- 1- ÇINAR BABA'NIN FALI

131 48 45
                                    

Plânsız çıkmıştım yola...
"Hoşgeldiniz yolculuk nereye?"
"Ben onu hiç düşünmemiştim,sizce nereye gitmeliyim?"

Gişe görevlisi alaycı bir gülümsemeyle:
"Kalkacak olan bir otobüse bilet kesebilirim isterseniz?" dedi. Bende bir macera arayışı ile kabul ettim.
Elim de bavul boynum da fotoğraf makinesi yılgın,bitkin bir şekilde çıkmıştım yola.
Yol boyu deliliğimle eğlenip merakla ineceğim yeri düşünmüştüm.
Merak dolu bu otobüs seyehatinin ardından sonun da şehir merkezine gelmiştim.Değişik bir ildi burası.
Küçük,tatlı,samimi. Bizlerin koca koca şehirlere sığdıramadığı herşeyi bu şehrin her adımın da bulmak mümkün gibi görünüyordu.Hayran kalmıştım.
Binbir hayranlıkla evleri, penceleri,yeni çiçeklenmiş ağaçları izlerken ayağımın takılmasıyla durdum.
Bir kaldırımın yarısını kaplayan bir dünya kitap. Ah! Siz ne güzelsiniz...
Şaşkınlıkla,merakla ben kitapları incelerken çatallı,yaşlı bir ses:
"Merhaba" dedi.
"Merhaba."
Bu çatallı sesin sahibi yaşlı bir amcaydı.
"Sigaran varmi?" diye sordu,
kaşlarımı kaldırıp "maalesef kullanmıyorum" dedim.
Tam gidiyordum ki "dur"dedi.
"Birdaha kaldır kaşlarını.,
Şaşırmıştım doğrusu.
"Neden?" dedim.
"Körsün" dedi.
"Anlamadım."
"Anlatacagım" dedi. "Gel sen otur bakalım yanıma."
Ürkmüştüm. Giyimin den sakallarına, karışık uzun saçlarına kadar yıllanmış masalların satır aralarından gelmiş gibiydi.
Merak edip oturdum.Sonrasın da o derin,delici mavi bakışlı amcanın tarif ettiģi tüm yüz mimiklerini eksiksiz yaptim.
"Sen" dedi. "Eylül ,Kasım,Aralık bu söylediğim aylardan hangisin de doğdun?"
"Aralık."dedim.
Bu yaşlı amca bir başkasından bulduğu sigarayı derin bir nefesle içine çekerken "Ateşsin"dedi bana.
Şaşkınlığım merakıma karışıp artarken o hâla beni ve yüz hatlarımı incelemeye devam ediyordu.
"Bu yüzden mi kör dediniz bana?"
Gülümsedi.Griye çalan sakallarını okşayarak tüm tebessümüyle "Aşk" dedi."Bazen aşk gören göze perde indirir."
"Aşk"... Bu üç harf aklıma Uğur'u getirmişti.Dört yılımın çocukluğumun saygın kişisini.
"Sen Aralıksın ateşsin, ama o Ekim, Kasım,Ocak
bu aylardan birin de doğmuş."
"Ama.."
"Dinle"dedi,sözü mü keserek."Su ve ateş sence bir olur mu?"
"Olmaz"dedim."Su ateşi söndürür."
"Doğru aferin.Bak bu sigaraya onu da yakan bir ateş.Ben şimdi bu sigarayi içmekten vazgeçip söndürebilirim fakat istediğim de yeniden yakıp en derinime çekebilirim."
"Ben sizi anlamıyorum."
O keskin,delici, mavi gözleriyle yüzüme odaklanarak "Sen ateşsin,sen bir kalbe kor ateş olup düşeceksin. O gün geldiğin de izin ver aşk alevlensin."dedi.
Amca, bence çok fazla kitap okumuş, şiirlerin etkisinden kurtulamamiş diye geçirdim içimden.
"Neyse amcacım ben artık kalkayım."
Ben kalkarken o konuşmaya devam etmişti.
" Bazı ateşler var ki suya meydan okur."
Ya sabır çekerken ben, hâlâ konusmakta olan bu yaşlı amcaya dönüp:
"Peki amcacim ,ama benim sevgilim Ugur , Mart ayın da doğdu."
Dalga gecer gibi kahkaha atarak:
"Ben sana sevgilinden değil sevdiğinden bahsediyorum, seni gerçekten sevecek olan dan bahsediyorum" dedi.
"Mümkün değil."
"Unutma" dedi ellerimi iki elinin arasina alarak."unutma...Beni unut bu dediklerimi unutma, Hayatta herşeyin bir sebebi var gelişlerin de gidişlerin de..."

MEDUSA ETKİSİWhere stories live. Discover now