Gözlerindeki yaşları sildi. Hiçbir şey söylemeden dönüp Can'ın bileğindeki büyük saate baktı, tam sekiz on beşti. Hiçbir şey söyleyemedi, öylece sustu. Ayakları titriyordu güzel kadının, yüksek topukları üzerinde durmak o an dünyanın en zor işlerinden biri gibi geldi. Ne söylemesi ve ne yapması gerektiği hakkında hiçbir şey bilmiyordu, boş gözlerle Can'a baktı.

"Sükut ikrardan gelirmiş, bu susuşunu: sevgili olmak istiyorum ben de seni çok seviyorum Can, diye algılamak üzereyim bak haberin olsun." diyerek baskı yapıyordu Can.

"Dakikalar önce beni mahvetmiştin Can. Hayatımın en güzel günü dedin ama kabusu yaşattın bana. Ayşe ha! Zilli!"

Cümlesini bitirirken Ayşe'ye döndü. Genç kız mahcup bir ifadeyle yüzünü kapatıp "Benim hiçbir suçum yok abla, onlar istedi!" diyebildi sadece

Can, Arzu cevap vermedikçe içindeki enerjinin çekildiğini ve özgüveninin yittiğini hissediyordu.

Arzu burnunu çekti, gözlerini tekrar sildi ve ıslak gözlerine yıldızla gecenin uyumundan kopup gelen bir gülümseme yerleştirdi. İçinin bir yerlerinde derin bilinmezlikler, kararsızlıklar yatsa da şu anda vereceği cevabı biliyordu. Kurumuş dudaklarını Can'ın gözlerine bakarak ıslattı, birkaç kez daha yutkunduktan sonra nihayet cevap verebildi.

"Burnumda bir şey var mı?"

"Arzu!"

"Tamam tamam, cevap veriyorum! Böyle kısa bir sürede, yaklaşık üç haftada, beni nasıl bu kadar çok sevebildin ki? Nasıl tanıyabildin beni? Bu kadar çok... Yani her şey çok hızlı değil mi sence?"

"Hızlı mı?" dedi. "Yılların geç kalmışlığına yetişebilmek için koşuyorum ben sadece."

Arzu'ya söyleyecek söz kalmamıştı. Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi, burnunu bir kez daha çekti.

"Evet! Tebrikler bayım. Salyalı ve sümüklü bir sevgili kazandınız."

Hem ağlıyor hem de gülüyordu Arzu. Yağmur yağarken çıkan güneş kadar sıcacık bakıyordu iri ve güzel gözleri. Can, ömrüne hediye edilmiş tüm aşık olma haklarını o an kullandı. Sevgilisinin, Arzu'nun ıslak gözlerinde...

Ve bir de kıvırcık saç tellerine.

Talha'nın örgütlemesi ile çevrelerine toplanan küçük kalabalık çiçeği burnundaki sevgilileri alkışlıyordu. Birbirlerinin elini sıkıca tuttular! İkisi de utanmıştı bu durumdan. Tebrikleri kabul ederek ağır adımlarla lunaparktan çıkarken Can, Ayşe'ye "Talha seni evine bırakacak Ayşe. Tekrar teşekkür ederim her şey için." dedi.

"Ne demek Can bey, keyifti! Size mutluluklar dilerim."

O an Arzu ile göz göze geldiler, Arzu'nun dudaklarında 'zilli' kelimesi çok net bir şekilde okunuyordu. Gülümseyip yanlarından ayrıldı.

"Talha kim?"

Can çevresine baktı ama onu göremedi. Talha'nın Arzu ile tanışmamak istemesine bir anlam veremiyordu. Yine de bu durumdan söz etmedi Arzu'ya.

"Bir arkadaşım. Onunla da tanıştırırım seni."

Arzu hâlâ tam anlamıyla kendine gelememişti. Aklı son bir saatte yaşadıklarındaydı. "Demek zavallı Ayşe'yi bu şeytani plana dahil ettin öyle mi? Size tüm bunların hesabını soracağım! Ama merak ettiğim bir şey var. Tüm bunlara ne gerek vardı? Tamam beni kandırdın ama bunun için dönme dolaba binmeye orada asılı kalmaya mecbur muyduk? Duymaması ve görmemesi gerekenler var gibi şeyler söyledin. Anlatır mısın? Meraklı biriyim ben, başına çok büyük bir bela aldın beyefendi!"

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin