'' Sen şarkı söylemeyi kendine adet mi edindin? Artist mi olacaksın başımıza '' telsizini alıp konuştuğunda sonunda benim hareketlerimi yapıp kendi kendine kahkaha atmayı bırakmıştı. Bu şarkı söyleme meselesini de Dorukla konuşacaktım o gün ne yaptığımı hala tam anlamıyla hatırlamıyordum ve sarhoş olduğum akşamı hatırlatıp Kıvançın benimle biraz daha dalga geçmesini istemiyordum.

'' Eylül yere düştüğünde gider bir şeyin var mı diye ilgilenirsin ben düşünce kahkahalarla gülüyorsun. '' evet garip beynim yüzünden bu anı hatırlamış ve cümlenin dudaklarımdan dökülmesine engel olamamıştım.

'' Düşmesinin sebebi senin tarafından itilmek olunca o kadar komik olmamıştı. '' sesi bu sefer soğuk geliyordu.

'' Belki de hazır yere düşmüşken kayıp beynini de oralarda arayabilirdi '' bu sefer düşünmeden konuştuğum için kendime ceza olarak içeriden yanağımı ısırdım ve başımı eğdim. Büyük ihtimalle yine bana sinirlenecekti. Kafamı korkarak kaldırdığımda ise gülmemek için kendini zorlayan bir Kıvanç gördüm kendini toparlayarak karşı camdan bana baş parmağını uyarıcı bir şekilde salladı ben de bu hareketine karşılık dudaklarım mühürlü hareketi yaparak ağzıma hayali bir fermuar kapatma yaptım.

'' Aferin. Zaten Kayra kılıbıklık yapıp Hazal dedi diye kampa gitmiyor bunun üstüne daha bir bozuldu çaktırmak istemese de anlıyorum '' dedi

Ne diyeceğimi bilemediğim için yapmacık bir üzüntü ifadesi takınarak ona baktım. Eylülün gelmiyor oluşu harikaydı ve bu konu hakkında düşüncelerim kocaman bir kötü kız kahkahasından başka bir şey değildi ama bunu Kıvança gösteremezdim. Zaten Eylülü -kazara- itmem yeterince kötü durumuna düşürmüştü beni.

'' Her neyse ben hazırlansam iyi olacak daha hiçbir şeyi tam yerleştiremedim '' konuyu kapatmak için onu geçiştirirken yarın kampa Doruklarla gideceğimizi anladığında ne tepki vereceğini düşünmüyor değildim. Hiçbir şeyden haberi yoktu ve bunu öğrenip onun gelmekten vazgeçme riskine giremezdim.

'' Tamam şu saçma ışıklı kaskını almayı unutma '' dediğinde sırıtıp yatağın üstünden kaskımı alıp kafama taktım ellerimi belime yerleştirip '' Dalga geçme çok havalı bu '' dedim. Eliyle bir git der gibi bir işaret yapınca '' Aman ne anlarsın sen '' deyip perdemi çektim yerde bu kadar basıp kayılıp düşülecek eşya varken ona benimle dalga geçme fırsatını tekrar vermek istemiyordum.

Hazırlıklarımı tamamlamama annem de yardım etmişti aslında şöyle diyebilirdik annem geldiğinde ben bir köşede hazırlık yapar gibi rol kesmiş bütün işi anneme yıkmıştım çünkü üşengeçlikte bir dünya markasıydım. Yarın gideceğim yerde telefon çekmeyeceği için beni çok özleyeceğini söyleyip sürekli öpüyordu belki de bu yüzden bütün hazırlığı o yaptığı halde çıt çıkarmamıştı. Arada Defneyi beni aradığı halde aramayı unuttuğumu fark etmiş ve geri dönmüştüm benimle birkaç saatlik bir telefon konuşması yaparak tatilde tanıştığı Cenk adında bir çocuktan bahsetmiş ve o dönerken benim kampa gidiyor oluşumla ilgili bir ağıt yakacağını söylemişti. Defnenin çılgınlıkları ve şıpsevdiliğine alışkın olduğum için Cenk olayını pek umursamamıştım ama onu benim de özlediğim su götürmez bir gerçekti. Bütün hazırlıklarımız bittiğinde uyuyamayacağımı bile bile erkenden yattım. Tavanı izlerken en kötü ve en iyi senaryoları kafamda kuruyordum.

Belki Dorukla hiçbir oyun oynamamıza gerek kalmadan Kıvanç bana aşık olabilirdi. Sonuçta yanımızda ne abimin baskıcı kısıtlayıcılığı ve benim çocuk olduğumu her an belirten imaları ne de beni her zaman gördüğü ev ortamı vardı. Tamamen başka bir yerdeydik ve Doruk'un seçtiği kamp alanı gerçekten harikaydı. Tabi Kıvançın hiçbir şeyden haberinin olmaması da cabasıydı.

Ya da belki Kıvanç Eylülden ayrı kaldığı zamanda aslında ondan hiç bunalmadığını aksine onun varlığını özlediğini düşünür kampın ortasında ona olan özlemine ve yaptığı haksızlığa dayanamayıp geri döner. Eylül de Kıvançı kıskacına aldığını anlayıp Hazal'ın abime yaptığı gibi onun her şeyini kısıtlamaya başlar ve bir bakmışsınız Kıvanç benimle selamlaşmıyor bile.

Bu ihtimal tüylerimi diken diken ederken sanki kafamda oluşan düşünceler kafamı iki yana salladığımda geçecekmiş gibi bu hareketi yaptım. Bu kampta enteresan şeyler olmayacaktı ne Kıvanç bana aşık olacak ne de Eylülü çok özleyip geri dönecekti. Bu kampın tek amacı Doruk'un Kıvançı tanıması ve onunla benim aramda ufak bir şans var mı onu anlamasıydı. Tabi o bunu yaparken ben de boş durmayacak Kıvançla uğraşacaktım. Yanımda götürdüğüm saçma eşyaları düşününce gülümsedim belki küçükken beni kaybolduk deyip ağlattığı gibi onu korkudan ağlatamayacaktım doğru ama en azından bir anlığına korkmasını sağlayabilirdim. Saçma teoriler üretme sertifikası almadan uyusam iyi olacaktı.

*

'' Anlamıyorum neden taksiyle gitmek için bu kadar ısrar ettin? Ne güzel bırakacaklardı işte ''

Kıvanç hala homurdanıp duruyorken stresli bir şekilde elimdeki çantanın ipleriyle oynuyordum. Doruk'un arabasıyla gidecektik ve onun evin önüne gelmesine izin vermemiştim. Bu davranışımın çocukça olduğunu er geç kampa beraber gideceğimizi ve Kıvançın kendisini göreceğini söylemişti. Ama sorun bu değildi zaten, abimle annemlerin Doruk'u bizi alırken görmesini ve onlara son dakikada bir şeyler anlatmaya çalışmayı reddetmiştim. Kamptan geri döndüğümde başımın etini yerlerdi. Kıvançsa bu işi kampa yayacaktı. Dorukun söylediği her şeye koşulsuz şartsız uyacağımı kabul etmiş olsam da yalvarmalarım sonucu sen bilirsin demişti ve evden biraz uzakta buluşmayı kabul etmişti. Şu anda bizim evi anayola bağlayan yerde o ve kimi çağırdıysa onlar bekliyorlardı o kadar aceleye gelmişti ki bu kamp gerçekten kimlerin geleceğini bile bilmediğimi yeni fark ediyordum.

'' Dır dır etmeyi kesecek misin ? '' dedim bu ona edeceğim son gıcık cümle olabilirdi çünkü birazdan kimlerle gideceğimizi görünce büyük ihtimal ağzıma sıçacaktı. Bu tabiri kullanmak ne kadar istemesem de durumumuza tamamen uyacak söz buydu.

'' Kesmiyorum ne olacak ? '' kaşlarını kaldırmış tatlı tatlı gülümsüyordu. Bu hali içimi yumuşatırken Eylül'ün vedalaşmak için biraz önce öptüğü yanaklarını sıktım.

'' Tamam istediğin kadar dır dır edebilirsin '' yanaklarını başkası sıksa şu anda öldürücü bakışlarını atıyor olurdu ama ben olunca gülümsüyordu.

'' İki gülümsemeye tav olma hemen her şeye izin verme ''

'' Ne gülümsemesine tav olacağım ben. Gülünce o kadar çirkin oluyorsun ki acıdım ve dır dır etmek hakkın en azından diye düşündüm '' iyice saçmaladığımda onun daha da büyümüş gülümsemesine bakıp da içten içe erimemek için başımı çevirdim.

'' Sen de olmasan ne yapardım Aryacığım '' alaylı sesiyle dudaklarım kıvrılırken onu umursamamaya çalıştım.

Doruk'un belirlediği yere geldiğimizde Kıvanç şaşkınca etrafa bakıyordu. Taksiciye eşyaları çıkarması için yardım ederken '' Çok mu erken geldik acaba ? Neden kimse yok '' dedi. Taksici parasını almış gitmek için arabayı çalıştırırken yan yolda siyah Lamborghini göründü. Ben onun geldiğini anlamıştım herhalde çağırdığı grupla kamp alanında buluşacaktık ve o tam vaktinde geliyordu her şeyinin olduğu gibi zamanlaması da mükemmeldi. Kıvançsa hızla bize gelen araca hayranlıkla bakarken bana hitaben konuştu '' Ne oldu yoksa buluşma yerini yanlış falan mı anladın ? Senin yüzünden insanları kaçırdıysak hiç şaşmam '' bu cümlesine kahkahalar atmaya başladığımda bana garip garip baktı. Oysa delirmiş falan değildim sadece daha şimdiden Kıvançın suratındaki şaşkın ifadeyi hayal edebiliyordum ve bu nedense şu an eğlenceli geliyordu.


Arkadaşlar multimedyada Aryanın telefonda konuştuğu arkadaşı Defne var. Bizim Arya biraz erkek gibi olduğundan kızlarla iyi geçinemese de bu kızla anlaşıyor. Ayrıca merak ediyorum Aryanın Kıvançı unutup Doruk'a aşık olmasını mı isterdiniz yoksa Kıvançı kendine aşık etmeyi en sonunda başarmasını mı ?

Bana Aşık OlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin