"Ondan vazgeçmem için kalbimi sökmeniz gerek. Hatta kalbimi sökmeniz bile ondan vazgeçmemi sağlamaz, beni yerin dibine de gömseniz, kalbimi paramparça edip köpeklere yedirseniz; yine de vazgeçemem ondan."

Babamınkiler hariç tüm bakışlar Ezra ve benim üzerimde gidip geliyordu. Babamın bedeni kaskatı bir şekilde sessizce Ezra'yı dinlemişti ama sinirli olduğu hızlıca alıp verdiği nefeslerinden belli oluyordu.

"Onu ne kadar sevdiğin zerre umurumda değil. O benim kızım ! Canım, her şeyim ! Ona bir şey olmasına izin vermem. Şimdi git bu evden, kızımın hayatından."

Ağzımı açmıştım ki babamın bana dönmesiyle öylece kalakaldım. Hızlı adımlarla bana gelirken yerime pusmuştum. Burada olduğumu fark etmişti demek. Önüme gelip dikildiğinde, gözlerimi yüzüne bakmamak için zorluyordum. Babamın yıkılmış ve dağılmış halini görmek istemiyordum. Canım fazlasıyla yanıyordu zaten. Babamın elleri elimi kavradığında, içime doğan umut ışığı ile babamın gözlerine baktım. O da aynı şekilde bana baktı fakat o an nefesim kesilmişti. Babamın gözlerindeki o ifade kalbimi durduracak kadar korkmamı sağlamıştı. Elleri parmağıma kayıp, alyansım ve tektaşıma dokunduğunda ne yaptığını anlamıştım. Dehşet içinde elimi babamdan kurtarmya çalıştım.

"Baba !" Diye neredeyse çığlık atmıştım. "Asla ! Baba, hayır ! Lütfen !" Gözlerimden birer birer dökülen yaşlarıma aldırmadan zorla parmağımdan çıkarmaya çalışıyordu yüzükleri. Annem de dehşet içinde ayaklanmıştı.

"Haldun ne yapıyorsun !"

Ezra sinirle bize doğru hareketlendiğinde Hayri bey bu sefer iki kolu ile onu tutup, yanımıza gelmesini engellemişti. Tüm çabalarıma rağmen parmağımdan çıkan yüzüklerle artık hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Dizlerimin üzerine çöktüğümde içimde kopan fırtınananın uğultusu kalbime dolmuştu. Babam arkasını dönüp Ezraya doğru ilerlerken, göz yaşlarımın puslu duvarlarının ardından onları izliyordum. Sessim titrerken, kendimin bile zor duyacağı bir şekilde fısıldamıştım.

"B-baba lütfen..."

Beni duymuş muydu bilmiyorum ama elleri Ezra'nın elini kavramış, yüzüklerim Ezra'nın avucunda ki yerini almıştı. Ezra korku, sinir ve çaresizlik içinde kalmış bir şekilde babama dikmişti gözlerini. Titreyen göz bebeklerinden bana bakamadığını düşünüyordum. Biliyordum ki, bana baksaydı eğer bu evde taş taş üstünde bırakmazdı. Ezra Erdemdi o. Benim başkentimdi.

"Haldun bey-"

"Bitti dedim Ezra. Gidin artık, daha fazla zorlama beni."

"Bu yaptığınız saçma-" Ezra'nın sözünü bu sefer Hayri bey kesmişti. Yüzünde yumuşak bir ifade vardı. Fakat onun da elinden bir şey gelmediğini anlamıştım. Bir umut gözlerine baktığımda bakışlarımız kesişmişti. Belki babamla konuşursa, onu fikrinden döndürebilirdi.

"Ezra, Haldun bey haklı." Dedi Hayri bey. Ezra babasına öyle bir bakmıştı ki onun da benim gibi kendini yapayalnız ve çaresiz hissettiğini görmüştüm. İkimizde babalarımızdan acı darbeleri yemiş, kapının önüne konulmuş iki küçük çocuktul şimdi.

"Baştan yanlış olan bir aşktı sizinki. Haldun bey haklı, biz karanlık adamlarız oğlum, Hira kaybolur karanlığında. Ona bunu yapmaya hakkın yok, hiçbirimizin yok. Yol yakınken bitsin."

Ezra'nın bakışları usulca bana kaydığında ölümün ipi boynuma asılıydı. Ayaklarımın altındaki kürsü birazdan çekilecek ve ben ölümün acı tadını genzimden akıtacaktım. Saniyeler, dakikaların üzerine devrilip; açılan yaralarından acıyı akıtıyor, kaderin kadehine sunuyorlardı. Kaderin oyun masasına meze olmuştuk. Kadehinde acılarımız, yudum yudum içiliyorduk. Ezra bakışlarını benden çekti ve avucunun içine, parmağımdan zorla çıkartılan yüzüklere baktı. Onları ancak ölünce çıkartacağımı söylemiştim ya, işte ben şimdi ölmüştüm. Ayaklarımın altındaki kürsü çekilmiş, bedenim boşluğa sallandırılmıştı. Ölüm sıcak kollarını bana sararken, Ezra'nın gözünde firar eden tek bir damla yaş içimin yangınına düşmüştü. Ezra kollarını çevik bir hareketle babasından kurtarırken, avucunu sıkıca kapatmış, boş gözlerle Haldun beye bakıyordu. Bir şey demesini beklediğim halde öylece susmuştu. Daha sonra bakışlarını bana bir kez çevirmişti. İçimden bir ses bu bakışın 'son bakışmamız' olduğunu fısıldamıştı karanlığa.

ŞebefruzUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum