Giriş

2.7K 67 20
                                    

Stratford, Ontario

 15 Şubat 2008

‘’Tanrım, nasıl bu kadar aptal olabiliyorlar?’’ dedim Caitlin’e dönerek. Basketbol sahasının kenarında oturmuş Justin, Ryan ve Chaz’in oyunlarını seyrediyorduk ve birbirlerinin kafasına top atıp gülmekten başka bir şey yapmıyorlardı.

‘’Böyle yaparak 20’yi geçmeyen beyin hücrelerini öldürüyorlar.’’  dedi. Cevabına gülüp önüme döndüm ve aptallıklarını izlemeye devam ettim. Aslında onları gerçekten severdim ama bazen katlanılamaz olabiliyorlardı.

Saate baktığımda 20.27 olmuştu ve Pattie karanlık olmadan eve dönmemizi istemişti. Sahanın ortasında Ryan’ı yakalamaya çalışan Justin’e seslendim.

‘’Hey, Justin! Biraz daha geç kalırsak o topları Pattie senin kafana atmak için kullanabilir!’’

Çocuklar birbirlerini ittirerek yanımıza gelirken ben de Caitlin’le vedalaşıyordum.

‘’Okulda görüşürüz, tatlım.’’ deyip sarıldı.

 Justin geldi ve terden sırılsıklam olmuş saçlarını önümde salladı.

‘’Aptallaşma Justin,’’ dedim gülmemeye çalışırken. Çocuklara veda ettikten sonra karanlıkta yürümeye başladık. Gerçekten geç kalmıştık ve korkuyordum. Evet, biliyorum küçük bir yerde yaşıyoruz ama ne olacağı belli olmazdı, değil mi? Ben kendi kendime bunları söylerken Justin konuşmaya başladı.

‘’Tanrı aşkına, Brooklyn. Ne oldu?’’ dedi kahkahalarının arasında.

‘’Değil mi? Sadece 13 yaşında iki çocuk karanlığın içinde kaçırılma veya bıçaklanma ihtimali olmadan yürüyor.’’

‘’Merak etme, ben seni korurum.’’ dedi yarım ağız gülümserken.

‘’Kapa çeneni, Justin.’’ dedim sırıtarak. Birkaç dakika daha yürüdükten sonra evimize gelmiştik. Teknik olarak Pattie ve Justin’in evi oluyor. Ama şey.. pekala. Ben küçükken ebeveynlerim Lily ve Paul Walker’ı aptal bir araba kazasında kaybettim. Ve bilirsin, Pattie onların çok yakın arkadaşıydı.Aslında bakarsanız tek arkadaşıydı. Ayrıca akrabalarım hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Olduklarından bile emin değilim. Büyük ihtimalle küçük bir kız çocuğunu yanlarına almamak için ellerinden geleni yapmışlardır. Ve işte evet, Pattie Malette ve oğlu Justin Bieber ile yaşıyorum. Onlara minnettardım.

Justin anahtarla kapıyı açmaya çalışırken Pattie sesleri duymuş olmalı ki kapıyı Justin’den önce açtı.

‘’Siz çocuklar eve gelmeyi akıl edebildiği için şanslıyım.’’ dedi kapıdan girer girmez.

‘’Hey, bunları bana değil Justin’e söyle.Arkadaşlarının kafasına top atarken çok eğleniyordu.’’ dedim gülerek. Justin gülerek gözlerini devirdi ve banyoya gitti. Kendimi bildim bileli Justin’i tanırdım ve gerçekten çok iyi biri olduğunu biliyordum. Şarkı söylemeyi çok seviyordu ve bu konuda çok yetenekliydi hatta YouTube’da birkaç videosu bile var.İzlenme rekorları kırıyor. Bunun dışında, ailesine çok değer verirdi ve arkadaşlarıyla birlikteyken onu tanıyamazdınız. Pattie ise annem gibi çok gençken Justin’i dünyaya getirmişti ve ona her şeyini adamıştı, durumları çok iyi değildi ve bunun üstüne beni yanına alması onun ne kadar iyi biri olduğunun kanıtıydı.

 Üzerimi değiştirmek için odamıza gittim. Evet, 2 oda var ve aynı odada uyuyoruz. Oda çok büyük değildi ve çoğu zaman soğuk olurdu ama üzülmemesi için Pattie’ye hiçbir zaman bunu söylemezdik. Oda da iki yatak, bir giysi dolabı ve küçük bir kitaplık vardı. Kitaplıkta Justin’in basketbol ve hokey kupaları diziliydi ve bir kısmı da benim kitaplarımdan oluşuyordu. Okumayı seviyordum. Hiç yaşayamayacağım hikayeleri okumak beni mutlu hissettiriyordu.

Onun yatak örtüsü mor, benimki ise maviydi. Yatağının üstündeki duvarda favori hokey takımının posterleri asılıydı. Benim duvarım ise Hannah Montana posterleri ile doluydu. Ona bayılırdım. Hep onun gibi olmak isterdim. Dolabın önünde Justin’in gitarı vardı. Çok iyi çalıyordu ve dediğim gibi bu konuda da çok yetenekliydi.

Ben üzerimi değiştirdikten birkaç dakika sonra Justin geldi ve giyinmesi için odadan çıkıp Pattie’nin yanına gittim. Telefonla konuşuyordu ve ben gelince kapattı. Yüzü ifadesizdi, ya da daha çok korkmuş gibi.

‘’Pattie,’’ dedim yanına otururken ‘’Neler oluyor? Kimdi o?’’ Pattie’nin surat ifadesi değişmedi ve hala yerde sabit bir noktaya bakıyordu.

‘’İyi misin?’’ dedim elimi omzuna koyarken.

‘’Sizinle bir şey hakkında konuşmam lazım,’’ Sonunda gözlerini yerden kaldırıp yüzüme bakmıştı ama hala aynı korkmuş boş gözlerle bakıyordu.

‘’Tamam,’’dedim ‘’Justin’i çağırıp geliyorum.’’

*                                                

Yaklaşık 5 dakika sonra Justin’le birlikte odaya gelmiştik ve Pattie daha sakin görünüyordu.İyice endişelenmiştik ve kötü bir şey olmaması için içimden Tanrı’ya dua ediyordum.

‘’Ne oldu anne?’’ dedi ‘’Brooklyn telefonda konuştuğunu ve çok endişelendiğini söyledi.Büyükannem ve büyükbabama bir şey mi olmuş? Herkes iyi mi?’’

 ‘’Az önce telefonda konuştuğum adam..’’ dedi derin bir nefes alırken ‘’Adı Scooter Braun ve bir menajer olduğunu söyledi. Senin videolarını görmüş Justin, seni çok ünlü yapabileceğini söyledi. Amerika’ya gelmemizi istiyor, çocuklar.’’

Bunun benzeri bir hikayeyi yayınlamıştım ama sonra beğenmeyip sildim ve bu hale getirerek tekrar yayınladım dfjkhlşkfgj Ha bir de şey sadece tanıtımda eskiyi yazdım, yani neler olmuş falan anlaşılsın diye. Nys öptüm bb :d 

The Story Of Two CanadianWhere stories live. Discover now