluyor dostum? Daha saat çok erken!
-Alya bize bir şey gösterecekmiş. Çabuk ol, giyin.
Giyindi. Alya'nın odasının kapısını çaldık.
-Alya, biziz.
Kapı açıldı.
-Ha, çocuklar geldiniz. İçeriye gelin. Bunu görmeniz lazım.
İçeriye girdik. Etrafa baktım.
-Dostum, bu da ne!?
Nino'nun gösterdiği yere baktım. Ve donakaldım.
Duvara Marinette'e yazdığım mektuplar yapıştırılmıştı. Üstünde koyu kırmızı büyük harflerle yazılmış bir cümle göze çarpıyordu.
"I LOATHE YOU!"
Yazının altında bir fotoğraf vardı. Yaklaşıp baktım. Bu Lila ile benim öpüşürken çekilmiş fotoğrafımızdı!
-Ama bu imkânsız! Ben Lila'yı öpmedim ki! Ben hep sizin yanınızdaydım! Hem... "I loathe you!" ne demek?
-İngilizce "Senden tiksiniyorum." demek, dedi Alya.
Nino yazıya elini sürdü.
-Ruj...ve az miktarda da kan. Bunu yapmaktaki amacı neydi acaba?
-BENDEN TİKSİNİYOR! Ama neden!? Ben bir şey yapmadım! Hepsi o şeytan Lila'nın başının altından çıktı, kesin! Ama...bunu nasıl yapabildi? Ben aynı anda iki yerde olamam ki!
Lobiye indim. Marinette oradaydı. Beni gördü, bir süre gözlerimizin içine baktık. Bana duygusuzca bir bakış atıp sırtını döndü. Merdivenlere oturup başımı, dizlerimin üstüne koyduğum kollarıma gömdüm. Birinin omzuma elini koyduğunu hissettim. Baktım. Alya ve Nino yanımdaydı.
-Dostum...iyi misin?
-Değilim. Ne yapmalıyım? Marinette'e kendimi affettirmeli miyim, yoksa Lila'nın foyasını mı ortaya çıkarmalıyım?
-İstersen Marinette ile aranı biz yapabiliriz.
-Hayır, istemiyorum. Onu kendim kazanmalıyım.
-Peki, o zaman sana bol şans.
Yanımdan ayrıldılar. Ben de Marinette'i izlemeye başladım. Bana bakınca bakışlarımı kaçırdım. Bana doğru yürüdü.
-Ne bakıyorsun?
Cevap veremedim, başımı önüme eğdim.
-Lila diğer kızlara baktığında sana kızmıyor mu?
-Diğer kızlar umurumda bile değil...
Bendeki bu ani atağa şaşırmıştı galiba. Başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım.
-Çünkü bu dünyada benim görebildiğim tek kız sensin.
Donakaldı, yüzü kızardı. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Sonra kendini toparladı ve yine buz gibi bir sesle konuştu.
-İyi ya, seyret madem.
Lobiye geri döndü. Ben de hayran hayran onu süzmeye devam ettim.

~~~

Bu gece de parti vardı. Partiye geldiğimde Lila'ya yüz vermemeye çalıştım.
-Marinette'i gördünüz mü?
-Hayır, görmedik.
-Peki, teşekkür ederim.
Birden çalan hareketli şarkı durdu ve slow çalmaya başladı. Lila ve Chloé benimle dans etmek için geldiler.
-Üzgünüm kızlar ama ikinizle birlikte dans edemem.
Bir kadın şarkı söylüyordu.
-Adrien, sahneye bak!
Sahneye baktığımda Marinette'i gördüm.

Kullanılmış hissediyorum.
Ama ben seni hâlâ özlüyorum.
Ve ben bunun sonunu göremiyorum.
Sadece öpücüğünü dudaklarımda hissetmek istiyorum.
Bütün zaman geçip gidiyor
Ama ben sana hâlâ nedenini anlatamıyorum.
Seni görmek bana her gün acı veriyor.
Sana ne kadar ihtiyacım olduğunu fark et.

Senden nefret ediyorum, seni seviyorum.
Seni sevdiğim için kendimden nefret ediyorum.
Seni görmek bile istemiyorum ama yerine başka birini de koyamıyorum.
Senden nefret ediyorum, seni seviyorum.
Her şeye rağmen senden vazgeçmediğim için kendimden nefret ediyorum.
Sen onu istiyorsun, ona ihtiyacın var.
Ve ben hiçbir zaman o olamayacağım.

Uyuyamadığım zamanlarda seni özlüyorum;
Kahve molalarından sonra, çünkü hiçbir şey boğazımdan geçmiyor.
Bu, kalbime acı veriyor.
Bütün hatıralarını yok ettim ama unutamadığım bir şeyler var.
Beni özlüyor musun? Çünkü ben seni özlüyorum.
