1. Bölüm | Genel Ev

8.7K 402 53
                                    

"Izzy!" diye bağırıp şaşkınlıkla bana doğru koşmaya başladı. Muhtemelen onu görmeye geliceğimi hiç tahmin etmemişti. Çantamı daha sıkı tutarak ona doğru ilerledim.

"Senin buraya geldiğine inanamıyorum! Tanrım. Cidden burada, karşımdasın." diyerek düşüncelerimi onayladı. 

 Lily benim çocukluk arkadaşımdı. 10 yaşımdan beri onunla arkadaştım. O da benimle yaşıt. Hayatımızın neredeyse her anını beraber geçirirdik. Aynı okul, aynı mahalle, aynı bina... Ama lise sona geçtiğimizde üniversiteye hazırlık olsun diye Londra'dan, Bradford'a taşınmıştık beraber ve o kendini bozmuştu. Sürekli barlarda, discolarda, erkekleriin evinde takılıyordu. Daha sonra birden bire beni ve okulu bırakıp gitti ve genel evde hayat kadınlığı yapmayı seçti. Bu yüzden onunla olan iletişimimi, arkadaşlığımı ve tüm bağımı kestim. O çok fazla değişmişti görüşmeyeli. Ben ise okumaya ve kendi halimde takılmaya çalıştım. Bradford Üniversitesi'ne kabul edildiğimde bir arkadaş grubu edindim. Aşırı derecede yakın değiliz fakat bazı zamanlar birlikte vakit geçirip saçma sapan iddialara giriyorduk. 

"Buraya beni görmek için mi geldin? Vay canına inanamıyorum!" 

Onunla olan arkadaşlığımı bitirip onu sevmediğimi çok iyi biliyordu ama yinede onun için geldiğimi düşünüyordu.

"Uhm.. Şey, e-evet"

 Kahretsin, yalan söylemekte hiç iyi değilim. O lanet olasıca saçma iddiayı kaybetmemiş olsaydım şuan ne güzel evde kıçımın üstünde oturup televizyon izliyor olacaktım.

"İnanmakta güçlük çekmemi sağlıyorsun."

"Burdayım tamam mı! Ama eminim seni altına alan erkekler kadar güçlük çektirmiyorumdur sana."dedim son cümleyi mırıldanarak söylemeye özen göstererek. 

Son cümlemi duymamış olmalı ki hiçbir tepki vermeden  beni elimden tuttuğu gibi merdivenlerden yukarı kata çıkarmaya başladı.Yukarı çıkarken siyah takım elbise giymiş bir adamla göz göze geldik ve ben anında gözlerimi devirdim. Adamın yanında ve evin neredeyse her yerinde iri yarı korumalar vardı. 

Burası iki katlı kocaman köşk gibi bir evdi. Evin duvarları koyu bej rengiydi, koltuklar siyah ve merdivenlerde kırmızı halı vardı. Merdivenleri çıkıp yukarı kata ulaştığımızda sadece 4 tane kapı vardı. 3'ü kahverengi ve 1'i siyahtı. Merdivenlere yakın olan kapı siyahtı.

 Kahverengi kapılı bir odanın önünde durduğumuzda diz kapaklarının hemen üstünde biten şortun arka cebinden anahtarını çıkardı. Muhtemelen genel evde iş çıkana kadar istedikleri kıyafetle dolaşabiliyorlardı çünkü onu böyle bi yerde bu kadar uzun -bu eve göre- şortla gördüğüme şaşırmıştım. Kapıyı açtı ve önden benim girmemi sağladı. Kendiside içeri girdikten sonra kapıyı kapadı.

 İçeriye geçtiğimizde pek geniş olmayan bir oda ve birde banyodan oluşan yerdeydik. Odasının duvarları koyu kırmızı tonlarındaydı, geniş en az 3 kişinin sığabileceği alçak siyah renkte bir yatak vardı. Yatağın hemen yanında ise mini bar vardı. Banyo kapısının sağında ise beyaz üzerine siyah işlemeli renklerden oluşan giyisi dolabı vardı. Perdeler simsiyahtı ve içeriye güneşin girmesini çok rahat engelliyordu. Yatağın sağındaki komidinin üzerinden gece lambasını yaktı ve yatağa oturdu. Eliyle yatakta oturduğu yerin yanına vurunca yanına gittim ve oturdum.

"Bak seni yüzüstü bıraktığımı düşündüğünü biliyorum ama ger-"

"Bunları konuşmak için gelmedim tamam mı? Sadece seni  yarım saat görüp geri dönmeyi planlıyorum." diyerek sözünü kestim.

Başını olumlu anlamda salladı.

 "Biraya ne dersin? 1 şişe biradan zarar gelmez. Şu an ikimiz içinde karışık bir durum, biraz rahatlarız."

BeforeWhere stories live. Discover now