on dört │divane│

Start from the beginning
                                    

Çok büyük konuşmuştu. Piran Kızı'nı istemediğini söylerken, ailesini evlilik sonrasıyla tehdit ederken çok büyük konuşmuştu. Büyük sözleri sebep olmuştu yüreğine düşen cemreye. Pişman olacak mıydı, işte orası tam bir muammaydı.

Arabasını Piran Konağı'nın önüne park edip açık konak kapısından hızla içeri girdi. Ne yaptığının bilincinde değildi. Konağa öylece girip, Deran'ı görebileceğini düşünmüş olması bile uçuk bir hayal iken şimdi konağa giriyor olması onun için bile imkânsızdı. Fakat olmuştu bir kere. Zamanı geri almaya kimin gücü yeterdi ki zaten?

"Afran?"

***

Üzerine lila etekleri uçuş uçuş elbisesini giydikten sonra beyaz şallarından birini çıkartıp rastgele saçının üzerine örttü. Omuzlarının biraz aşağısında olan uzamış saçlarını salık bıraktı. Şalın altından hafifçe görünen saçlarına aynadan bakıp, kehribar gözlerine sürmesini çektikten sonra odasından çıktı Deran. Neçırvan Ağabeyinin onu beklediğini söylemişti çalışan kızlardan biri. Bu yüzden ilk iş olarak avluya inmeye karar verdi. Nasıl olsa ağabeyi ya avludaydı ya da salonda.

Merdivenlerden indiği sırada sırtını gördüğü adam ile adımlamaya hazırladığı ayağı havada asılı kaldı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra cidden O'mu diye dikkatle baktığı anda ağabeyi Neçırvan'ın dudaklarından dökülen isim ile bedeninin titrediğini hissetti.

"Afran?"

Merdivenin tırabzanına tutunup dengede kalmaya çalıştı. Aksi takdirde orada olduğunu haykırırcasına atan kalbi dengesini yitirttirip düşmesine sebep olacaktı.

"Neçırvan," diyerek adeta dalga geçercesine bir doğallıkla ağabeyine bakan adama şaşkınlığı had safhada bir ifade ile bakmaktaydı.

Şaka olmalıydı bu. Afran Bejindar, zümrüt karası gözlerini de alıp gelmiş olamazdı konaklarına. Aksi takdirde olacaklardan korkuyordu Deran.

"Ne işin var senin burada?" diye sorarken birkaç adım attı Afran'a doğru Neçırvan. Samimi bir şaşkınlık yaşıyordu. Böylesine pervasızca konaklarına gelerek ne yapmaya çalıştığını delicesine merak ediyordu ayrıca bu adamın.

"Deran ile konuşmam gerek."

Yüreğinin sıkıştığını hissetti o an. Olanları uzaktan izlerken böyle oluyorsa, birde birazdan olaya dâhil olduğunda neler olacaktı korku ile merak ediyordu. Ayrıca Afran Bejindar ne dediğinin farkında mıydı? Ağabeyinin karşısına geçmiş kendisi ile konuşmak istediğini söylüyordu. Gerçekten şakacı tarafından uyanmış olmalıydı bugün.

"Şaka mı bu?" derken afallamış bir haldeydi Neçırvan. Bu adam öylece elini kolunu sallaya sallaya bu konağa girip, kız kardeşi ile konuşabileceğini mi zannediyordu gerçekten?

"Neçırvan, lütfen! Mani olmaya kalkma çünkü izin vermem mani olmana! Deran ile konuşmak zorundayım!"

Afran'ın sözlerinin artçı şokları ile sarsılırken, merdivenlerde ne kadar daha kalabileceğini düşünüyordu. Çünkü kendisi inmez ise doğal bir şekilde ineceğe benziyordu bu merdivenlerden.

"Afran Bejindar, tüm konağı başına toplamadan geldiğin yere geri dön. Elimden kurtulamazsın aksi halde bilesin!"

Olayların karışacağını anladığı an harekete geçen Deran, saniyeler sonra avluda buldu kendini. Avluya ayak bastığı an iki adamın bakışlarını da üzerine çekmiş olmaktan mütevellit biraz kabuğuna çekilir gibi olsa da yine de pes etmedi.

"Ağabey," dedi Afran'a saniyelik bir zaman diliminde baktıktan sonra. Saniyelik bir an bile gözlerine değen zümrüt karası gözlerle dünyasını ters düz ederken nefes almakta zorlandığını hissetti. "Olay çıkmasın lütfen."

AĞA [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now