Sana tamamen bağımlı oldum.
En yakın arkadaşın seni kırabilir mi?
Ve sevdiğin kişi kalbini öldürebilir mi?

Sana senin gibi karşılık verseydim bundan nefret ederdin.
Bunun doğru olduğunu kanıtlardım ama sen ilgi bile göstermezdin.
Mesaj yazdığım anları hatırlıyorum.
Sonra boş veriyorum.
Öyle ya, ben yalnızca telefon başında beklediğimi görüyorum.
Hislerini gizli tutarak ne elde ediyorsun, söylesene?
Birini seviyorsan yüzüne söyle.
Ve onu yakala, asla gitmesine izin verme.

Senden nefret ediyorum, seni seviyorum.
Seni sevdiğim için kendimden nefret ediyorum.
Seni görmek bile istemiyorum ama yerine başka birini de koyamıyorum.
Senden nefret ediyorum, seni seviyorum.
Her şeye rağmen senden vazgeçmediğim için kendimden nefret ediyorum.
Sen onu istiyorsun, ona ihtiyacın var.
Ve ben hiçbir zaman o olamayacağım.

Yalnızız ve sen onu seyrediyorsun
Sanki dünyada gördüğün tek kızmış gibi.
Onunla ilgilendiğin gibi kimseyle ilgilenmedin.
O yanındayken kimseye önem vermedin!
Yalnızız ve sen onu seyrediyorsun
Sanki dünyada gördüğün tek varlıkmış gibi.
Nasıl fark edemiyorsun
Böyle yaparak yavaşça beni öldürdüğünü?

Senden nefret ediyorum, seni seviyorum.
Seni sevdiğim için kendimden nefret ediyorum.
Seni görmek bile istemiyorum ama yerine başka birini de koyamıyorum.
Senden nefret ediyorum, seni seviyorum.
Her şeye rağmen senden vazgeçmediğim için kendimden nefret ediyorum.
Sen onu istiyorsun, ona ihtiyacın var.
Ve ben hiçbir zaman o olamayacağım.

Birbirine sarılarak dans eden çiftler, şarkı bittiğinde ayrılarak Marinette'i alkışlamaya başladılar. Marinette de seyircilerin önünde saygıyla eğildi. Spot ışığı yüzüne vurduğunda onun ağladığını gördüm. Koşarak sahneden uzaklaştı ve çıkış kapısına doğru yürüdü. Ben de yavaşça onu takip ettim. Kızlar tuvaletine girdi. Kapı açık olduğu için ben de onu seyretmeye başladım. Marinette bir aynanın karşısında derin derin nefes alıp veriyordu. Birden aynaya yumruk attı ve ayna çatladı. Marinette'in gözyaşları şiddetlendi. Sonra el çantasını lavabonun kenarına koydu. İçinden bir iğne aldı ve parmağına batırdı.
-Ah!
Sonra da gözümün önünde aynaya yazı yazmaya başladı!
Aynaya benim anlamadığım bir cümle yazdıktan sonra üzerinden rujla geçti. Sonra o ruju dudaklarına sürdü. Akan maskarasını sildi ve yeniden tazeledi. Gülümsemeye çalıştı ve topuklarını vurarak oradan ayrıldı. Ben de hemen Alya'yı aradım.
-Çocuklar...kızlar tuvaletinin oraya gelin. Bunu görmelisiniz.
Az sonra Alya ve Nino oradaydı. Benimle beraber aynada yazılı olan cümleye bakıyorlardı:
"I hope I can be your girl in another life."
-Ne demek bu?
-"Umarım başka bir hayatta senin sevgilin olabilirim." demek, dedi Alya.
-Ne kadar da umutsuzluk barındıran bir sözcük. Zavallı. Artık sınıra gelmiş olmalı.
-Birincisi, o zavallı değil. İkincisi, sınıra gelmesi gereken kişi o değil. Bana nedensiz küsen o!
-Adrien, bir sebebi var. Fotoğrafta da gördük. Senin Lila'yı öpmediğine ve bunu tamamen Lila'nın tezgahladığına inanıyoruz ama buna Marinette'in de inanması lazım. Neden ondan özür dilemiyorsun?
-Hıh, sanki dilesem kabul edecek! Beni dinleyeceğinden bile şüpheliyim.
-Adrien, o kızın en çok sana ihtiyacı var. Gönlünü al, yoksa çok geç olacak.
-Geç derken...diskoya biraz daha geç kalırsak öğretmen şüphelenecek. Hâlâ kızlar tuvaletinin önünde çömelerek sohbet etme niyetinde misiniz, dedi Nino. Biz de ona hak verip ayağa kalktık ve disko alanına doğru yürüdük.
Masaya oturduk. Etrafta gözlerim Marinette'i arıyordu. Ve buldu da.
Ama keşke...
Keşke bulmasaydı.

Sevgili Mektup ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin