Neyse İşte...

322 30 21
                                    

(Bugün şiir yazmak icin kalemi elime aldığımda, duygularım can çekişiyordu... Yazdıklarımı okuduğumda, bir şiir yazmak yerine içimi döktüğümü farkettim ama yinede yayinlamak istedim. Kimbilir belki de bu yazıyı okuyanlardan biri, sorularımın cevabını biliyordur da, kurtarır beni... Kimbilir...? )

"Hadi, al kalemi eline ve yaz!" demekle yazılmıyor işte...

Yokluğun anlatılmıyor ki...

Yüreğime hapsolmuş cümlelerim var ama anahtarını kaybetmiş gibiyim.

En çok söyleyemediği sözlerin pismanlığını duyarmış ya insan...

Bana söyle, öyle midir gerçekten?

Peki, ya nasıl söyleyeceğini bilmiyorsa...

Nasıl yazacağını,

Hangi kelimeleri bir araya getirip bağlayacağını...?

Ya kalbi titriyorsa,

Gözleri yanıyor, boğazı düğümleniyorsa,

Yüreğine çöreklenen korku, nefes almasına izin vermiyorsa...?

Ya elleri uzanamıyorsa, tutunamıyorsa,

Ya bu sefer beyaz kağıdın üzerine düşen siyahlıklar, bir masumiyet barındırmıyorsa...?

Sızlıyorsa,

Acıyorsa,

Kanıyorsa,

Seviyorsa ama

Onunla nefes alamıyorsa,

Yürüyemiyorsa,

Yine de söylemediği için pişman olur mu insan?

Bu halde neyi, nasıl söyleyebilir ki insan...?

Ah sevgili!

Yazamadıklarımı (söyleyemediklerimi) bir bilsen; gideceğin yolları unuturdun...

Kimbilir belki, yüreğinle, bedeninle, sesinle, nefesinle yanımda olurdun...

Ama işte sorulmuyor ki;

"Neden yokluğun, varlığın kadar imkansız,

Varlığın, yokluğun kadar acımasız sanki?"

SERZENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin