Bölüm 36 - Sınav Gibi Sınav

Comincia dall'inizio
                                    

'Senin gibi adamların dikişi hızlı kurur çabuk atar. Krem sende kalsın, günde bir kez sürsen yeter. Sıyırmış ama saplanma ihtimali olacak çizgiden dönmüş.'

'Doktor-'

'Değilim ama emin ol hiçbir doktor benim gördüğüm kadar kurşun yarası görmemiştir. Emir ve Vedat hariç.'

'Teşekkür ederim.'

'Asıl ben teşekkür ederim. Çocuklarımı yine yalnız bırakmadın.'

'Bırakamam, bu teşekkür gerektirecek bir durum değil.' Ateş mırıldansa da Vuslat omuz silkerek bilgisayarın karşısına oturmuş Ateş'e de koltuğu işaret etmişti ki çalışma odasının kapısına vurulmasıyla açılması bir olmuştu.

'Baba gelebilir miyim?'

'Ateş'e badi getir sonra gelebilirsin.' Tibet baş sallayıp hızlıca odasına yönlendiğinde Ateş itiraz için ağzını açacak olsa da Vuslat'ın ona bakmadan başını sağa sola sallayıp kaşlarını havalandırması yetmişti. Tibet ise dakika sürmeden elinde siyah badiyle odaya girip Ateş'e uzattığında derin bir nefes alarak babasına bakmıştı.

'Kayıtlara bende bakabilir miyim?'

'Hayır.'

'Niye ki?'

'Çünkü bakman gereken bir şey yok.'

'Baba belki-'

'Tibet, evdeki kurşun geçirmez camların sadece mutfakta olduğunu dışarıdan kimse bilemez. Ve beş altı tane keskin nişancıdan mutlaka birisi sizi vurur üstelik ölümcül bir yara bırakır. Ama ne hikmetse keskin nişancılar değil de herhangi bir adam vurdu. Peki, asıl soru. Neden vurduğunuz adamların cesetleri bahçemizde değil?' Vuslat'ın suratındaki sinsi ve alay eden gülümseme belirdiğinde Tibet'in dudakları şaşkınlıkla aralanmıştı. Eliyle usulca Ateş'i gösterse de söyleyecek kelime bulamamış tekrar babasına tekrar Ateş'e bakmış en sonunda anladığını gösteren büyüyen gözleriyle babasına dönmüştü. Üzerine kondurmak istemese de dudaklarını ıslatıp odaklandı gözlerini çoktan ekrana çevirmiş adama.

'Eve sen mi saldırmalarını söyledin?'

'Ben sadece denemesi bedava, Ateş'i test edin dedim. Anlaşılan Yavuz baldızını emanet edeceği adamı ince eleyip sık dokumayı seviyormuş.'

'Eniştem mi yaptı?'

'Teoride ben pratikte enişten.' Tibet ne kadar şaşırırsa şaşırsın söyleyecek bir şey bulamamıştı. Evi başlarına indirmişlerdi resmen. Bu nasıl testti. Üstelik adamı bildiğin vurmuşlardı.

'Baba, adamı vurdu-' içeri giren Yavuz gırtlağına kadar çektiği siyah çeketi aşağı indirip elindeki uzun namluyu dolaba yaslayarak atış eldivenlerini çıkardığında Tibet sıkıntıyla omuzlarını düşürdü.

'Çok derin gelmedi demi?' bakışlarını Ateş'e çevirse de yüzündeki memnun gülümseme Vuslat'ın da keyfini yerine getirmişti. Yavuz bu yüzden hem oğlu hem damadı olmuştu. İşini yaparken ciddi, istediği sonuca ulaştığında ise dalgavari ve memnun tavrı nasıl yetiştiğini bire bir gösteriyordu. Gözünde en büyük oğluydu adam, sağ koluydu, sırtını dayadığı dostuydu, kızının eşiydi, yeri geldi mi sırdaşıydı.

'Yok abi, sıkıntı yok.' Ateş'in verdiği yanıtla Yavuz anında adamın sırtına iki üç kez vurarak fermuarını indirdiği montunu çıkararak derinden bir nefes aldı.

'Geçti mi baba?'

'Geçti.' Vuslat Yavuz'a başıyla da onay verdiğinde usulca koltuğundan da kalkıp ellerini masaya yaslamıştı. Bal köpüğü harelerini ciddileşerek direkt olarak Ateş'in gözlerine diktiğinde genç adamın dik duruşunu bir süre süzüp araladı dudaklarını.

Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora